Şuanda 395 konuk çevrimiçi
BugünBugün1625
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15593
Bu ayBu ay15593
ToplamToplam10484017
Felsefe, politika ve devrim PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 01 Mart 2017 21:19


Ekim Devrimi’nin 100. yılıyla ilgili kitaplar şimdiden yayınlanmaya başladı. Bugün “100 Jahre Roter Oktober” (Kızıl Ekim 100 Yıl) kitabını aldım. Kitabın altbaşlığı şöyle: Rus Devriminin Dünya Tarihi.

Kitap “şanlı Ekim Devrimi” çerçevesinde yazılmamış. Böyle olsaydı eğer örnekleri çok diye almazdım. 100 yılı onar onar dönemlere ayırmış; 1927-1937-1947… gibi ve her onuncu yılda Ekim Devrimi’nin nasıl değerlendirildiği değişik yazarlar tarafından açıklanmaya çalışılmış. Kitap sol bir yayınevi tarafından yayınlanmış, görüşlere katılırsınız katılmazsınız ama doğru bir yol izlemişler.

SSCB tarihe karışalı 16 yıl oldu. Ekim Devrimi’nin ülkesi 1917-1991 arasında 74 yıl yaşayabildi. “Şanlı Ekim yeniden gelecek, burjuvazi çok korktu, Ekim’in başarıları” vb.  ile kendimizi ajite etmenin gereği bulunmuyor. Bunun yerine “bu devrimden ne öğrenebiliriz, Ekim’in 21. yüzyılda halen anlamı var mıdır, varsa nedir?” soruları üzerinde yoğunlaşmak gerekir.

100. yılla ilgili olarak başlamış olduğum ve ilki yayınlanan yazı dizisinde de esas olarak bu sorular üzerinde duracağım.

Sadece kitaplar yayınlanmıyor, Frankfurt’taki üniversitedeki felsefe bölümünde Lenin’in 1917 yazılarını konu alan bir de ders var. 1917’nin güncelliğini anladık da bunun felsefeyle ne ilgisi var, derseniz şöyle: Lenin sürgünde bulunduğu İsviçre’de 1917’den kısa süre önce Hegel’in Wissenschaft der Logik (Mantık Bilimi) adlı yapıtını iyice okumuş ve bazılarına göre Lenin’in 1917’deki olağanüstü tezlerinde (Nisan Tezleri başta olmak üzere) bu yapıtın etkisi vardır.

İnsanın öğrendiği her şeyin yaptıkları üzerinde dolaylı ve dolaysız etkisi vardır ama Lenin’in Nisan Tezleri’nden başlayarak 1917’de gösterdiği olağanüstü performansı, o güne kadar bırakın duyulmayı düşünülmemiş bile olan görüşleri –yarı feodal bir ülkede sosyalist devrim gibi- savunması bence bu kitaba bağlanamaz. Tersini savunanların Hegel diyalektiği ile yarı feodal bir ülkede sosyalist devrim anlayışına nasıl varılabileceğini göstermeleri gerekir.

Lenin esaslı bir politikacıdır ve bu özelliğiyle marksizmdeki büyük eksikliği gidermiştir. Ne istediğinizi biliyorsanız ama ona nasıl ulaşabileceğiniz hakkında fazla fikriniz bulunmuyorsa, uygulanabilir bir planınız yoksa, neyi istediğiniz değerinden çok şey kaybeder.

Politika, genel olarak, “mümkün olanı yapabilmek” olarak da tanımlanır. Bunun için bazen mümkün olmayanı zorlamak da söz konusu olabilir.

1917 Nisan’ında Rusya için tek çözüm burjuvazinin iktidarının devrilmesiydi. Savaşı sona erdirecek, köylüye toprak dağıtımını sağlayacak –bunlar hemen çözülmesi gereken demokratik taleplerdir- başka bir çözüm yoktu. Bunun için sosyalist devrim gerekliyse, öyle yapılırdı.

Bu devrim çok özgün bir sosyalist devrimdir çünkü burjuvazinin devrilmesi bakımından sosyalisttir ama belirleyici olan iki kentte –Moskova ve Petograd- burjuvaziyi deviren ittifak işçi sınıfı ve yoksul köylülük değil; işçilerle asker elbisesi içindeki köylülerdir. Demek ki küçük üreticilik –burada sınıflara az ayrışmış olan köylülüktür- sosyalist devrime katılabiliyormuş.

Lenin’in politikacılığı Rusya’ya gelmesinde de kendini gösterir.

Yaklaşık on yıldır İsviçre’de sürgündeydi. İnsanları ve başta da Bolşevikleri sosyalist devrim konusunda ikna edebilmesi için Rusya’ya gelmesi şarttı. O yıllarda internet yoktu, doğru dürüst telefon bile yoktu; tek iletişim aracı telgraftı.

O yıllarda uçak da yok sayılırdı, sivil uçak yolculuğu henüz bulunmamıştı. İsviçre’den Rusya’ya gelebilmenin tek yolu Almanya içinden geçecek trendi. Zamanın Almanyası da Rusya ile savaş halindeydi. Düşünün, ülkenize gideceksiniz ve bunun için de ülkenizle savaş halindeki başka bir ülkeyi boydan boya trenle geçmek zorundasınız.

Başka yol bulunmuyordu.

Zamanın Almanya yönetimi Rusya’ya gitmesi için Lenin ve yanındaki birkaç kişiye izin verir.

Almanya şöyle düşünmektedir: Bolşevikler barış istiyor, bu nedenle onların güçlenmesi işimize gelir. Rusya ile savaş lehimize sonuçlanırsa, kazançlı bir anlaşma yapabilirsek –bu anlaşma devrimden sonra Brest-Litovsk ile gerçekleşecektir- oradaki orduyu çekip Batı cephesine, Fransa’ya karşı mevzilendiririz.

Rusya’da altı ay sonra sosyalist devrim yapılacağını o sırada kimse düşünemiyordu.

Lenin bu yolu kullanarak Rusya’ya gelemeseydi, Nisan Tezleri’ni savunabilecek kimse olmazdı; sosyalist devrim gibi büyük şaşkınlıkla karşılanan bir görüşe gülüp geçilirdi.

Rusya’ya gelmesi, tezlerini savunabilmesi, insanları ikna edebilmesi gerekiyordu.

Bunu yapamasaydı ister Hegel’i isterse bütün felsefeyi hatmetsin, Ekim devrimi gerçekleşemezdi.

 

Bilgili olmak bir politikacı için önemlidir ama yetmez. Mevcut koşullar altında mümkün olanı yapabilmek başka bir özelliktir.