Şuanda 65 konuk çevrimiçi
BugünBugün2362
DünDün6244
Bu haftaBu hafta16330
Bu ayBu ay16330
ToplamToplam10484754
Yeni insanlar nasıl bulunur? PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 07 Mayıs 2018 17:28


Bu konuda 1974 ile bugünü karşılaştıracağım ama arada kuracağım paralellikleri bire bir olarak değil genel bir çerçeve içinde düşünmek gerekir. İki dönem birbirinden çok farklıdır ve doğrudan benzerlik aramak yanlıştır.

O dönemde de şimdi de yeni ilişkiler bulunması sorunu vardı.

1974’te devrimci hareket yükseliyordu. Hepimiz yükselen bir dalganın üzerindeydik.

Bugün ise böyle bir durum yoktur.

1974’de devrimci geçmişi 1970 öncesine uzanan ve halen devam edenler az değildi. Bunun yanı sıra epeyce bırakan da vardı. Bir bölümü tümden bırakmıştı, bir bölümü ise devrimci imiş gibi görünmekten ve geçmişle öğünmekten başka iş yapmıyordu.

Bugüne baktığımızda benzerliğin yanı sıra epeyce ayrılık da görürüz.

1978 kuşağı da denilen devrimciler arasında bırakanlar epeyce fazla… Bir bölümü halen devrimci imiş gibi görünmeye çalışıyor ama geçmişle öğünmekten başka şey de yapmıyor. Yeni ilişkiler bulmak ise eskisine göre daha zordur.

1974’te de teori önemliydi ama bugünkü kadar önemli değildi.

Hangi görüşten olursa olsun hemen herkesin hazır bulduğu bir teori vardı. Bizim için bu teori özellikle Kesintisiz Devrim II-III idi. Bazıları bu teoriyi ezberleyip hayata geçirmeye çalışırken, biz geliştirmeyi tercih ettik.

Bugün böyle bir durum yoktur. 1974’de teorik olarak sorun gibi görünmeyen sosyalizm, sosyalizmin tarihi, Türkiye’nin değişen konumu gibi konular bugün çözümlenmesi gereken sorunlar olarak karşımızda duruyor.

Bu durumda üç çözüm yolu bulunuyor:

Eskiyi aynen tekrar etmek, geçmişle öğünmekle yetinmek yollardan birisidir.

Bu yol kolaydır ama bir yere götürmez.

İkinci yol, geçmiş teoride küçük bazı değişikliklerle devam etmeye çalışmaktır.

Bu yolla da ilerleme sağlanamaz.

Üçüncü yol ise günümüz dünyasını, sosyalist toplum tarihini ve yaşadığımız ülkede yaşanılan önemli değişiklikleri gerekli teorik açılımları yaparak kavramaya çalışmaktır.

Zor iştir ama teorik olarak başka gelişme yolu da yoktur.

Kısacası teorik gelişme bugün 45 yıl öncesinden daha büyük önem taşımaktadır.

Bu alanda gelişme sağlayacaksınız ve görüşlerinizi her yere girerek savunacaksınız.

Yine 1974’ten örnek vereyim…

O yıl Kimyagerler Derneği’ni kurmuştuk ve ilk başkanı da bendim.

Bu çerçevedeki ilişkilerden pek bir şey çıkmadı.

Sağlık çalışanları konusuna el attık…

Hastane personelinin sendikalaşma hakkı çok sınırlıydı. Türk-İş’e bağlı Sağlık İş’e karşı Devrimci Sağlık İş kuruldu. Hacettepe Hastanesi’nde çalışıyordum ve sağlık personelinin örgütlenmesinde de yer aldım. Aynı alanda çalışan TKP’liler de vardı, işbirliği yaptık. Buradan verimli ilişkiler geliştirecekti ama Ankara’da değil de İstanbul’da…

Devrimci Sağlık İş Başkanı olan Ahmet isimli arkadaş deli gibi araba sürerdi ve bir süre sonra trafik kazasında nişanlısıyla birlikte hayatını kaybedecekti. Bu ilişkiyi Necati ve Yüksel kurmuştu; nereden nasıl kurmuşlardı bilmiyorum. İstanbul’da Belma ile ilişkimiz buradan gelişecekti. Belma’nın da içinde bulunduğu bir grupla Yüksel ve ben haftalarca eğitim çalışması yaptık, ardından Yüksel başka bölgeye gidecekti.

