Şuanda 200 konuk çevrimiçi
BugünBugün2019
DünDün5549
Bu haftaBu hafta24678
Bu ayBu ay98498
ToplamToplam10431968
Avrupa'da faşizm konusu PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 10 Haziran 2024 22:51


Bir konuda konuşmak, iddialı tezler ileri sürmek için o konuyu bilmek gerekli değildir. Açarsınız google’u, birkaç yer dolaşıp konuyu öğrenirsiniz!

Yeni cahillik böyle bir şeydir.

Avrupa Parlamentosu seçiminde sağ ve faşist partilerin yükselmesi yeni cahiller için hemen bu ülkelerde faşizm tehlikesini gündeme getirdi.

Durumu biraz ayrıntılı incelersek gerçeğin böyle olmadığını görürüz.

İlk olarak, Fransa’da Le Pen’in Ulusal Birlik partisinin yüzde 32 oy alması faşizmin yükselişinin belgesi gibi sunuluyor.

Gerçekte ise bu parti yıllardan beri ülkenin en güçlü partisidir ama iki aşamalı seçim sistemi sayesinde gücünü meclise yansıtamıyordu.

Fransa’da dar bölge çoğunluk sistemi vardır. Bir partinin adayı ilk turda oyların yarıdan fazlasını alırsa, bölgeyi tümüyle kazanır. Alamazsa en fazla oy alan iki aday arasında ikinci tur yapılır. İkinci tura kalan adaylardan birisi Le Pen’in partisinden ise herkes birleşip diğer adaya oy verir ve Le Pen’in adayı kazanamaz.

Yıllar önce Sarkozy böyle devlet başkanı seçilmişti. İkinci tura Le Pen ile birlikte kalmış, bu durumda sosyalistler ve komünistler dahil herkes Sarkozy’yi desteklemişti.

Kendisi açık olarak sağcıdır ama Le Pen gibi değildir.

Avrupa parlamentosu seçiminde ikinci tur olmadığı için Ulusal Birlik gerçek gücünü artırarak göstermiştir.

Belirttiğim gibi bu parti yıllardan beri ülkenin en büyük partisidir.

Bu parti açıkça göçmen düşmanıdır. Şunu bilmekte yarar bulunuyor: çok sayıda göçmen Fransız vatandaşıdır ve bunlar arasında Ulusal Birlik’i destekleyenler az değildir.

Eski göçmenler, göçmen kökenli Fransızlar ülkede yeni göçmen istemiyorlar.

Almanya’da durum biraz farklıdır.

AfD (Almanya İçin Alternatif) adlı parti SPD’yi geride bırakarak ikinci güçlü parti durumuna yükseldi. Bu parti de bütün faşist ya da faşistliğe yakın partiler gibi göçmenlere karşıdır ama ne yapacaklarını bilemediklerinden saçmalamaktan kaçamıyorlar.

Mesela Alman vatandaşı olan göçmenleri hedef almaya kalktılar, baktılar pabuç pahalı, hemen geri adım attılar.

Alman mahkemeleri peş peşe “Alman olanların kökenlerine bakılarak ayrım yapılamaz” kararları alıyor. Çok sayıda göçmen kökenli Alman partilerde üye ve hatta yönetici durumundadır.

İktidardaki SPD-Yeşiller-Liberaller koalisyonunun Tarım bakanı Cem Özdemir’dir.

Liberal Parti’nin hemen her seçimde önde gelen adayı Yankı Pürsün’dür.

Çok örnek verilebilir.

Otuz yıl önce durum farklıydı. Alman partileri göçmen kökenli Almanlarla dolmamıştı.

AfD durumun değiştiğini anlayamamış.

Bu yılki UEFA kupasının ev sahibi Almanya ve bu ülke milli takımının kaptanı da İlkay Gündoğan. Türk kökenli bir Alman…

Kendisiyle yapılan söyleşide Alman olduğunu özellikle vurguluyor. Anne babası Türk ve bu kültür içinde büyümüş. Almanya doğumlu ve futbolu sayesinde milli takıma kadar yükselmiş, ardından kaptan olmuş.

Bu insanlar Almandır, Avrupa Türk’ü değildir. Bunu anlamayın anlamasın, önemli değildir.

Korona aşısın çok kullanılan çeşidini bulan Uğur Şahin ve Özlem Türeci de Almandır.

Adam ilkokulu bile Almanya’da okumuş, kadın zaten bu ülkede doğmuş.

Adları Türkçe olabilir ama bu insanlar Almandır ve Alman eğitim sisteminin ürünüdürler.

Almanya’da özellikle göçmenleri hedef alacak faşizm epeyce zor iştir.

Bu ülkedeki çok sayıda göçmen de ülkeye yeni göçmen gelmesini istemiyor.

Göçmenler arasında dayanışma eskidendi, geçti artık.

Şunlar olabilir: iltica başvurularının reddedilmesi artabilir, ülkede henüz vatandaş olmamış göçmenlere yönelik kısıtlamalar hayata geçirilebilir vb.

Son altı ayda Almanya’ya yapılan iltica başvurularında Suriyeliler birinci, TC vatandaşları ikincidir.

Avrupa Birliği’nin en büyük iki ülkesinde durum budur.

Almanya için ek olarak belirtilebilir:

Sol Parti (Die Linke) büyük oy kaybına uğradı. Bu partiden ayrılalı bir yıl bile olmayan ve Sahra Wagenknecht İttifatı olarak adlandırılan parti ise yüzde 6,2 oy aldı.

İki partinin oy oranlarının toplamı yaklaşık yüzde 10’dur. Önemli bir sol güç…

Bündnis Sahra Wagenknecht’in (partinin adı daha sonra değişecek) iki önemli farkı bulunuyor:

İlk olarak, Ukrayna’ya silah gönderilmesine karşıdır. Silah göndererek savaş uzatılmaktadır görüşündedir.

İkinci olarak, göçün sınırlandırılmasından yanadır.

Die Linke bu konuların ikisinde de sessiz kalıyordu.

Yeni partinin kısa sürede bu derece gelişebilmesi sol tabanın önceki politikadan ciddi olarak rahatsız olduğunu gösterir.

Sahra’nın seçimden sonraki açıklaması yaklaşık şöyleydi: Parti örgütü çok zayıf ama bu oyu herkesin özverili çalışmasıyla alabildik.

Durum kısaca budur.