Şuanda 31 konuk çevrimiçi
BugünBugün2571
DünDün6244
Bu haftaBu hafta16539
Bu ayBu ay16539
ToplamToplam10484963
Golan tepeleri PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cumartesi, 23 Mart 2019 10:22


ABD Başkanı Trump Golan tepelerinin İsrail’e ait olduğunu kabul ettiklerini açıkladı. Rusya Federasyonu ve Türkiye kararı protesto etti. Muhtemelen başkaları da protesto etmiştir.

İsrail askeri açıdan stratejik önemi bulunan ve zengin su kaynaklarına sahip Golan tepelerinin büyük bölümünü 1967’deki 6 gün savaşında işgal etmiş, 1981’de de ilhak ettiğini açıklamıştı.

Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabında bir ülkenin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen sınırlarıyla gerçek sınırlarının farklı olabileceğini açıklamıştım. Başka bir deyişle harita üzerinde görülen sınırla gerçek durum birbirinden farklı olabilir.

Mesela KKTC ayrı bir ülkedir, Türkiye Kuzey Kıbrıs’ı ilhak etmemiştir ama bu alanın Türkiye’nin uzantısı olduğu bilinir. 1974’ten beri KKTC’yi ayrı bir devlet olarak tanıyan da neredeyse yoktur. Böyle olunca durumda değişiklik mi olmuştur, hayır.

İsrail 1967’den beri ya da 52 yıldır Golan tepelerini işgal etmiş, 1981’den beri de ilhak etmiştir ya da “burası bana aittir” demiştir. Haritada bu alan Suriye’ye ait görünebilir, BM İsrail’in bu kararını tanımayabilir ama bir şey değişmez.

Özellikle Ortadoğu’da politika böyledir. Türkiye ABD’nin kararını protesto etti ama kendisi de birkaç yıldan beri Suriye’nin bir bölümünü ilhak etmiş durumdadır. Terörizm gerekçesi herkes için söz konusudur. İsrail de “terör tehlikesine karşı” bu alanı bırakmayacağını açıkladı.

Unutmuşsanız hatırlayın; Suriye de Lübnan’ın üçte birini yıllarca işgal etmişti. Gerekçesini bilmiyorum ama vardır kendine göre bir gerekçesi…

Filistin derseniz Ortadoğu’da yıllardan beri çözülemeyen sorunlara eklendi. Mesele sorun çözmek değil, o sorunla birlikte yaşamasını öğrenmektir. Sorunlarla birlikte yaşayabiliyorsanız, sorunların artmasının mahzuru yoktur.

Bunu “kapitalizm buhran içindedir” belirlemesine bağlayabilirsiniz. Buhranla birlikte yaşayabiliyorsanız mesele yoktur. Kapitalist ülkelerde yıllardan beri bunun mekanizması geliştirildi.

1989’da Berlin Duvarı yıkılıp Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin ve ardından da reel sosyalist ülkelerin tarihe karışmasının yolu açılınca, bir Alman komünisti şöyle demişti: “Kapitalizm yıllardan beri buhranla birlikte yaşıyor, biz yapamadık.”

Sosyalizmde de sıkışma ve buhran olacağı kabul edilmeyince sonunda olacağı budur. Zamanında değişim göstermek, önlem almak gerekirdi.

Bu konuda 1960’lı yıllardaki tartışmaları Che Guevara Kısa Uzun Bir Hayat kitabında açıklamıştım.

Benzer anlayış kapitalizmin başka alanlarında da geçerlidir.

Sürekli savaş yaşanması kapitalizm için kötü değil iyidir. En başta kapitalist ekonominin önemli bileşenlerinden birisi olan silah sanayisini sürekli geliştirir, iç tüketimin yanı sıra bitmez tükenmez ihracat imkanları yaratır.

Sürekli savaş toplumun sürekli manipüle edilebilmesinde yeni imkanlar demektir.

Türkiye de yıllardan beri aynı politikayı uygulamaktadır. Silah sanayisi kuruldu ve gelişiyor, ülke artan oranda silah ihracatı yapıyor. Ordu modernize edildi ve artan oranda profesyonel askerlik hayata geçirildi. Milliyetçiliğin ve Osmanlı özleminin gücünü de dikkate aldığımızda toplumu sürekli teyakkuz halinde tutmanın ancak sürekli savaşla mümkün olabileceği görülür. Bu savaşın bazen sadece lafı edilir, tehditler savrulur, bazen da hayata geçirilir.

Türkiye Suriye’nin ve Kuzey Irak’ın bir bölümünü ilhak etmiş durumdadır. İsrail’in yaptığı ilhakı ise protesto eder. Aynısı Suriye için geçerlidir. Yıllarca Lübnan’ın üçte birini işgal ettiğini unutur, topraklarının işgalinden şikayet eder.

Geçmişte yaşamayı bırakıp da bugüne gelirsek mesela Filistin sorununun büyük oranda sona erdiğini görürüz. Sorun ortadan kalkmadı, sürüyor ama gittikçe küçülüyor ve İsrail de bununla birlikte yaşıyor.

Sorun, sorunun çözülmesi değil, birlikte yaşanabilecek durumda olmasıdır.

Yıllardan beri yaşanılan bu durumu görmeyip hala 40-50 yıl öncesinde kalan “Biz sosyalistler Filistin’i nasıl savunmuştuk” söylemiyle zaman geçirmenin karşı tarafa zararı yoktur.

O günler öyleydi ama çoktan geçti o günler ve o günlerin anısı yeniyi anlamanın önünde engel olmaktadır.

İsrail’in 52 yıldan beri işgali altında tuttuğu, 38 yıl önce de ilhak ettiğini açıkladığı Golan tepelerinin İsrail’e ait olduğu ABD tarafından tanınmış…

Burada yeni bir şey bulunmuyor.

Bu alan zaten yıllardan beri fiilen İsrail’e aittir.

 

Haritada görülen durumla fiili durum farklıdır.