Şuanda 35 konuk çevrimiçi
BugünBugün2294
DünDün2340
Bu haftaBu hafta6616
Bu ayBu ay6616
ToplamToplam10475040
Yıldırım Dağyeli'nin ardından PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 22 Mart 2024 20:47


Yıldırım Dağyeli’nin 82 yaşında vefat ettiğini üzüntüyle öğrendim. Artık Frankfurt’ta yaşamadığı için yıllardır görüşmüyorduk. Frankfurt yıllarında ise haftada en az bir kere Dağyeli Yayıncılık’a uğrardım. Yazın Dergisi’nin yazarları arasındaydı. Böyle bir derginin yıllardı yayınlanıyor olmasını fazlasıyla takdir ederdi.

Yıldırım yayıncılıkta çok iyi işler yaptı. En başta Nazım Hikmet’in şiirlerini Almanca yayınladı. Nazım’ın kitapları çok sattı. Ardından Kafkasya ve Orta Asya cumhuriyetlerinde yaşayan tanınmış yazarların yapıtlarını Almanca yayınladı. Kazakistan’dan Naymanbayev, Özbekistan’dan Muhammed Salih, Azerbaycan’dan Anar Resulzade ve Elçin.

O zamanki adıyla Yeşilköy olan İstanbul’daki hava limanında Kazaklara nasıl tercümanlık yaptığını gülerek anlatırdı. Form doldurmaları gerekiyor ama bu ne demektir, anlamıyorlar. Kazakçada “kol çekmek”tir. Türkçe ama farklı anlamı bulunuyor. 1990’lı yıllarda Türk Dil Kurumu da Türkçe Lehçeleri Sözlüğü’nü yayınlamıştı. Anadolu Türkçesindeki kelimelerin Kazakça, Özbekçe, Azerice, Kırgızca karşılıkları…

Yıldırım ile Alma Ata, Taşkent ve Bakü’ye birlikte gittik. Yıl 1993… SSCB dağılmış ama eskinin işleyişi olduğu gibi duruyordu, henüz değişmemişti. Bu gezinin izlenimlerini Yazın’da birkaç yazı anlatmıştım.

Alma Ata’dan Türkler için kutsal sayılan Tanrı Dağı görünüyordu.

Bakü’de birkaç gün kaldık. Azerbaycan-Ermenistan savaşı yeni bitmişti. Elçin, Azerbaycan Halk Cephesi sözcüsüydü. Anar’ın oturduğu ev iki sokağın kesiştiği yerdeydi. Sokaklardan birisi babasının diğeri annesinin adını taşıyordu. İkisi de ülkede tanınan edebiyatçılardı.

Anar evin üçüncü katında oturuyordu ve son iki kat arasındaki sahanlıkta bir sandalye vardı. Nazım Hikmet merdivenleri çıkarken bu sandalyede oturup dinlenirmiş.

Oradan Moskova’ya gittik. 1985, 1987’den sonra bu kenti üçüncü görüşümdü. Bu kez SSCB yoktu. Arbat’a gidiyordum. Abrat Sokağı Çocuklarını okumuştum. İşportacılar Lenin’in değişik dillerdeki yapıtları, Kızıl Ordu nişanlarıyla doluydu. Öğle yemeğini Yazarlar Birliği’nde yiyordum. Bir lahmacun ve Rus çayı… Lahmacunun üzerinde bir santimetre kalınlığında kıyma vardı. Fazlasıyla doyuruyordu.

Yıldırım 1970’li yıllarda Aydınlıkçıydı ama 1980’li yıllarda ilgisi kalmamıştı.

Bir başka Aydınlıkçı olan Ömer Özerturgut’un Köln’deki kitapçısına bu kente gittiğimde mutlaka uğrardım. Bu siyasi hareket yaptığı kötü işlerin yanı sıra iyi gazeteciler ve yayıncılar yetiştirdi.

Yıldırım Almanca yazan Zafer Şenocak gibi Türk yazarlara da desteğini esirgemedi.

82 yıl yaşamak da fena ömür sayılmaz.

Yıldırım iyi işler yaptı.