Şuanda 86 konuk çevrimiçi
BugünBugün2626
DünDün6244
Bu haftaBu hafta16594
Bu ayBu ay16594
ToplamToplam10485018
Durum yumuşar mı acaba? PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 08 Nisan 2019 19:14


Başlıktaki benim sorum değil, Almanya’da en eskisi iki yıllık olan değişik arkadaşların sorusu… AKP’nin oy oranının azaldığını, bazı AKP’li yazarların da tehlikeli gidişe dikkat çektiğini söyleyip, buradan hareketle başlıktaki soruyu soruyorlar.

Neden sorduklarını anlıyorum ama yine de “Hiç böyle düşünmeyin” diyorum.

ABD’de think tank adlı kuruluşlar vardır. Bunlar değişik konularda analizler yapıp yayınlarlar. Beyaz Saray bunlardan bazılarını dikkate alır bazılarını ise almaz. Aralarında Beyaz Saray ile yakın ilişkisi olanlar da vardır ve buna rağmen her analizleri ve çıkardıkları sonuçlar dikkate alınmaz. Bunu örnek göstererek filan şunu yazmış falan bunu yazmışın pek anlamı olmadığını söyleyeceğim. Okursunuz, fikir edinirsiniz ama okuduklarınızdan hareketle sanki öyle olacakmış gibi düşünmeyin.

1980’li yılların ilk yarısında Türkiyeli sürgünler tanımlanırken “hiç açılmayan bavullar”dan söz edilirdi. Her an dönülebileceği düşünüldüğü ve hatta beklendiği için bir yere doğru dürüst yerleşilmez hatta bazı bavullar bile açılmazdı.

Zaman geçti, baktılar olacak gibi değil, yerleşmeye başladılar.

11-12 yıl sonra Türk Ceza Kanunu’ndaki 141. ve 142. maddelerin kalkmasıyla aralarında sendikacılar ve yazarların da bulunduğu çok sayıda kişi geri döndü; 146 gibi başka maddelerden yargılananlar kaldılar.

Yerel seçim sonuçları bazı arkadaşlarda “yakında döneceğiz” umudunu kısa süre yeşertti diyeceğim ama bu kadarı bile olmadı, yeniden söndü.

Bakalım ne kadar zaman kalacaklar diyeceğim ama görünen odur ki kendilerini görece uzun bir zamana hazırlasalar iyi olacak.

Barış Akademisyenlerinin bir bölümü iltica başvurusu yaptı ve genellikle kısa sürede ilticayı aldılar, daha sonra gelenlerinki daha uzun sürüyor. Bir bölümü ise şimdilik aldıkları burslarla durumu idare ediyorlar ama bu yıl sonuna doğru ne yapacakları konusunda açık karar vermeleri gerekecek… Burs geçici bir kaynaktır, sürekli çözüm nasıl yapılacak, karar verilmesi gerekecektir.

Bana “Bunca yıl nasıl dayandın?” diye sorulunca moral bozmamak için bir şey söylememeyi tercih ediyorum. Soruyu soranları anlıyorum; küçük kentler, kasabalar ve hatta köyler hayatlarında bir dönem önemli yer tutmuş; oraları özlüyorlar. Küçük yerin dünyada benzerini bulamazsınız, benim gibi hayatı büyük şehirlerde geçenler için ise her büyük şehir aynı sayılır. Büyük şehirler birbirine benzerken, küçük yerlerin benzeri bulunmaz. Bu nedenle de büyük kentlerden gelenler Avrupa ülkelerine hızlı alışırlar.

Paris’e alışmam bir ay bile sürmemişti ve bir de tabii akıcı İngilizce konuşunca dil sorunu yaşamıyorsunuz. Yalnızlık duygusunun ve özlemin önemli temellerinden birisi de dilsizliktir. Bunu hiç yaşamadım.

Arkadaşlara sürekli olarak önerim gelecekleri konusunda fazla gecikmeden karar vermeleri ve bu yönde düzenlemeler yapmalarıdır. Gelecek belirsiz olunca az çok uzun vadeli işlere de giremiyorsunuz.

Kopup gelmek zorunda kaldığınız yeri özlememenin ya da özlemi azaltmanın en iyi yolu, yeni ülkeye ait bir tarihinizin olmasıdır. Bu tarihi yapmaya ne kadar erken başlarsanız, o kadar iyi olur.

Maalesef eskilerden çok sayıda arkadaş bunu başaramadı. Diyelim yirmi yıldır burada; biyografisini sorsan, en az yüzde 90 Türkiye’deki günlerini anlatır. Neden, çünkü yirmi yıldır yaşadığı yere ait tarihi neredeyse bulunmuyor.

Bu durumda geçmişten bir türlü uzaklaşamazsınız.

12 Eylül 1980’in üzerinden 39 yıl geçti ve Türkiye’de bile çok sayıda devrimci özellikle o günleri hatırlıyor. Nedeni belli, sonrasına ait tarihleri oldukça zayıf…

Halbuki sonrasındaki tarih de güçlü olsaydı, geçmişin bu kadar hatırlanmasına gerek kalmazdı. Geçmişi bırakın diyen yok ama geçti artık o günler… İyisiyle ve kötüsüyle geçti. Sonraki tarihin -39 yıl uzun bir zaman- bunların üstünü örtebilmiş olması gerekir.

Örtemiyorsa, çok kötü demek gerekir…