Şuanda 77 konuk çevrimiçi
BugünBugün3463
DünDün6244
Bu haftaBu hafta17431
Bu ayBu ay17431
ToplamToplam10485855
1980-1989: UZUN ON YIL PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 11 Eylül 2020 20:12


Uzun on yıl ile kastedilen bu zaman içinde çok şey olmasının yanı sıra, bu dönemde başlayan bazı gelişmelerin sonraki yıllarda olgunlaşarak sürmesidir. Zamanı SSCB’nin tarihe karıştığı 1991’e kadar uzatabilirsiniz.

İlk önemli gelişme 12 Eylül’den sonra hayata geçen 24 Ocak kararları ya da neo liberalizmdir. Sonraki yıllarda gelişerek sürmüştür.

Hapishane direnişleri küçük oranda önceden de bulunmakla birlikte 12 Eylül ile birlikte büyük ivme kazandı. Her hapishanede direniş olmakla birlikte Diyarbakır, Mamak ve Metris’in adı öne çıktı. Hapishane direnişleri sonraki yıllarda da sürecektir.

Kadın hareketinin Kaktüs dergisiyle birlikte açık olarak kendini göstermesi de bu dönemde gerçekleşti.

1984’te silahlı Kürt hareketi başladı.

Bu dönemde FKBDC ile başlayan birlik deneyimleri sonraki yıllarda da sonuçsuz kalarak sürecekti.

Sosyalist hareket ilk kitlesel sürgünlüğü 12 Eylül sonrasında yaşadı. 1971-1980 döneminde de vardı ama 12 Eylül sonrasında çok kişi ülkeden gitmek zorunda kaldı.

1972’den beri ilk politik idamlar gerçekleşti.

Sosyalist hareket yediği ağır darbelere rağmen 1985 sonrasında toparlanıyordu. İşçilerin vizite eylemleri gibi önemli direnişler de başlamıştı. Sonraki yıllar için buna Zonguldak-Ankara maden işçileri yürüyüşü de eklenmelidir.

1989-1991’de sosyalist ülkelerin tarihe karışması her türlü görüşten sosyalistleri derinden etkileyecekti. Bu etki halen sürmektedir.

Bu uzun on yıl kişisel olarak da aynı özelliği taşıyordu. Bu dönemde yaptıklarım sonraki yıllarda gelişerek sürdü ve biraz abartarak da olsa söyleyebilirim ki bugünkü benin ortaya çıkmasında bu on yılın belirleyici önemi vardır.

1980’de hapisten kaçtım. Dava sonuçlandığında tahmin ettiğim gibi müebbet alacaktım ve kaçamasaydım eğer 11 yıl daha hapiste kalmam gerekecekti. 20-25 yılı geride bırakmış insanlar karşısında bunun lafı edilmez ama kaçamasaydım eğer 1990 sonrası çok farklı olurdu ve bugünkünden iyi de olmazdı. Aradaki 11 yılı çok iyi kullandığımı söyleyebilirim.

1982’de kuruluşunda herkesten fazla rolüm olan örgütten ayrıldım. Suriye gizli servisinin uzantısı haline gelmeye başlayan bir yerde işim yoktu.

Aradan 38 yıl geçti ve sürekli duyduğum kadarıyla insanlar bunu hala unutamamışlar. “Engin gitti, örgütün durumu berbat oldu” ya da “gitmeseydi böyle olmazdı” gibi değerlendirmeler 38 yıl sonra bile yapılıyor.

En başta belirtmek gerekir ki ne kadar önemli olursa olsun bir kişinin ayrılmasıyla örgüt batmaz, sarsılabilir ama batmaz. Demek ki batma daha önce söz konusuydu.

Dahası, sadece devrimcilerde değil halkımızda da şu özellik vardır: kusuru sürekli başkalarında arar, kendisine bakmaz.

Siz ne yapıyordunuz bu arada, etkisiz eleman mıydınız?

Sizlerin durumu anlayabilmeniz için yaklaşık 20 yıl geçmesi gerekti. 20 yıl sizi mi beklemem gerekiyordu?

Üstelik tek başıma da ayrılmamıştım. Fransa, Almanya ve Suriye’de yaklaşık 100 kişi ayrıldı. Avrupa ve Suriye’dekiler ayrı olarak açıklama yaptılar. Suriye’dekilerin açıklaması Avrupa’dakilerden daha açıktı: örgütün Muhabaratlaştırılmasından söz ediliyordu. Bu grubun önderlerinden olan Müntecep Kesici infaz edildi.

