Şuanda 181 konuk çevrimiçi
BugünBugün2433
DünDün2340
Bu haftaBu hafta6755
Bu ayBu ay6755
ToplamToplam10475179
Geçmişi az yazmak... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 26 Ocak 2024 21:03


Önceki yazıyı 26 Ocak vesilesiyle yazmıştım. Değişik kanallardan o kadar istek geldi ki sormayın… Devamı isteniyor. Devamından kasıt, bize geçmişi anlat…

Bu site yaklaşık 14 yıldır yayındadır ve izleyici sayısı da hiç fena değildir. Son on yıldır diyelim, geçmişle ilgili olarak az yazı yazıldı. Neden derseniz, gerek yoktur. Esas olan geçmiş değil bugünün dünyasıdır. Sosyalist ülkeler gibi yaşanmış önemli deneylerin analizidir, dünyadaki önemli gelişmelerin yorumlanmasıdır.

Büyük bir geçmiş merakı olduğunu biliyorum ama geçmişle ilgili olarak yazmak hoşuma gitmiyor açıkçası. Dahası, yazdıklarımı tekrarlamak da istemiyorum.

Talep varsa o zaman ne yapılması gerekir?

1976 yılını öğrenmek mi istiyorsunuz.

Sitenin sağ üst köşesine gidin. Orada arama bölümüne 1976 yılı yazın, karşınıza içinde 1976 geçen yazılar çıkacaktır. Sanırım hepsi 20 kadardır.

Ek olarak TDAS’ın Tarihi kitabına bakabilirsiniz. Siteyi sürekli izleyenler E Kitap olarak bulabilecekleri iki yerin adresini biliyordur.

İlker Akman ve Yüksel Eriş için –ikisi için de kitap ebadında oldu ve yayınlandı- hatırlayabildiğim her şeyi yazdım. Başka deyişle yapılabilecek her şeyi yaptım.

İnsanın son 20 yılı boşsa ya da boşa yakınsa, daha önceki geçmişi sürekli gündeme getirmesi nafiledir. Buna inanırım.

Önemli bir konu olur, gündeme getirirsiniz ama iyi getirirsiniz ve sonuç alırsınız. Sonrasıyla uğraşmazsınız.

Lazkiyeli Muhabarat’ı Türkiye ve Suriye’de “emekli polis” durumuna getirdik.

Yeter!

Madem talep vardır, geçmişle ilgili olarak anlatmadıklarımı aktarmaya çalışacağım.

1976 ortalarında parasızlığın yükünün üzerimize fena halde çöktüğü noktasında kalmıştık.

Para işini İstanbul üstlenmişti.

Ne yapılır, klasik çözümdür, banka soyulur.

Bu işi hiç bilmiyoruz.

Kadro var, iyi olmamakla birlikte silahlar da var, o yılların arabalarını düz kontakla kaldırmayı da biliyoruz, iyi şoför de var ama banka işi nasıl yapılır, bilmiyoruz.

Önce kolay bir yer arayıp bulduk. Fazla para çıkmayabilirdi ama başlangıçta kolay olması önemliydi. Biraz tecrübe kazanmamız gerekiyordu.

Neredeyse bir hafta bütün çevreyi dolaşıp tanıdık.

Yapılması kolay oldu, hiç açık vermedik.

Bu kadar az para çıkacağını tahmin etmemiştik. O yılların küçük rakamlı kağıt paralarından epeyce vardı. Hepsini topluyorsunuz ama sonuçta pek bir şey çıkmıyordu.

Biraz hayal kırıklığı oldu ama ne yapalım…

Önemli olan ilk tecrübeydi.

Aradan biraz zaman geçti. İkincisinde tutar fena değildi ve yine hiç açık vermedik.

İkinci soygundan sonra kaçılması kolay değildi ama bütün çevreyi dolaşıp ara bir yol bulmuştuk, oradan gittik. Anayollar hemen tutulacaktı, varsın tutulsun.

Bu para öncelikle nereye harcanacaktı?

Elimizdeki silahları iyi değildi. Öncelik iyi silahların alınmasıydı. Eyleme girenin silahı iyi olmalı, elindeki silaha güvenmeliydi. Esas olan eylemi silah kullanmadan yapabilmekti ve iki eylemi de böyle yapmıştık ama belli mi olurdu? Kullanmak zorunda kalabilirdiniz ve bilmeliydiniz ki elinizdeki silah iyidir.

Yüksel ve Rıza ile bu konuda anlaşamadık. Rıza halk savaşı planları yapıyordu. Halk savaşı için Karadeniz dağlarında mühimmat depolamalıydık. Açıkçası bu tür fantezilerle uğraşacak durumda değildim. Daha kentlerde isim olarak ortaya çıkmamışız, ne halk savaşı?

Ek olarak, eylemlere giren insanlarımızın iyi silahlara sahip olması tartışma götürmezdi. Konuyu tartışmadım bile… Hayatında hiç silahlı eyleme girmemiş, başarılı eylem planı yapmamış arkadaşlara konunun hayati önemini anlatmanın gereği yoktu. Zaten eyleme girmiş olsalar konuşmaya bile gerek kalmaz, hemen kabul ederlerdi.

Eyleme girenler ellerindeki silahlara güvenmelidir, onları uygun silahlarla donatmak her şeyden önce gelmelidir.

Bana bazen “çok sektersin” derler.

Aynen öyleyimdir.

Bir şeyin doğruluğuna kesin olarak inanıyorsam, tartışmasını bile yapmam.

Bu budur, dersiniz, mesele biter.

İsteyen kızabilir, ne yapalım kızsın!

İnsanlar hayatlarını ortaya koyup eyleme giriyorlar ve ele geçirilen parayla öncelikle onların güvenlik ihtiyaçlarını düşünmüyoruz.

Böyle şey olmaz!

Konuyu, ne zaman bilmiyorum, bir kere daha anlatmıştım.

Bir arkadaş haber verdi: kesin emin değilim galiba HDÖ’den birileri “tarih bunu unutmaz” yazmış.

Tabii ki unutmasın!

Ne kadar boş bir sözdür: tarih unutmaz.

Kim bu tarih; kişi mi, grup mu, örgüt mü; kimdir?

Aklıma dokümanter bir film geldi. Lenin ve Troçki sürgün yıllarında Londra’da Karl Marx’ın mezarı başında karşılaşıyorlar.

Troçki, Lenin’e: “Tarih seni dip not olarak bile anmayacak,” der.

Lenin de; “o tarihi kimin yazacağına bağlıdır,” cevabını verir.

Kimse kusura bakmasın ama geçmişe bakarsanız tarihimizi yazanlar bellidir.

Ve o tarih kimse artık, bunu tabii ki unutmasın…

Tarihten biraz anlayanlar bilir ki; tarih yoktur, tarihler vardır.

Ağır basan tarihi siz yazmışsanız, mesele yoktur.

Yüzde yüz saf tarih zaten bulunmaz…

Tarih konusuyla ilgili olarak TDAS’ın Tarihi’ne bakınız derim…