Şuanda 89 konuk çevrimiçi
BugünBugün2742
DünDün5224
Bu haftaBu hafta36532
Bu ayBu ay100001
ToplamToplam10443822
Modernizm / Postmodernizm (2) PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 17 Haziran 2024 21:41


Yazının bu bölümünde esas olarak fizik üzerinde duracağım. Fizik, özellikle de 20. yüzyıl öncesinde doğa bilimleri arasında özel bir yere sahipti. Maddeyi, maddelerin birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı olarak fizik diyalektik materyalizmde de çok sayıda örneğe konu olmuştur.

Marksistlerde yıllardan beri sürekli gördüğüm yaygın bir özellik vardır: bilmedikleri konuda konuşmayı severler. Özellikle modern fizik ve parçacık mekaniği de bunların başında gelir. Anlamsız belirlemeler yaparlar. Ne söyleyeceğinizi bilemezsiniz. Artık boş ver konuşsun deyip geçiyorum.

Neyse, postmodernizm konusuna modern fizikten girelim…

Postmodernizmin belirleyici özelliği büyük teorilerin bittiğini savunmasıdır. Marksistlerin buna özellikle tepki göstermesi normaldir çünkü büyük teori belirlemesi içine Marksizm de girmektedir.

19. yüzyılda fizik –Newton fiziği- bir bütündü. Parçaları uyumluydu.

20. yüzyıl başlarında fizikteki iki devrimle –özel ve genel görelilik kuramı ile parçacık mekaniği- durum değişti. Bu iki teori birleştirilemiyorlar. Yaklaşık yüz yıldan beri çaba harcanıyor ama yapılamıyor. Aranan birleştirme formülünün değişik adları bulunuyor. Bazen “dünya formülü” deniyor ya da bilimsel adıyla “Birleşik Alan Teorisi”.

Öyle bir formül olacak ki, içindeki değişkenlerle oynayarak fiziğin bir alanından diğerine geçebileceksiniz.

Mesela özel görelilik kuramında cismin hızı düşükse buradan Newton fiziğine geçersiniz.

Böyle bir çözümün yaklaşık yüz yıldır bulunamamış olması hiçbir zaman bulunamayacağı anlamına gelmez, günün birinde belki bulunur, bulunamayabilir de…

Bulunursa yeni bir durum vardır, görüşün değişmesi gerekir.

Fizikte bile durum böyledir. Büyük teorinin parçaları bir araya getirilememekte, ayrı durmaktadırlar.

Her şeyi kapsayan büyük, birleşik teori yoktur.

Bu gelişme teorinin ortadan kalktığı anlamına gelmez ama eskisi kadar kapsayıcı teori fizikte bile bulunmuyor.

Böyle bir teoriyi sosyal bilimlerde hiç bulamazsınız.

Büyük teori aynı zamanda büyük genellemeler içerir.

Ailenin Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni kitabını örnek vereyim.

Engels burada etnolog Morgan’ın bir bölgede ilkel toplumlarla ilgili yaptığı araştırmadan çıkan sonuçları genelleştirir. Bu sonuçları bütün ilkel toplumlar için geçerli sayar. Sınıfların ortaya çıkması, devletin ortaya çıkması tümüyle Morgan’ın araştırması sonuçlarına dayandırılır.

19. yüzyılın ikinci yarısında bu yaklaşım normaldir denilebilir. Doğa bilimlerindeki örneklerden hareket edilir. Mesela deniz seviyesindeki atmosfer basıncında saf su 100 derecede kaynar. Dünyanın neresine giderseniz gidin sonuç aynıdır. Bu anlayış sosyal bilimlere transfer edilir.

Engels’in ölümünden sonra mesela Güney Amerika ülkelerinde bulunan ilkel toplumlarla ilgili yapılan araştırmalar farklı sonuçlar vermiştir. Morgan’ın ve buna dayanarak Engels’in saptamaları genelleştirilemez, özel durumdurlar.

Mesela artı ürünün ortaya çıkması mutlaka gelir eşitsizliğine ve sınıflaşmaya yol açmayabiliyor. Güney Amerika ülkelerinde bulunan bazı ilkel toplumlarda yılda bir yapılan büyük festivallerde elinde fazla ürün olan kişiler bunu herkese dağıtırlar, durum eşitlenmiş olur.

Keza devletin ortaya çıkması da Morgan ve Engels’in belirlemelerindeki gibi değildir. Etnolojide devletin ortaya çıkması konusunda şekillenmiş bir görüş yoktur, değişik ortaya çıkış biçimleri vardır.

Postmodernizm tekilliğe büyük önem verir ve bu tür genellemeleri reddeder.

Buradan teorinin yok olduğu gibi bir sonuç çıkmaz. Böyle bir sonuç çıkaranlar bunu nasıl yapıyorlar anlamak mümkün değildir. İlkel toplumların gelişmesiyle ilgili teori daralmıştır, eski kapsayıcılıkta büyük teori yoktur. Teoriler belirli bir gelişme aşamasından sonra ayrışırlar, eski büyük teorinin yerini sayısı daha fazla ve birbiriyle aynı ve farklı yönleri olan teoriler alır.

Postmodernizmin iddiası olan büyük teorilerin bitişi iki örnekle böyle anlatılabilir.

Burada garip bir durum mu var?

Bu saptamayı ilk kez yapmıyorum. İlk yaptığında tipin birisi bana Engels’in ne kadar doğru olduğunu anlatmaya çalışmış ben de mecburen terslemiştim.

Hayatında hiç etnoloji kitabı okudun mu?

Bırak kitabı, etnoloji ne demek, biliyor busun?

Bunlar hoş şeyler değil ama insan mecbur kalıyor.

Engels ilk etnologlardan sayılır. Ailenin Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni ilk etnoloji kitaplarından biridir. İlkel toplumlarla ilgili sonraki buluşlarla geçerliliğini önemli oranda kaybetmiştir.

Yeni bilgiler bulununca teori doğal olarak değişecektir.

Gelecek yazıda, şu sıra işlerim nedeniyle birkaç gün ara olabilir, tekilliğin öneminden hareketle kimlik konusuna gireceğim.