Şuanda 34 konuk çevrimiçi
BugünBugün1777
DünDün2881
Bu haftaBu hafta21345
Bu ayBu ay100001
ToplamToplam10467677
Üç kitap PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cumartesi, 29 Haziran 2024 18:11


Bugün aylardır uğramadığım sosyal bilimler ve kültür bilimleri kütüphanelerine gittim, önceden belirlediğim üç kitabı ödünç aldım.

İlki, Kore’nin Güneşteki Yeri adlı İngilizce bir kitap…

Kitabın adını Kore tarihiyle ilgili Almanca başka bir kitapta görmüştüm. Yıllardan beri Alman bilimsel anlatım tarzını severim. Hem yazılarımı hem de videolarımı izleyenler bu anlatım tarzının özelliklerini anlayabilirler. Konunun ana noktalarına vurgu, gereksiz ayrıntıya girmemek, kısa ama içerik olarak dolu bir anlatım…

Ayrıntılı anlatmak istiyor olsanız bile konunun ana noktalarını kısaca belirtmenizde yarar vardır.

Kore tarihiyle ilgili kitaplarda İngilizce ve Almanca anlatım arasındaki farklılığı hemen görüyorsunuz. İlkinde ana noktaları bulmak için epeyce okumak zorundasınız, ikincisinde ise –anlatı ister uzun isterse kısa olsun- temel özellikleri hemen belirtiyor. Kitabın sonrasını temel özellikleri bilerek okuyorsunuz ve doğal olarak daha iyi anlıyorsunuz.

Kore ile ilgili ilk yazılarımda İkinci Dünya Savaşı bitiminde ikiye bölünmüş bu ülkeyle Almanya’nın ikiye bölünmesi arasında paralellik kurmuştum. Paralellik doğru ama eksiktir. Şöyle ki: Kore, Almanya gibi savaşta taraf olan bir ülke değil, Japonya’nın sömürgesi olan bir ülke… Almanya örneğindeki gibi ülkedeki iktidarı devirenler ya da sömürge yönetimini kovalayanlar dış güçler: SSCB ve ABD. Halkın “birleşik Kore” hayali stratejik öneme sahip Kore yarımadasında güçlü iki ülkenin kendilerine bağlı devletler kurmasıyla hayata geçemiyor.

“Kore stratejik konumunun kurbanı oldu, birleşemedi” saptaması yapılıyor. 1945 sonrasında neredeyse 80 yıl geçmiş ve iki ayrı devlet iyice şekillenmiş…

Geçenlerde Rusya ile Kuzey Kore arasında stratejik işbirliği anlaşması imzalandı.

Değişik bir tarih; sadece Kuzey değil Güney de böyle…

Öğrenelim bakalım…

İkinci kitap Beden Sosyolojisi birinci cilt… Bu kitabı daha önce almış ama okumaya zaman bulamadığım için geri vermiştim. Yıllarca insan denilince akla büyük oranda beyin geldi; gerçekte ise insan aynı zamanda bedendir. Bedenin de kendi aklı vardır. Bunu felsefe okuduğum sırada öğrenmiştim. Hele sporla yeni zihin felsefesi arasındaki bağlantı kafamı acayip açmıştı. Bitirme tezini de aynı konuda yazmıştım (aldığım not 2, yani 80).

Bedenin aklı ve hafızası konusuna ilk dikkat çeken filozof Nietzsche’dir.

Handbuch Körpersoziolojie (Beden sosyolojisi El Kitabı) ve değişik konular maddeler halinde incelenmiş…

Bu kez okumaya çalışacağım…

Son kitap yine daha önce ödünç aldığım ama okuyamadığım Askeri Sosyoloji. Çok önemli bir konudur. Öğrenmem gerekir, daha iyi öğrenmem gerekir.

Emperyalizm teorisi devlet dikkate alınmadan açıklanamaz. Leninist emperyalizm teorisine getirilen en önemli eleştiri budur. Lenin emperyalizmi sermaye ihracına bağlamış, devletteki dönüşümü dikkate almamıştır.

Türkiye alt emperyalizmi –isteyen emperyalist de diyebilir- ve devletin dönüşümünü ben özellikle Küresel iç savaş ve Türkiye kitabında ordunun dönüşmesi temelinde ele almıştım. Profesyonel orduya geçiş, silah sanayisi gibi…

Bunun daha ayrıntılı açıklanması gerekiyor.

Bunu da öğrenelim bakalım…