Bunları da duymadınız değil mi ya da duydunuz ama inanmadınız.

Durumu anladığınızda ise artık çok geçti.

Kimse 20 yıl sizin anlamanızı beklemez…

Bazı şeyleri sadece sizler değil sosyalist hareketin bazı kümelerinden insanlar da anlayamamış: adama bak, kurucusu olduğu örgütten ayrılıyor, başka yere gidiyor ve önemli başarı kazanıyor. Bu nasıl iş?

Her ortamda kendini yeniden üretebilen bir insanım, en güvendiğim özelliğim de budur. Asıl şaşırtıcı olan bu değildir, sizlerin yıllar süren aymazlığıdır. Reklamcılık ve palavracılıktan başka hüneri kalmamış ve adına haksız olarak örgüt denilen bir yapının gerçekte hangi duruma geldiğini anlamanız için uzun zaman geçmesi gerekti.

Kimse de sizlerle birlikte bekleyecek değildi.

İbrahim (Yalçın) ile anlaşamadığım tek konu sizlerin durumunun değerlendirilmesiydi. O ulaşabildiği herkesi arar, konuşurdu. Ben de derdim ki, bu insanlar düşmanımız değil, ara ve konuş tabii ama beklentiye girme, hayal kırıklığına uğrarsın. Bu insanların bir şey yapmaya niyeti yok. Olsaydı şimdiye kadar yapmış olmaları gerekirdi. Bu nedenle beklentilere girme.

Yüz kişi birlikte yemek yemek, kadeh kaldırmak, eskileri konuşmak, arada bir değişik yerlerde görünüp herkesin bildiği saptamaları yapmak; politik mücadele bu değildir. Bu yapmak değil, yapar gibi yapmaktır.

40 yıl önce şu olmuş, 45 yıl önce bu olmuş; geçti bunlar…

Bana kızdığınızı biliyorum ama ne yapayım, gerçek böyle…

Lazkiyeli Muhabaratın karanlık ilişkilerini, infazlarını ortaya çıkardığımızda yardımcı olmadığınız gibi engellemeye de çalıştınız; aldırmadım. Kısa süre sonra İbrahim de anladı ki, bu işi yapmak için sizlerin desteğine ihtiyacımız yok. Sosyalist hareketin değişik kümelerinden inanılmaz destek gördük. Değişik insanlardan müthiş denilebilecek bilgiler aldık. Hepsini yayınladık, sizler de okudunuz ve hepiniz gerçek durumu daha iyi anladınız.

Şunları da unutmamak gerekir:

38 yıldır ardı arkasına gerçekleşen başarılar olmasaydı (hatalar da oldu tabii) kimse de benden söz etmez, “o gitti, böyle oldu” demezdi.

Muhabaratın sosyalist hareket içindeki uzantısı olarak bilinmeye başlayan bir ismi temizledik, peşpeşe yayınlarla o ismi yeniden sözü edilir duruma getirdik. Sizler ise durumu dikkatle izlemekle yetindiniz.

“İbrahim ne kadar iyiydi, Engin hiç öyle değil” deyip durdunuz.

Keşke İbrahim yaşıyor olsaydı, iyilik konusunda kendisiyle yarışa girmezdim ve aslında o da haklı olduğuma inanmaya başlamıştı. Bir süre sonra o da arayıp konuşmaktan bıkacaktı, eminim.

Beklenti sahibi olmak iyidir de, bir türlü olmuyorsa insan kaçınılmaz olarak bıkar.

İbrahim de bu noktaya geliyordu, ne çare ki ömrü yetmedi.

Görünen odur ki bendeki bu performans sürdükçe hakkımda konuşmaya devam edeceksiniz. Ben istemiyoruz, siz yapıyorsunuz.

Çok geç de olsa Lazkiyeli Muhabarat için “hain” belirlemesini yapabildiniz.

Bu da bir şeydir.

Hayatta bu kadar geç kalmamaya çalışın.

Hepiniz 60 yaşını geçtiniz, geç kalma lüksü yok artık…

Hepinize başarılar diliyorum.

Yapmak istedikleriniz varsa ve katkım olabilirse hiç çekinmeyin, isteyin.

Yapabileceğim bir şey ise, yaparım.