Şuanda 183 konuk çevrimiçi
BugünBugün1320
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9044
Bu ayBu ay9044
ToplamToplam10477468
mihrac ural ajandır! bu konuda tek soru kaldı... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 10 Haziran 2010 17:20


Geçen yılın Şubat ayında yazdığım “Mihrac Ural ajan mıydı?” yazısı sitede açık farkla en çok okunan yazı olma özelliğini koruyor. Son rakama göre şimdiye kadar 3600 kişi tarafından okunmuş.

Geçtiğimiz bir buçuk yıl içinde Muhabarat konusu tam olarak açıklığa kavuştu: Mihrac Ural babası Zeki Ural vasıtasıyla Muhabarat ile ilişkiye geçmişti. Suriye’de Muhabarat ve Lazkiye bölgesinin bir çeşit valisi sayılabilecek Cemil Esad ile ilişkiye geçmekte yaşanılan sürat, bu ilişkinin Türkiye’den başladığını gösteriyordu.

Nitekim Mihrac Ural’ın Türkiye’de iken sağ kolu olan Tacettin Sarı da, Suriye’ye gider gitmez resmi polis olarak çalışmaya başlar. Önceden ilişki olmadan böyle bir şey mümkün değildir.

Mihrac Ural’ın Türkiye’de iken MİT ile anlaştığı da ortaya çıktı. Polis ifadesi de bu anlaşma dikkate alınarak düzenlenmiştir. Zaten bu nedenle de polis ifadesini ortaya çıkaramıyor. Poliste hiç işkence görmediği ortaya çıktığı halde, şöyle işkence gördüm böyle işkence gördüm hikayeleri anlatmanın ötesinde somut bir kanıt ortaya koyamıyor.

Cevaplanması gereken tek soru kaldı:

Mihrac Ural’ın Muhabarat ile ilişkisi ne zaman başladı?

Başka bir deyişle, Mihrac Ural, 1976 yılı ortalarında Acilciler ile ilişkiye girdiğinde aynı zamanda Muhabarat ile de ilişki içinde miydi?

Suriye’nin ve Muhabarat’ın derdi Hatay… Suriye Hatay’ı kendi toprağı olarak görür. Türkiye’den ayrılıp Suriye’ye bağlanmasını doğrudan isteyemeyeceği için de “Hatay’ın bağımsızlığı”ndan söz eder.

Muhabarat’ın Hatay’daki devrimci hareketlere çengel atması kendisi açısından normaldir.

Mihrac Ural 1976 yılından beri Muhabarat ile ilişkide midir?

Soruyu cevaplandırmak için meseleye başka bir yönden yaklaşalım:

Muhabarat ile ilişki içinde bulunan bir kişi, devrimci bir örgütle ilişkiye geçtiğinde ne yapar?

Ya da Muhabarat bu kişiden öncelikle neler yapmasını ister?

Öncelikle iki şey yapılmasını ister:

Birincisi: O dönemde ülkenin devrimci hareketinde Hatay sorunu diye bir sorun bulunmamaktadır. Hatay’daki devrimciler için bile “Hatay’ın bağımsızlığı” gibi bir talep gündemde değildir.

Muhabarat’ın ilk işi, Hatay’ın bağımsızlığı konusunu gündeme getirmek olmalıdır.

Bunu Muhabarat olarak yapamaz, devrimci hareketin içinden yapılması gerekir.

İkincisi: Bir Muhabarat elemanı devrimci bir örgüte girdiğinde, orada yükselmesi ve örgütü yönlendirebilecek konuma yükselmesi gerekir. Bunun için çalışılması gerekir.

Bunlar bir istihbarat servisi için normal sayılabilecek isteklerdir.

Cevaplandırılması gereken soru şudur:

Mihrac Ural, Muhabarat’ın çizgisini izledi mi?

İkinci soruya “evet” cevabı verebiliyorduk.

Ağustos 1977’de benim yakalanmamın ardından Mihrac Ural her yeri dolaşır ve herkese “bu örgütün lideri benim” der. Bu konuda çok sayıda tanık var.

Şimdi bu nedir? Normal bir insan böyle mi davranır?

Mihrac Ural o sırada 21 yaşındadır.

Normal bir insan hele de o sırada 21 yaşında olan birisi böyle davranmaz. Ancak bir Muhabarat elemanı böyle davranabilir. Burada söz konusu olan bir devlet mantığıdır. Mihrac Ural’a “önün açıldı, yürü ya kulum” denilmiş, o da yürümüştür.

Ek olarak, yakın adamlarını da önemli yerlere sorumlu olarak atar…

Ali Fuat Çiler’in hiç bilmediği İstanbul’a sorumlu olarak atanması ve bu kentte ayrı bir yapı kurmaya çalışması da bu davranış tarzına uygundur.

Mihrac Ural’ın “aranıyordum” dediği İstanbul’da gizlenmeyi seçmesinin nedeni de budur.

