Şuanda 118 konuk çevrimiçi
BugünBugün2103
DünDün6244
Bu haftaBu hafta16072
Bu ayBu ay16072
ToplamToplam10484495
4.0 ve akıllı makinenin aklı PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 12 Kasım 2017 11:45


4.0 kapitalizmdeki yeni sanayi devrimi için kullanılan bir belirlemedir. Gelecekteki 20 yıl içinde çok sayıda üretim dalında hakim duruma gelmesi bekleniyor. 4.0’ın belirleyici özelliği “akıllı makineler” kavramıyla ifade edilir. Hafızasına yüklenmiş bilgiden hareketle karar verebilen makineler… Akıllı makineyle kastedilen bilgiden bilgi üretebilen makinelerdir. Sahip olduğu bilgiden bilgi üretir, sonuç çıkarır ve buna göre hareket eder.

Bilgiden bilgi üreten makineler bazı ülkelerde yaygın olarak zaten kullanılıyor.

Son örnekte Almanya’da uçağa binerken ve indikten sonra karşılaştım. Kimlik ya da pasaport kontrolü yapan memur görmedim. Kimliği makineye veriyorsunuz, pasaportsa kişisel bilgilerin olduğu sayfayı açıp veriyorsunuz; makine sayfayı ve fotoğrafı tarıyor, hafızasındaki bilgilerle karşılaştırıyor. Hafızasında fotoğrafınız yoksa, otomatik fotoğraf çekiyor ve ardından kapıyı açıyor. Döndüğünüzde de aynısını görüyorsunuz, yalnız bu kez fotoğraf hafızada bulunduğu için çekmiyor.

Bu uygulama yoğun olarak Çin’de hayata geçiyor. Der Spiegel’in son sayısındaki  bilgiye göre çalışanlar işyerlerine gittiklerinde makine yüzlerini tarıyor ve kendisine önceden yüklenmiş bilgiyle uyumluysa kapıyı açıyor, yoksa içeriye giremiyorsunuz. Aynı uygulama başka alanlarda da hayata geçirilebiliyor.

Makine bilgiden bilgi üretiyor. Kişinin ilgili özellikleri bunlar, bendeki bilgiyle uyuşuyor ve karar: geçebilirsin. Geçemediniz diyelim, otomatik olarak bir yere haber veriyor olması gerekir, bir polis veya güvenlik görevlisi gelip durumla ilgilenecektir.

Benzer bir uygulama yıllardan beri askeri alanda da geçerlidir. Silahlı insansız hava aracı yükseklerde dolaşıyor ve araziyi tarıyor. Hafızasına uzun boylu zayıf kişi yüklenmişse ve böyle bir kişi görürse karar verip füzeyi atıyor. Afganistan dağlarında bir dönem uzun boylu zayıf kişiler Bin Ladin sanılarak böyle öldürüldü.

Benzer bir uygulama büyük kentlerde yıllardan beri kullanılıyor. Türkiye’de de benzeri bulunuyor. Kentin her tarafı kamerayla dolu, gelen bilgiler merkezi bilgisayarda toplanıyor. Bir kişinin eşkalini bilgisayara verdiğinizde hafızadaki bilgiden hareketle o kişinin kentin neresinde ne zaman görüldüğünü çıkarabiliyorsunuz.

Yıllardan beri bu tür gelişmeler önce askeri alanda uygulanır, oradan sivil alana geçilir. Mesela internet de ilk kez askeri alanda bulunmuştur. Bir alandan diğerine geçiş hiç kolay değil, büyük yatırım ve insan eğitimini gerekli kılıyor. Askeri alanda bilgisayar kullanabilirsiniz ama üretim ve hizmet sektöründe bilgisayar kullanılması hem zaman alır hem de daha zordur.

SSCB’nin 1970’li yıllardan başlayarak karşılaştığı önemli sorunlardan bir tanesi böyleydi. Askeri teknoloji bakımından ABD’den geride değildi ama bu alandaki tekniği sivil alana uygulayamıyordu. Bunun için üretim yapısının değişmesi, çok sayıda insanın kademeli olarak işini kaybetmesi, yerine yeni teknolojiyle ilgili eğitim almış olanların gelmesi gerekiyordu. Eğitim sisteminden çalışma kriterlerine kadar çok sayıda değişikliğin gerçekleştirilmesi gerekiyordu.

Eski bilgilerle eğitim görmüş insanlar kurslara gidip yeni olanı öğrenebilir ama insanların yarıdan fazlasının böyle yapamadığı değişik ülkelerde görüldü. Özellikle köklü değişim söz konusu olduğunda yeniyi öğrenmek ve uygulamak eski bilgilerle dolu kafalar için hiç kolay olmuyor.

Akıllı makinelerin bir başka örneği yıllardan beri ulaştırmada deneniyor. Mesela kısa istikamette giden ve belirli duraklarda duran otomatik trenler var. Şoförsüz araba da deneniyor ama şimdiye kadar başarılı sonuçlar alındığı söylenemez. Beklenmedik olayların olmadığı bir yolda, başka araçlar olsa bile, bir araba ya da kamyon kendi kendine gidebilir. Trafikte her zaman beklenmedik olay olur ve arabadaki elektronik beyin ancak düşünülmüş ve çözümü üretilerek hafızaya yüklenmiş olaylara doğru tepki verebilir. Diğerlerinde ne yapacağını kimse bilemez, bloke bile olabilir.

