İngiltere hükümeti daha önceki Başbakan Boris Johnson görevdeyken ülkeye sığınma başvurusu yapanları Ruanda’ya göndermeyi planlamıştı. Johnson görevi bırakmak zorunda kalınca yerini Hindistan kökenli Rishi Sunak almıştı. Muhafazakar görüşte olan Sunak, aynı politikayı uygulamaya ve iltica başvurusu yapanları inceleme süresi boyunca Ruanda’ya göndermeye yöneldi. Birkaç kişi gönderildi de…

Bir mülteci kuruluşu mahkemeye başvurarak uygulamayı durdurdu. Mahkeme kararında Ruanda’nın mülteciler için güvenli bir ülke olmadığından hareket ederek durdurmaya karar verdi.

Başbakan Sunak temyize gideceklerini açıkladı.

Raunda hükümeti de karara karşı çıkarak ülkelerinin dünyanın en güvenli ülkelerinden birisi olduğunu açıklayacaktı.

İngiltere hükümeti Ruanda’ya iyi ödeme yapmıştır mutlaka…

Bu nasıl bir akıldır?

Avrupa Birliği mültecileri başvuruları inceleninceye kadar sınırlarda tutmayı planlarken, İngiltere Ruanda’ya göndermeyi planlıyor. Oradaki uygun otellere yerleştirileceklermiş!

Bu uygulamayı hayata geçirmeye çalışan başbakanın –kaçıncı kuşak olduğunu bilmiyorum- göçmen kökenli olması şaşırtıcı değil aslında…

ABD’de siyah polisler siyahlara karşı daha sert davranırlar.

Fransa’daki polis de böyledir.

Yıllar önce Giessen’deki mülteci toplama merkezinde Türk kökenli bir memur vardı, anlattıklarına göre Alman memurun çıkarmayacağı zorluğu çıkarırmış.

Bu davranışların psikolojik nedenleri incelenebilir ya da belki de psikolojik neden yoktur. Kişi inandığı için böyle yapmaktadır.

Göçmen kökenli olanın mutlaka göçmeni koruması gerekmiyor.

Bazen yerliden daha beter olabiliyor.

Bir zamanlar karşıtın olanı kendine benzetebilmek, kendinden yapabilmek az başarı değildir aslında…