Şuanda 55 konuk çevrimiçi
BugünBugün3209
DünDün6244
Bu haftaBu hafta17177
Bu ayBu ay17177
ToplamToplam10485601
Öncü savaşçılar PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 16 Eylül 2018 18:19


Başlıktan hareket ederek Mahir Çayan’ın Kesintisiz Devrim II-III’ünden söz edeceğimi sanmayın. Öncü savaşçılar Suriye’de İslam Devleti (İD) öncesi kuruluşun kendisine taktığı isimdir. 1982’de Hama’da ayaklanan bu örgüttür. Ayaklanma Esad ordusu tarafından bütün şehir yıkılarak ve yaklaşık 40 bin kişi öldürülerek bastırılıyor.

Benzerlik burada bitmiyor. El Nusra ve İD’de (ve diğer cihatçı örgütlerde de) politik ve askeri liderliğin birliği bulunuyor. Teorik olarak gelişmiş ve örgütün eylem çizgisinin Kuran’a uygunluğu konusunda vereceği fetvalar dikkate alınan kişilerin konumu biraz ayrı, ama bunlar da iyi bir askeri eğitim görüyorlar, ek olarak da cihatçı militanların yetiştirildiği kampların yöneticiliğini yapıyorlar.

Suriye’deki İD’de ise durum değişik, sürekli öldürülen örgüt yöneticilerinin tamamı iyi askeri eğitim görmüş ve eylemlere katılmış kişiler. Ölünce yerlerine başkası geçiyor. Örgüt için fetva verecek yeterince öğretim üyesi bulunduğu için (Kadın Cihatçılar yazısında bu konuyu işlemiştim)  bu uygulamayı tercih ediyorlar.

Küresel cihatçılarla ilgili bende on kadar kitap bulunuyor. Büyük bölümü Almanca, kalanı da İngilizce; tamamını okumaya karar verdim. Daha önce canlı bombaları konu alan “Mein Leben ist eine Waffe” (Hayatım Silahtır) kitabını okumuştum. Oliver Roy’un konuyla ilgili makalelerini ve bir kitabını da okudum. Lübnan Hizbullah’ının başkanı Nasrallah’ın sözlerini başlık yapan, Almanca “Siz Hayatı Biz Ölümü Seviyoruz” kitabını da okuyacağım. Roy bu konuda önde gelen uzmanlar arasında sayılıyor. Şu anda okuduğum ve yazının başlığını aldığım kitap ise Almanca, İslam Devleti.

Bu tür kitapların önemli özelliği olayları sıralamakla yetinmemeleri, bunların bağlantılarını da açıklamalarıdır. Son okuduğum kitapta El Nusra ve İD yöneticilerinin ayrıntılı biyografileri de bulunuyor. “Sosyalistlerin hiçbir görüşünü kabul etmiyorum ama kitleyi etkileme ve harekete geçirme yöntemleri çok iyi; bunu öğrenmemiz gerekir.”

Örgüt önderlerinden birisi böyle diyor ve öğreniyorlar. Bütün cihatçı örgütler bulundukları yerde yoğun sosyal çalışma yürütürler. AKP de aynısını yapmıyor mu? AKP sosyalistlerin 1980 öncesi mahalle çalışmalarından çok şey öğrenmedi mi?

Bütün çalışmada esas aynı: sosyal güvenlik ağı oluşturmak… Herkesin değişik sorunlarıyla, geçimiyle, hastalıklarıyla ilgilenmek; bunlar için gerekli kurumları oluşturmak ve bu yolla herkesi birbirine bağlamak… Bunların üzerine bir de dini ibadeti koyarsanız birbirine bağlı kişilerden oluşan cemaat yapısı ortaya çıkmış olur. Bu cemaatin içine girmek de zor, içerdeki kişinin bu yapıyı kırıp dışına çıkması da hiç kolay değildir.

Sosyalistler “Bizden öğrendiler” deyip geçerler ve bütün Ortadoğu ülkelerinde İslamcıların değişik kolları tarafından nasıl yaya bırakıldıklarını, onlarla girdikleri her mücadeleyi neden kaybettiklerini hiç düşünmezler.

