Şuanda 61 konuk çevrimiçi
BugünBugün1940
DünDün2340
Bu haftaBu hafta6262
Bu ayBu ay6262
ToplamToplam10474686
Sosyalizmin tarihi ve büyük iç kavgalar PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 07 Nisan 2024 14:15


From Stalin to Kim Il Sung kitabı Kuzey Kore’nin kuruluşunu anlatıyor. Kitapta hepsi Sovyetçi olan parti içindeki değişik fraksiyonların birbirleriyle olan mücadelesi ve Kim Il Sung’un hepsini nasıl bertaraf ettiği açıklanıyor.

Sosyalizmin tarihi, özellikle de iktidarda olan sosyalizmin tarihi, sadece kapitalizme karşı değil, iç mücadelelerin de tarihidir.

Bu mücadele bazen şiddetli yürür; örnek Kamboçya ve daha az oranda da Çin.

Mao’da bunun teorisi de vardır: parti içinde iki çizgi mücadelesi.

Eksik bir belirlemedir. Mao bu çizgileri burjuvazi ve işçi sınıfı olarak ayırıyor ama çok sayıda partide ikiden fazla çizgi vardır. Kore Komünist Partisi’nde bunu görmek mümkündür. Herkes Sovyetçidir ama sosyalizmin kuruluşunda farklı yollar savunulmaktadır.

Kişisel çatışmaları da eklemek gerekiyor.

Mesela zayıf olan Kore Komünist Partisi 1928’de bitmez tükenmez iç çatışmalar nedeniyle III. Enternasyonal tarafından feshedilir.

Ayrıntılar öğrenilebilir ama ana konu bu olmadığı için geçiyorum.

Konunun ekseni; Kuzey Kore yaşanılan büyük sıkıntılara rağmen nasıl ayakta kalabildi ve ikinci Kore ulusu nasıl yaratılabildi?

Kuzey ve Güney 1948’den beri ayrı ülke durumundadırlar.

Bu kavgaları normal karşılamak gerekir.

Marx’ın döneminde 1. Enternasyonal’de anarşistlerle ciddi çelişkiler yok muydu?

Lenin döneminde Narodnikler, Ekonomistler, Kautsky ile yoğun tartışmalar ve çelişkiler iktidar ele geçirilmeden önce yok muydu?

Küba’da Küba Sosyalist Partisi, 26 Temmuz Hareketi’nin çizgisine karşı değil miydi?

Havana’da kurulan ve bazen “gerilla enternasyonali” olarak da adlandırılan kuruluşun baş hedefi Venezüella Komünist Partisi değil miydi?

İktidar alınmadan önce farklı devrim anlayışları, iktidar alındıktan sonra sosyalizmin farklı gelişme yolları daima çatışma konusu olacaktır.

20. yüzyıl sosyalizminin tarihinde değişik örneklerde şunu da görmek gerekiyor:

Komünistlerin bir özelliği yüksek özveri ve savaşçılık iken, başka bir özelliği de kolayca saf değiştirebilmeleridir.

1914’te ilk büyük örnek yaşandı, o zamanki adlarıyla sosyal demokrat partilerin büyük bölümü yeniden paylaşım savaşında burjuvazilerini destekledi.

İkinci büyük örnek 1989-1991’dir. Komünist partileri üyelerinden ve yöneticilerinden doğan burjuvazinin karakteri gereği karşı safa geçmesi…

Bulgaristan, Romanya ve Arnavutluk örneklerinde bunu somut olarak inceledim.

Kim bunlar, nasıl doğdular ve geliştiler?

İsim isim var.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti farklıdır çünkü bu ülke dönüşmedi, yok oldu. Batı Almanya burjuvazisi nedeniyle bu ülkeden ayrı bir burjuvazi çıkmadı.

1989 Berlin Duvarı kitabında bu tarihi incelemiştim ve konuyla ilgili ilk kitabımdır.

Bu konu beni sürekli çeker. Daha geriye gidip daha ayrıntılı incelemek isterim. Kaynak istemediğiniz kadar var.

Hitler’in iktidara yürüdüğü 1930’lu yılların başlarında vurucu güçleri SA’ların Berlin’deki kadrolarının üçte biri eski komünist partisi üyesidir.

Anti faşist Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde Nazizmin kalıntıları sosyalizmle eklemlenerek nasıl yaşayabildi?

İki Almanya’nın birleşmesinin ardından eski DAC bölgesinde yabancı düşmanlığı ve ırkçılık patlama yaptı. Bunun rejim içinden gelen kökleri vardır.

Ana sorun, faşizmin önemli bir kültürel yanı olduğunun düşünülmemiş olmasıdır.

Burjuvazi mülksüzleştirilince bu kültür bitmiyor. Onunla ayrıca ve uzun süreli mücadele gerekiyor. Alt yapı halledilince üst yapı da halledilmiş olmuyor.

Bunları anlatmıştım ama keşke vaktim olsa da bu konuda birbiri arkasından yayınlanan yeni kitapları da okuyabilsem.

Yeni bir şey söylenmesi mümkün değildir ama aynı olguların farklı değerlendirmesi olabilir.

Neyse işte; Kore, Polonya, Yugoslavya dururken orasıyla yeniden uğraşamam.