Mihrac Ural’ın oyunlarını bozabilecek İstanbul tasfiye edilmelidir.

Buraya kadar tamam…

Birinci soru ise açıkta duruyordu.

Mihrac Ural, Hatay’ın bağımsızlığı konusunun Yüksel tarafından gündeme getirildiğini yazmıştı…

Olacak şey değil… Bizim o dönemde Kürtler konusunda bile açık bir görüşümüz yok iken, Yüksel’in Hatay’ın bağımsızlığını gündeme getirmesi gibi bir şey söz konusu olamazdı.

Yüksel o dönemde bu konuyu birisiyle daha konuşmuş…

1979 Aralık operasyonu sonucu yakalananlar arasında bulunan Hüseyin, Yüksel’i önceden tanıyor. Kendisinin bu konuda yazdıkları şöyle:

“Yuksel'le ben Subat.1971'de tanistim. O zaman ben Persembe Ilkogretmen Okulu son sinifta ogrenciydim, Yuksel de Ankara'da Gazi Egitim Muzik Bolumu'nde ogrenciydi. Hemen arkadas olduk. Arkadasligimiz Ferikoy Mezarligi'na kadar devam etti. Gazi Egitim'i bitirip Aydin Ortaklar Ilkogretmen Okulu'na Muzik Ogretmeni olarak atandiginda, ben Dinar'da TOB-DER Sube Sekreteri'ydim. Afyon Isparta Mugla ve Aydin'da ilerici devrimci ogretmenlerin bazilariyla arkadaslik iliskim vardi. Hemen ayagii topraga bassin diye Yuksel'i Aydin'daki arkadasimla tanistirdim. Arkadasim, Yuksel'i hic begenmedi, "Cok bilgic!.." dedi. Yuksel' de benim arkadasi begenmedi, "Kitap kurdu olmus!.." dedi. Sonra ben bu ikisini bir daha bulusturdum, birlikte yedik ictik dertlestik, Yuksel turku soyledi, arkadasim siir okudu. Sonunda, benim "kitap kurdu" ile " bilgic cocuk" arkadas oldu. Arkadasim, Yuksel'e kol kanat gerdi, Yuksel'i gerekli gordugu herkesle tanistirdi. Ben de Yuksel'le her ay duzenli olarak bulustum. Bildiklerimizi sevdiklerimizi paramizi pulumuzu her seyimizi paylastik.

 

Bazen cok derinlere dalar giderdik. Yuksel bir defasinda, 1976'nin Ekim veya Kasim ayinda, "Cok sıkışırsak, butun gucumuzu toplar Hatay'a cekiliriz, bagimsizlik ilan edeniz!.." dedi. Ben de bu soz uzerine, "Madem boyle bir gucun var, hic bekleme, hemen cekil ve bagimsizlik ilan et!.." dedim. "Gucumuzu toplamak, Hataya cekilmek, bagimsizlik ilan etmek kolay, ama sonrasi zor!.." dedi. "Ne zorluk olacak ki, Sovyetler Birligi hemen tanir!.." dedim. Saka bitti, Yuksel cok ciddilesti. "Sovyetler Birligi kesinlikle bizi tanimaz!.." dedi. Bu defa ben merak ettim, nicin tanimazmis! Yuksel acikladi, "Ajan haraketi olmadigimiza inanirsa tanir, ama ajan haraketi olup olmadigimiz belli olana kadar tanimaz!.." dedi. "Yani!.." dedim, iste o zaman Yuksel teorisini patlatti. "Her seyin basasagi durdugu yerde, ayak uzerinde durmak anormalliktir. Hatay'da cok gucluyuz, ama bu guce guvenerek yanlis yapamayiz!.." dedi. Biz de yanlis yapmadik.

 

Mihrac, Yuksel benden sunu bunu istedi veya onerdi diyerek bazi seyler soyluyor ya, iste o soylenenler dogru olabilir, ama oneri dogru ise Yuksel'den degil Mihrac'dan gelmistir. Ve bu oneriden Yuksel, Mihrac'in ajan olabilecegini cikartmistir. Simdi sen Mihrac'a bir soru daha sorabileceksin, anlatim dogru ise o meshur oneriyi kim kime yapti?..”

 

Mihrac, Yüksel’i  “kafaya alabileceğini” düşünmüş. O aylarda Antakya’ya birkaç kere gelmiş ve kısa süreler kalmış olan Yüksel’in bu bölgeyi yeterince tanımış olması mümkün değildir. Antakya’daki dernek çevresini görmüş ve “burada gücümüz fena değil” diye düşünmüştür. Hatay’ın bağımsızlığı konusunda kendisine vahiy gelmesi de mümkün değildir.

Bu konuyu Mihrac kendisine iletmiş ve zemin yoklamış olmalıdır.

Hatay konusu Acilciler içinde hiçbir zaman açık olarak gündeme gelmedi. Bu konunun açık olarak ortaya çıkması, Suriye’de söz konusu olmuştur.

