Şuanda 338 konuk çevrimiçi
BugünBugün1597
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15565
Bu ayBu ay15565
ToplamToplam10483989
Bob Dylan ve Nobel Edebiyat Ödülü PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 13 Ekim 2016 18:25


Nobel Edebiyat Ödülü ilk kez bir şarkı sözü yazarı şair ve şarkıcıya verildi. Bob Dylan’ı 1960’lı yılların sonundan beri severim. O’nun Joan Baez ile birlikte söylediği şarkılar, özellikle Blowing in the wind’i özellikle hatırlıyorum. Sonraki yıllarda da her zaman dinledim.

Bob Dylan’ın büyükannesi Kars’ın Kağızman ilçesindenmiş. Bizimkiler henüz fark etmemişler demek ki, yoksa hemen kendilerine yontarlardı.

Yontsalar ne olacak gerçi, adamın yetişmesiyle Türkiye’nin herhangi bir ilgisi bulunmuyor. Kazara burada kalacak olsaydı bir şey olamazdı.

68’in şarkıcıları denilince akla Dylan ve Baez gelir. Bu bakımdan Dylan’a verilen ödül aslında 68’e ait bir ödüldür. Amerikan protest müziği aracılığıyla 68’e giden bir ödül…

O yılların şarkılarında söz ön müzik arka plandadır. Müzik basittir ve önemli olan sözdür, iletilen mesajdır. Sahnede şov yoktur, şarkıcı sadece çalar ve söyler.

Neden 68’de bu kadar çok dinlenmiştir sorusunun cevabını şarkı sözlerinde bulabilmek için aramanız gerekir. Soru sorar; o dönemde sormak, farklı bir dünya istemenin dolaylı tarzıdır.

“Bir insanın insan olabilmesi için ne kadar yaşaması gerekir?”

“Bazı insanların özgür olabilmesi için ne kadar yaşaması gerekir?”

“Çok insanın öldüğünü anlamak için ne kadar ölünmesi gerekir?”

1968 olarak bilinen dönem tarihte ilk küresel eylemlilik olarak da bilinir. Bir ülkenin ötekini yakından etkilediği, çok sayıda ülkede insanların ve özellikle de gençlerin ayağa kalktıkları bir dönem…

1968 aynı zamanda yeni sosyal hareketlerin başlangıç tarihi de sayılır. Bilinçli işçilerin ve komünistlerin anlamaz gözlerle “ne oluyor” diye sordukları bir dönem…

Her ülkenin kendi 68’i vardır.

Vietnam savaşı her ülkede ortak payda değildir.

Mesela sosyalist ülkelerin de 68’i vardır (Çekoslovakya, Yugoslavya, Polonya) ve burada Vietnam savaşı Batı’daki gibi ön planda değildir.

Che Guevara dünyanın büyük bölümünde 68’in sembol ismiyken, sosyalist ülkelerde aynı durum görülmez.

Konumuz 68 olmadığı için Türkiye 68’inin zayıf 68 olduğunu belirtmekle yetineceğim.

Bu hareket değişik ülkelerde önemli kültürel değişiklikler gerçekleştirdi ya da bunların yolunu açtı.

Sosyalist ülkeler için 60’lı yıllar ve 68 çizgilerini değiştirmeleri, farklı bir sosyalizme yönelmeleri için son fırsattı, denilir.

Türkiye 68’i devlete savaş ilan edilebileceğini gösterdi ve bu örnek sonraki yıllara miras kaldı.

Kültürel değişim olarak bakıldığında ise Almanya 68’i ön plandadır.

Bu ülkede halkın nazi geçmişle hesaplaşmaya yönelmesinin yolu 68’de açıldı.

Nazizm, tıpkı faşizm gibi güçlü bir kültürel temel üzerinde yükselir. Sadece tekelci burjuvazinin mülksüzleştirilmesiyle faşizme karşı başarı kazanılmaz. Bunu Demokratik Almanya Cumhuriyeti örneğinde görmek mümkündür.

O kültürle hesaplaşılması gerekir ve bu da ancak 68’den sonra Batı Almanya’da olabilmiştir.

Otoriter aile ve eğitim sistemine dokunmadan bu kültürlü başarılı mücadele verilemezdi.

Bir ara zaman olsa da Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde ırkçılık üzerine yazılmış makale ve kitapları toparlayıp buradan bir kitap çıkarabilsem…

İktidar komünistlerde, işçi sınıfı ve müttefiklerinde; tekelcilik tasfiye edilmiş, ırkçılık yasak, ülke sosyalist, sosyalist eğitim de var ama ırkçı kafa durabiliyor.

Bugünkü Almanya’da nazi örgütlerin en güçlü oldukları yerlerin eski DAC bölgesinde bulunması rastlantı değildir.

1992 yılında, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından üç yıl sonra Rostock-Lichtenhagen’da Naziler bir mülteci yurduna saldırır, yangın çıkarır.

Önemli olan bu değil; kasaba halkının Nazileri destekleyen sloganlar atmasıdır.

Bu insanlar dışarıdan gelmemişti, 40 yıl sosyalist bir rejim altında yaşamışlardı. Ya da gençler için daha az diyelim…

Bunu ilk açıkladığım zaman Sovyetçi arkadaşlar hop oturup hop kalkmışlardı (1990’ların sonlarıydı) ama karşı da çıkamıyorlardı. Kafalarındaki dünya yıkılıyordu ve buna itiraz ediyorlardı ama olan da buydu.

Eskiden aynı çerçevede bulunduğumuz için fazla bir şey de diyemiyorlardı ama alışmaları için yılların geçmesi gerekti.

Bob Dylan 20. yüzyılın ikinci yarısının en önemli küresel olayı 68’in şarkıcısıdır.

Ödül almasına sevindim…