“Sosyalistlerin görüşlerinin hiç birisini onaylamıyorum ama yöntemlerini öğrenmemiz gerek!”

Militan İslamcılar –cihatçılar dahil- böyle yapıyorlar.

Cihatçılar arasında önemli ayrılıklar bulunduğunu tahmin ediyordum ama tahminle olmaz, somut olarak öğrenmek gerekir. Cihatçılar arasında fraksiyonların ortaya çıkması, sosyalistlerin bölünmesinden bile hızlı gerçekleşiyor. İslamda merkezi otorite bulunmadığı için biraz sivrilen hemen ayrı fraksiyon oluyor, kendi örgütünü kuruyor.

El Kaida, El Nusra ve İslam Devleti; bunların hepsi Selefi inancına sahip ama  aralarında bazen silahlı çatışmaya kadar giden ayrılıklar bulunuyor.

Ayrılacak konu bulmak hiç zor değil…

Mesela El Kaida içinde kadınlar hemen hiç bulunmazken, İD’de durum böyle değil; Kuran’ı biraz farklı yorumluyorlar, Hz. Muhammed’in savaşlarında yer alan kadınların adını öne çıkarıyorlar ve bünyelerinde kadınlara yer açıyorlar.

İD, İslam’dan sapanlar olarak gördüklerini yola getirmeye ve bu arada özellikle Şiilere saldırmaya özel önem veriyor ama bu çizgi El Kaida için örgütün önceliğini oluşturmuyor.

İD, El Nusra arasında çıkan çatışmalar sonucu İD 2014 yılında Suriye’de bazı alanları boşaltmak zorunda kalıyor ve Rojava’ya yöneliyor. Rojava’ya yönelmesi diğer islamcı örgütlerle arasında herhangi bir sorun oluşturmuyor ve burada görülebilen başka bir gerçek daha var: Türkiye islamcı örgütlerin iç çatışmasını yakından izliyor ve İD’ye yoğun destek vermeye başlıyor.

İD, El Nusra ile çatışma yaşayıp bazı bölgeleri boşaltmak zorunda kalmasa Rojava’ya muhtemelen daha geç yönelecekti.

Afganistan’da, Filistin’de, İran’da, Lübnan’da, Irak’ta, Mısır’da ve birkaç ülke daha sayılabilir, sosyalistler cihatçıların da dahil olduğu islamcı kesimle girdikleri bütün mücadeleleri kaybettiler ve daha da ilginci “Neden böyle oldu?” diye merak da etmediler. Karşı tarafın kendilerinden nasıl öğrendiğiyle de ilgilenmediler.

Bu durum bölgeye özgü de değildir. Karl Korsch’un 1920’li yıllarda belirttiği gibi sosyalistlerin karşı devrim teorisi yoktur. Bu nedenle de karşı devrimi anlayamazlar ve şaşkınlıkla bakakalırlar.

Bu konuda en bilinen örnek SBKP’den sonra dünyanın ikinci büyük kitlesel partisi olan Almanya Komünist Partisi’nin 1930’larda Naziler karşısında yaşadığı büyük yenilgidir. O dönemle ilgili değişik kitapları okudum ama bu konuda daha okumam gerekiyor.

“Ekonomik kriz var, onların (Naziler) kazanması mümkün değildir, biz kazanacağız” diyorlar ama Naziler komünistleri hem sandıkta hem de sokakta yeniyorlar ve dahası işçi tabanlarının bir bölümünü de alıyorlar.

Naziler sol bir söylemle çıkıyorlar ve zamanın Almanya komünistleri de Nazileri sadece Yahudi burjuvazisine karşı olmakla ya da sınırlı anti-kapitalizmleri nedeniyle eleştiriyorlar.

Sonra da tabii çok şaşırıyorlar ama artık çok geç oluyor…

Son olarak El Kaida’nın tarihini anlatan bir kitap çıkmış ama bu konu beni pek ilgilendirmiyor. Bu örgüt eski konumunu kaybetti, Afganistan’da bile İD yükseliyor.

Bu örgütün yükselmesinde devlet kurumları oluşturmasının ve halifelik ilan etmesinin de önemli payı bulunuyor.

İslam’da merkeziyetçilik zayıftır, birkaç halife çıkarsa şaşmayın…