Makinenin ne yapacağı ve bilgiyi analiz ederek nasıl karar vereceği hafızasına önceden yüklenmiş bilgiye bağlıdır. Buradan hareketle akılı makinelerin herhangi bir buluş yapabileceği söylenemez çünkü buluşlar özellikle de önemli olanları farklı bir düşünme tarzıyla mümkündür.

Yıllardan beri kullanılan satranç makinelerinden örnek verilirse: makineye karşı satranç oynayabilirsiniz. Onun hafızasına binlerce çeşit hamle yüklenmiştir ve makine sizin yaptığınız hamleye karşılık hafızasındaki bilgiden en uygun karşı hamleyi bulur. Usta satranççılar genellikle makineyi yener, bunun tek açıklaması bilinenden farklı hamleler bulabilmeleriyle mümkündür.

Üretimdeki durumu incelersek…

Öncelikle işin –fordizmde olduğu gibi- küçük parçalara ayrılması gerekir. Her parça için bir robot kullanılır. Robot o işi yapmak için programlanır. Programlanmamış robot demir yığınından başka şey değildir. Ürünün fabrika içinde bir yerden diğerine götürülmesi de halledilebilir. Bu işlemin bir bölümü eskiden beri uygulanan otomasyondan kaynaklanır. Büyük yayınevlerinden bir kitap ısmarladığınız zaman kişi gidip kitabı aramaz. Makineye kitabın kodunu verir, robot benzeri araç gidip bulur ve getirir. Bu uygulama yıllardan beri mevcuttur. Burada bilgi analizi değil doğrudan kumanda, emir verilmesi ve robotun da onu yapması söz konusudur.

Bilgiyi analiz eden makinelerde ise daha ileri uygulama söz konusudur. Bilgi analiz edilir, muhtemel her analiz sonucu için bir uygulama öngörülmüş ve önceden hafızaya yüklenmiştir; robot da çıkan sonuca göre karar verir.

Benzer bir uygulama 1970’li yıllarda ABD tarafından Vietnam savaşında kullanılmıştı. Ülke ormanlık ve o günkü teknolojiyle ormanın içini görmek neredeyse mümkün değil. Vietkongla karşılaşılan her yerin bilgisini bilgisayara veriyorlar ve makine de ne zaman nerede Vietkong olma ihtimalinin yüksek olduğu sonucunu veriyor. Uçaklar da buna göre bombardıman yapıyordu, şimdiki teknolojiyle otomatik füze atılabilir.

Aranılan grup nerede ne zaman bulunacağı sistematiğini değiştirirse, makinenin yapabileceği bir şey yoktur.

Basit bilgisayar programlanmasında da benzer uygulama vardır. Önce süreci ifade edebilecek genel bir matematik formül bulmanız ya da süreci matematikleştirebilmeniz gerekir. Formüldeki simgelerin hangi sınırlar içinde değiştiğini de belirlediniz mi, işin büyük bölümü bitmiş demektir. Ardından hangi sonuca göre nasıl tepki verileceği belirlenir ve bütün bilgi yüklenir. Bilgisayar kendisine verilen bilgiler uyarınca makineyi yönetir.

Burada gerekli bilgi ve bilginin iç bağlantılarının nasıl kurulacağı önceden en azından ana hatlarıyla verilmek zorundadır. Bunu eksik yaparsanız makinenin durmasını ya da saçmalamasını da göze almak zorundasınız.

İnsanların fantezisi geniş… Bu gelişmeler olur da özellikle film sanayisi kendisine yeni konular bulmaz mı? Tipik konu, robotun programdan bağımsızlaşması ve “kendi kafasına göre” hareket etmesidir. Program bozulabilir ya da eksik bölüm çıkar ve robot önceden bilenemeyecek biçimde farklı hareket edebilir, ama sistematik ve karşısındaki yepyeni duruma göre değişerek hareket etmesi mümkün değildir.

Robotun şu veya bu nedenle saçmalayabileceği de öngörüldüğü için makinenin programlanmasına hareketsizlik faktörü de dahil edilir. Robot öngörülmeyen çok farklı bir durumla karşılaşıyorsa genellikle durur; öyle programlanmıştır.

Zamanla bu anlattıklarımda değişmeler olabilir ama belirleyici olan açıktır: makine kendisine verilen bilgi uyarınca hareket eder, verilen bilgiyi analiz eder ve sonuca varır. Her farklı sonuçta ne yapacağı da önceden programlanmıştır.

Robotlar üretim ve bir oranda da hizmet sektöründe insan emeğini artan oranda gereksiz kılıyor. Az sayıda ama iyi eğitim görmüş insanlar hala gereklidir. Programlama, bozulanı tamir etme, yeniden ayar vermek vd. işlemler için oldukça daha az sayıda ve iyi eğitim görmüş insanlar halen gereklidir.

Üretim insansız olmuyor ama bu aşamadaki insan sayıca hem azdır hem de düzeyi farklıdır.