Mihrac Ural ancak Suriye’de artık açıkça Muhabarat’ın hizmetine girebilirdi…

Yüksel’in gözünün Mihrac’ı hiç tutmadığını da biliyoruz. Yüksel’in Antakya’da tecrit edilmesi gereken bir kişiden söz ederdi. Bu da Mihrac’tan başkası değildi.

Başka olaylar da Mihrac Ural-Muhabarat ilişkisine bağlanıyor:

O dönemin devrimcileri, Mihrac’ın her olayda öne atıldığını, kendini öne çıkarmak için herkesle kavga ettiğini söylerler.

Muhabarat elemanının görevi gereği her yerde önde olmak istemesinden doğal ne olabilir?

Hasan Cabir, Antakya’da bir ara duvarda “Yaşasın Bağımsız Hatay” yazısını gördüklerini ve bunu kimin yazdığını bulamadıklarını söyler.

Arkada duran güç Muhabarat, yazan da muhtemelen Mihrac…

Hatay konusunun gündeme getirilmesi gerek…

Bunu Mihrac doğrudan doğruya yapamaz, tepki toplar…

Duvara yazılır ve Yüksel’e de empoze edilmeye çalışılır…

Yüksel konuyu ciddiye almadığından olsa gerek, bundan bana da hiç söz etmemişti.

 

MİHRAC URAL MUHABARAT AJANIDIR!

Mihrac Ural başlangıçtan itibaren Muhabarat ajanıdır. Bunu sağlayan da babası, Uruba hareketinin kadrolarından Zeki Ural’dır.

Zeki Ural’ın Uruba kadrolarıyla birlikte çektirdiği fotoğraflar http://thkp-c-acilciler.blogspot.com da yayınlanmıştır.

Bu durumda Mihrac Ural’ın MİT ile olan ilişkisi de yeni bir boyut kazanıyor.

Yine aynı blogda açıklandığı üzere, Mihrac Ural’ın anne tarafından akrabası Bedii, yıllardan beri MİT’te çalışmaktadır. Bir dönem CHP milletvekilliği de yapmıştır.

Antakya küçük bir yer, kimin ne yaptığı bilinir.

MİT’in Zeki Ural’ı ve Mihrac Ural’ın ilişkilerini bilmemesi mümkün değildir. Zaten gayet yakınlarında da Bedii bulunmaktadır.

Mihrac Ural yakalandığında kendisine MİT  tarafından, “Muhabarat ile çalışıyorsun, bizimle de çalışacaksın” denilmiş olmalıdır.

Kendisinden Acilciler ile ilgili bilgilerin yanı sıra, Muhabarat’ın faaliyetleri konusunda da bilgi alınmıştır.

Muhabarat şu veya bu şekilde Hatay’da faaliyet gösterecek, bunu engellemek mümkün değildir. O zaman bilinen insan ve ilişkiler üzerinden faaliyet göstermesi tercih edilir. Bilineni kendine bağlayacaksın, koruyacaksın ve böylece de denetleyeceksin. Aksi durumda başka bir ilişki ortaya çıkabilir ve bu ilişki de bulunamayabilir ya da denetlenemeyebilir.

Mihrac Ural’ın 31 Temmuz 1980’de Adana Cezaevi’nden sahte tahliye ile kaçan grubun içine mecburen dahil olmasının ardından, kısa süre sonra Suriye’ye geçmesi de bu temelde açıklanabilir.

Mihrac Ural’ı Suriye’ye götüren kaçakçı Sacit açıkladı: Mihrac, Suriye toprağına ayak basar basmaz, ellerini havaya kaldırıp, “Kurtuldum, artık bana bir şey yapamazlar” der.

Belli ki apar topar bir şeyden kaçıyordu. MİT’ten tabii ki…

 

MİHRAC URAL, MUHABARAT TARAFINDAN ACİLCİLER’İN İÇİNE SOKULMUŞ BİR AJANDIR!

Bütün olaylar birbirine uyum içinde bağlanıyorlar.

Bir teori bir dizi olaylar bileşkesi üzerine kurulur. Bu olayları açıklayabildiği oranda da gerçeğe yaklaşır.

Mihrac Ural’ın Acilciler ile ilişkiye geçtiği 1976 yılı ortalarından ya da bundan kısa bir süre sonrasından itibaren ajan olduğu, Muhabarat ile çalıştığı saptaması, bir dizi olayı açıklıyor.

Böylece MİT ile anlaşmanın da Mihrac Ural açısından fazla önemli olmadığını görüyoruz.

Bir istihbarat örgütüyle çalışan, bir başkasıyla neden çalışmasın?

MİT’in Muhabarat içinde iyi bir örgütlenmesinin olduğu biliniyor.

Son hesapları, Acilciler’in adını kullanarak devrimci hareketin içine girmek, Hatay’da örgütlenmekti.

Engelledik!

Acilciler, Muhabarat’ın Hatay uzantısı değildir, olmayacaktır.