Şuanda 283 konuk çevrimiçi
BugünBugün1568
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15536
Bu ayBu ay15536
ToplamToplam10483960
İnsanı bu duruma düşürmemek gerek! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cumartesi, 01 Nisan 2017 19:59


 

 

1979 yılı yaz aylarında Selimiye askeri cezaevindeyken THKP-C (Eylem Birliği) adlı örgütten epeyce kişi tutukluydu. Sayılarını kesin hatırlamıyorum ama en az on kişiydiler. Sorumluları Mustafa Hilmi Begümcan olarak görünüyordu. Askeri olarak önemli eylemler yapmış bir örgüttü. İzmit Tütünçiftlik’te yapılan eylem PKK’nin 1984’teki Eruh baskınından önce gerçekleşen ilk kasaba baskınıdır. Aynı örgüt Antep cezaevini basarak kendilerinden iki tutukluyu kaçırmıştı.

Teorik olarak anlaşamazdık. Eylem Birliği ve aynı hapishanede yine on civarında insanı tutuklu olan THKP-C Savaşçıları adlı örgütten olanlar bizi pek sevmezlerdi. Bir kere istekleri üzerine büyük bir tartışma toplantısı yapıp THKP-C’yi tartışmıştık ve sonuçta cevap veremez duruma gelmişlerdi. Eylem Birliği’nden olanlar bir ara fırsatını bulup saldırdılar, birkaç darbe aldım. Sonra ilişkimiz kesildi.

Buradan Sağmalcılar’a gittik ve biz kaçınca arkamızdan epeyce bozulmuşlar.

İbrahim Yalçın bana bize saldıranlardan iki kişinin daha sonra itirafçı olduğunu (Tevfik Safran ve Necdet Atılgan), Muharrem Kaya ile birlikte tek tip elbiselerini parçalayıp mahkemeye yarı çıplak giderken bunların “siz hala devrimci misiniz?” diye kendilerine küfürler savurduklarını anlatmıştı.

İbrahim tahliye olduktan sonra sol bir partinin –sanırım ÖDP- İstanbul’daki yerine birkaç arkadaşıyla gitmiş. “Bir baktım, Begümcan orada ve çaycılık yapıyor. Moralim bozuldu. Çay isteyeceğim ama utanıyorum. Arada bir ‘çay paralarını unutmayalım’ deyince iyice moralim bozuluyordu. Kalkıp gittim.”

İnsan geçimini sağlamak için şu veya bu işi yapmak zorunda kalabilir, hele de yıllarca hapiste kalıp tahliye olunca… Begümcan’ın durumu ise farklıydı. Daha sonra kendisine “Sana başka iş bulalım” diye teklif edildiğini ama kabul etmediğini duymuştum. Tam olarak demiş ki: “Burada mutluyum” ve daha önemlisi eklemiş, “Çok kırıldım!”

Eylem Birliği’nin iç yapısını ve aralarındaki sorunları bilmiyorum, zaten bağımız da yok sayılırdı. Yakalanmaların faturasının Begümcan’a çıkarıldığını duymuştum; ne kadar doğrudur bilmiyorum ama Selimiye’de iken bile aralarında bu yönde sorunlar olduğu belli oluyordu.

Begümcan daha sonra ne yaptı, onu da bilmiyorum.

Bilinçli bir ihanet söz konusu olmadığı sürece insanları bu duruma düşürmemek gerekir. Türkiye toplumu insan harcama makinesidir ve bu özellik sola da geçmiştir. Kimisi yıkılır ya da çok kırılır, ancak az sayıda kişi ayakta kalır ya da yıkılsa bile yeniden kalkmasını becerir.

İbrahim de hapishanede bu arkadaşlar arasındaki sorunları biliyordu ama buna rağmen Begümcan’ı çaycılık yaparken görünce morali bozulmuş. Bir örgütün ön plandaki bir kadrosunun bu duruma düşmemesi gerekirdi. Geçici olarak olabilir ama daha kötüsü Begümcan’ın “çok kırıldım” duygusuna sahip olmasıydı.

 

Bu örgütün iç ilişkileri ve sorunları hakkında –dışarıya yansıyanlar dışında- bilgi sahibi değilim, ama ne olursa olsun bilinçli bir ihanet söz konusu olmadığı sürece insanları bu duruma düşürmemek gerekir. İster hareketin yöneticisi durumunda olsun, isterse olmasın…

Son Güncelleme: Pazar, 02 Nisan 2017 19:02