Şuanda 97 konuk çevrimiçi
BugünBugün2089
DünDün6244
Bu haftaBu hafta16057
Bu ayBu ay16057
ToplamToplam10484481
Faşizme karşı dışardan halk getirmek! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 27 Şubat 2018 08:30


İyi gelişmeler var… Çok değil on yıl öncesinde Almanya’da Naziler sonrasında ne oldu, sorusuna kafa yoranı bulamazdınız. Şimdi var ama tek taraflı var… Yine de gelişme sayılır.

Önder Kulak BirGün Pazar’da “Nazi Askeri Emir Kulu muydu?” başlıklı bir yazı yazmış, aynı yazı sendikaorg’da da yayınlanmış.

Yazar, Nazi askerlerinin savaştaki sorumluluğuna dikkat çekiyor ve Nürnberg Mahkemeleri sırasında bu konuda ABD ile SSCB arasında Nazilerin cezalandırılması konusundaki sürtüşmeyi anlatıyor.

Bu yazı doğruları da içermekle birlikte ciddi iki eksik taşıyor.

Birincisi: Alman halkı savaşın sonuna kadar büyük oranda Nazilerle birlikte davrandı, onları aktif olarak destekledi. Bu nedenle de savaş sonrasında bir dönem Tätervolk (suçlu halk) olarak bilindi. Savaş sonrasında Adorno “Otoriter Kişilik” adlı yapıtıyla toplumdaki Nazi egemenliğinin ailede ve çocuk yetiştirmedeki temelini açıklayacaktı. Bir kitle hareketi olarak aşağıdan yukarıya gelişen Nazizmin sosyalizasyonun özellikleriyle doğrudan bağı vardı.

Bu tespit önemlidir ve 1968 hareketinin Alman toplumunda neleri değiştirdiğini anlamak açısından da önemlidir.

İkincisi: bu eksikliğe dikkat edilmemesi hayret vericidir. Almanya batıdan müttefikler, doğudan Kızıl Ordu tarafından işgal edildi ve ülke Federal Almanya Cumhuriyeti ve Demokratik Almanya Cumhuriyeti olarak 1949 yılından itibaren resmen ikiye bölündü.

Batı Almanya olarak da bilenen FAC tarafında Nürnberg Mahkemesi yapıldı ve Nazilerin bir bölümü mahkum oldu, kalanlar bu sefer parlamenter bir rejim altında eski işlerini sürdürdüler. FAC, eski Nazilerin görevlerine devam ettikleri parlamenter cumhuriyet olarak tanımlanabilir. Hakimden öğretmene, polisten kamu yöneticilerine kadar çok kişi yakın geçmişte NSDAP (Almanya Ulusal Sosyalist İşçi Partisi) üyesiydi. 1970’li yıllarda da aynı durum söz konusuydu ve RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) açıklamalarında bunu birçok kere vurgulayacaktı.

Dışarıdan halk getirilemeyeceğine göre başka ne yapılabilirdi?

Yazıdaki büyük eksikliği ülkenin Doğu ya da DAC tarafı konusunda görebilmek mümkündür. DAC bölgesinde de aynı durum vardı, halk büyük oranda Nazilerle işbirliği yapmıştı ve düşünülebilecek çok sayıda meslekteki insanlar yakın geçmişte NSDAP üyesiydi. Bu bölgede de Nazilerin ön plana çıkmış olanları –Batıya göre biraz daha fazla- cezalandırılırken, kalanları bu kez sosyalizm altında görevlerine devam ettiler.

Çok sayıda hakim, öğretmen vd. Batı’da olduğu gibi Naziler dönemindeki görevini bu kez sosyalizm altında sürdürecekti.

Ya dışarıdan halk getirecektiniz –nasıl yapacaksanız artık- ya da bu insanları yeniden eğitecektiniz…

Özeleştiri yapmak, artık Nazi olmadığını belirtmek önemlidir ama bu sadece işin başlangıcıdır. Adorno’nun adı geçen yapıtından çıkan sonuçlardan bir tanesi, Almanların -20. yüzyılın başından beri- asker toplum olduklarıdır. Bunun temeli ailede ve eğitim sistemindedir ya da öz eleştiri yapmakla büyük değişim olmaz.

Naziler bu özelliği sonuna kadar götürdüler. Nazizmin ve genel olarak faşizmin önemli bir kültürel yanı bulunuyor. Üretim araçlarında özel mülkiyetin kaldırılması ve buna uygun eğitimle geçmişin bu özelliği ortadan kalkmıyor, aile aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılıyor.

DAC’de olan da buydu. Nazizmin değişik özellikleri –Alman olmayana düşmanlık, ırkçılık, büyük Cermen ırkı gibi düşünceler- sosyalizmle eklemlenerek varlığını sürdürecekti. Bunlar tabii ki Batı’daki gibi değildi ama vardı. Konuyla ilgili yayınlanan çok sayıda araştırmada bunu okuyabilmek mümkündür.

Sadece kapitalizme bakıp aynı dönemde ve aynı tarihsel temel üzerinde varolan sosyalizme bakmamak önemli bir eksikliktir.

FAC ve DAC aynı tarihsel temel üzerinde varolan iki toplumdu, 1945’te iki ayrı devletle yollar ayrıldı ama iki ayrı Alman halkı sanıldığından daha az değişecekti.

Batı’da yakın geçmişten kalan Nazi anlayışının yıkılmasında ve toplumun kültürel olarak değişmesi yolunun açılmasında 68 hareketinin büyük önemi vardır. Doğu bunu yaşamadı.

Batı Almanya 68’inin büyük önemi de burada bulunur.

AKP despotluğun ve giderek faşizmin kitle temelinin oluşturulmasında aile ve eğitimdeki sosyalizasyonun önemini bizden çok daha iyi anlamış durumdadır.

Bakalım biz ne zaman anlayabileceğiz?

 

68 kitabında bunu da anlatmaya çalışıyorum…