Şuanda 207 konuk çevrimiçi
BugünBugün1535
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15503
Bu ayBu ay15503
ToplamToplam10483927
Rusya ve askeri gösteri PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 04 Nisan 2017 19:49


Savaş aynı zamanda yeni silahları denemekte, askeri gösteri yaparak savaşa katılmayanlara mesaj vermekte ve askeri personelin eğitiminde önemli işlev görür. Son olarak bunu Rusya örneğinde görebilmek mümkündür.

Rusya Suriye’deki ilk bombardımanlarında Tartus’taki askeri üssünden çok Hazar Denizi’ndeki filosunu kullandı. Suriye’deki hedeflere oradan roket atıyordu. Askeri olarak garip gelebilir çünkü roketin yakından ateşlenmesi hem daha az masraflıdır hem de isabet ihtimali daha yüksektir. Nitekim Rusya’nın uzaktan attığı roketlerin birkaç tanesinin İran’a düştüğü ABD tarafından açıklanacak, İran da tabii ki bunu yalanlayacaktı.

Rusya Hazar filosundan ateşleme yaparak askeri gösteri yapıyordu. Uzaktan vurabilme kapasitesini hem deniyor hem de başta ABD olmak üzere herkese gösteriyordu.

Savaş uçaklarıyla isabetli bombardıman yapmak kolay iş değildir, savaş pilotlarının ileri derecede eğitimini gerektirir. 1991’de SSCB’nin dağılmasından sonraki ilk yıllarda Rus savaş pilotlarının eğitimsizliği basında konu oluyordu. Hedefi şaşırmaları kasıtlı değildi, parasızlık ve bunun sonucu yakıtsızlık nedeniyle yeterli eğitim yapamıyorlardı.

Suriye’de Rus uçağının düşürülüp pilotunun öldürülmesinin yıldönümünde Rus savaş uçaklarının Türk askerlerinin bulunduğu bir binayı yanlışlıkla vurması ise artık söz konusu değildi. Bazı “güvenlik uzmanları” 15 yıl öncesinin bilgisiyle yine böyle olduğunu açıkladılar ama o günler çoktan geride kalmıştı. Sürekli olarak bombardımanlara katılan Rus savaş pilotlarının eğitimi epeyce gelişmiş olmalıydı. TC yetkilileri yanlışlık olduğuna inandılar, zaten başka türlüsü de ellerinden gelmezdi.

Kişisel ilişkilerde olduğu gibi devletler arasındaki ilişkilerde de intikam duygusu önemli yer tutar. Sana çatan bunu unutmayacağını ve fırsat bulduğun anda kötü darbe vuracağını bilmelidir. Tecrübeli ülkeler bunu bilirler ve bu nedenle de yanlış bir şey olduğunda güçlü muhataplarından hemen özür dilerler.

1980’li yılların sonlarında SSCB’ye ait bir savaş uçağı arızalanır, pilot uçağın düşeceğini düşünür ve paraşütle atlar. Uçak ise düşmez ve yoluna devam eder, sınırları geçer, Batı Avrupa devletlerinin hava sahasına girer. SSCB’ye ait bir savaş uçağının böyle uluorta gelmesi garip karşılanır ama hemen savaş uçakları havalanır. Gelen uçakla temas kurulmaya çalışılır ama nafile… Uçağa iyice yaklaşan pilotlar uçağın boş olduğunu görürler. Buna rağmen, yanlış anlaşılır düşüncesiyle uçak düşürülmez ve yakıtı bitince Belçika’da kırsal alanda bir evin yakınına düşer.

SSCB hemen özür diler ve zararı tazmin edeceklerini açıklar, mesele kapanır.

NATO ile Varşova Paktı ülkeleri rakiptir ama birbirlerine karşı son derece dikkatli davranırlar. Askeri olarak kendisinden çok güçlü rakibe dayılanmak bizim gibi ülke yöneticilerinin işidir. Bir deneyelim bakalım, ne olacak denir; sonra da fena olur.

St. Petesburg’da Kırgızistan doğumlu bir Rus vatandaşının canlı bomba saldırısı sonucu 14 kişi öldü. Türkiye’de İslamcıların bir bölümü buna sevinmiş… Sevinmeleri normal ama bu sevinç Rusya’dan yedikleri büyük darbeyi unutturamaz. Rusya İslam Devleti ve El Nusra’ya saldırıyor ve ağır kayıp verdiriyor. Buna karşılık olarak Ankara’daki Rusya Büyükelçisi öldürülür, Rusya’nın Şam’daki elçiliğine saldırı düzenlenir, ardından St. Petesburg’daki saldırı gelir ama bunlar Rusya’yı durduramaz ve yapılan saldırılar intikam yerine de geçmez.

Rusya Putin döneminde dünya politikasına yeniden girdi. Kırım’ın ilhakı ilk hamleydi, ardından Suriye’de sahaya inmek geldi. Yeni hedefleri eski müttefikleri Mısır’ı tekrar kazanmak ve ABD acele olarak şimdiki Mısır yönetimini desteklediğini açıkladı. AKP bu yönetime şiddetle karşı ama ne yapabilecek ki!

Ne tarih değil mi? Osmanlı İmparatorluğu ile Çarlık Rusyası, TC ile SSCB ve şimdi Rusya Federasyonu ile TC hep karşı karşıyadır. Sistemler değişiyor ama iki ülke arasındaki ilişki, geçici iyileşmeler dışında her zaman gergindir.

İslamcılar ve bazı MHP’liler Batı ülkelerine karşı Osmanlı’yı özlediklerini söylüyorlar. Bir zamanlar Viyana’ya kadar gidilmişti ya, bunu özlüyorlar. Çarlık Rusyası da 1878’de Plevne’yi geçtikten sonra Yeşilköy’e kadar gelmişti de İngiltere’nin çabasıyla burada durmuştu. Osmanlının Çarlık ordusuyla baş edebilecek mecali yoktu. O zamanki padişah ise İslamcıların pek sevdiği Ulu Hakan II. Abdülhamit idi.

Lisede tarih dersinde Plevne’de Gazi Osman Paşa’nın büyük kahramanlığını öğrendik, sonra Ruslar Plevne’yi geçtiler ve Ayastefanos’a geldiler diye öğrendik. Bu ismin Yeşilköy olduğunu daha sonra anlayacaktık. Rusya karşısındaki hezimeti gizlemek için tarih dersinde böyle bir isim değişikliğine başvuruluyordu.

Ya Sarıkamış, Çarlık ordusuna karşı savaşamadan donarak ölen en az 40 bin asker… Bu rezaleti her yıl bir de anıyorlar. Ölenler vatanlarını savunmuşlar! Ordu çarpışır ve yenilebilir ama orada çarpışma olmadı ki, hangi savunmadan söz ediyorsun!

Yıllar önce Özal yaklaşık şöyle demişti: sosyalizm Fransa’dan gelseydi daha kabul edilebilir olurdu!

Doğru, Rusya’dan gelince hiç ama hiç olmuyor… Yılların Rus, Moskof ve yine Rus düşmanlığı var. Rusya’ya karşı 1711’deki Prut dışında kazanılmış askeri başarı olsaydı başka türlü olabilirdi ama olmadı, sürekli kaybedildi.

AKP ne kadar manevra yaparsa yapsın Rusya onun başını daha çok ağrıtacaktır.