TKP’lilerle ilişkimiz sürekli sürtüşerek de olsa biraz daha sürecekti.

İlker, Türkiye Mimar Mühendis Odaları’nda çalıyordu. Buradan ilişki çıkmadı.

Ankara’da olduğum süre içinde bir öğrenci grubuyla birkaç ay süren eğitim çalışması yaptım ama sonuç alabildik diyemem.

Bazı ilişkilerden başarılı sonuç alıyorduk, bazılarında çabamız boşa gidiyordu. Her zaman başarılı olmak mümkün değil, öyle değil mi?

1975 yazında TDAS’ın yayınlanması bize büyük sıçrama yaptırdı. Benzerlerimizle aramıza açık çizgi çekebileceğimiz bir aracımız vardı artık…

Bir süre daha değişik alanlarda ilişkilere girmeyi denedik, başarılı olduklarımız oldu, olmadıklarımız oldu.

Ankara’da değişik politik hareketlerle görüşmeler yaptık…

1974 yılından bugüne yönelik olarak iki genel sonuç kurulabilir:

Birincisi; teorinin artan önemidir. TDAS 1975-1980 döneminin en önemli yapıtıdır ama 43 yıl eskidir. Bugünün sorunlarına cevap vermesi beklenemez. Bu geçmişimizdir ama bununla öğünerek hiçbir şey olmaz. Önemliydi, büyük işlev gördü, bugün hala bazı yönleriyle okunabilir ama sonuçta 43 yıl geride kaldı. Dünya, bölge ve ülke çok değişti. Başka açılımlar yapılması gerekiyor. 40 Yıl Sonra TDAS bu yönde bir adımdır.

TDAS ile ben bile öğünmem. İyi bir yapıttır, önemli açılım yapmış ve büyük işlev görmüştür ama 43 yıl sonra bununla öğünmek komik duruma düşmek anlamına gelir.

Aklı başında insanlar, “Adama bak, derler. 1975’ten sonra bir üniversite daha bitirmiş, bir başkasını da bitirmek üzere, 18 kitap daha yazmış ve hala 43 yıl önce yazdığını aşamamış!”

Kendini aşamayan bir insanın bambaşka bir dönemde yapacağı en iyi şey susmaktır.

İkincisi; geçenlerde bir arkadaşla geçmişin silahlı mücadele hareketi üzerinde tartışıyorduk. “Bugün klasik politik kitle çalışması bile tıkanmış durumda” dediğimde hiç itiraz etmedi. Yıllardan beri geçmişi aynen savunuyordu ama klasik politik kitle çalışmasının bile tıkandığını açıkça görebiliyordu. Eskiden bu çalışmayı eleştirirdik. Biz de adım atardık, bu çalışmayı yapanlar da adım atardı. Şimdi bu çalışmayı yapanlar bile tıkanmış durumdalar… Biraz büyüyor, orada kalıyor, ileriye gidemiyor.

Genel teorik perspektif olmayınca günlük çözümlerle durum ancak idare edilebiliyor.

Genel teorik perspektif ise eskinin tekrarı ya da onun benzeri olamaz.

Teorik görüşlerinize güveniyorsanız, bunları mümkün olduğunca geniş bir çevrenin bilmesini sağlayacaksınız ve uygun bulduğunuz her alana gireceksiniz.

1974’te de böyle yapmıştık…

Eskinin devrimci imiş gibi görünen insanlarını boşlamayalım ama buradan pek bir şey çıkmaz, bunu da bilelim.

1974’te de aynen böyleydi diyebilirim. Gelişen bütün hareketler esas olarak yeni insanlara dayanarak bunu gerçekleştirdiler.