Şuanda 253 konuk çevrimiçi
BugünBugün2041
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9765
Bu ayBu ay9765
ToplamToplam10478189
Antakya'dan başlayan takip PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 29 Eylül 2010 06:42


Mihrac Ural kendisine yöneltilen ağır suçlamalardan kurtulmaya çalışıyor. Ama yapamıyor, yapması mümkün de değil…

Ağustos 1977’deki İstanbul yakalanması Antakya’dan başlayan takip sonucu gerçekleşti.

Bu takibi daha sonra nasıl fark ettiğini bizimle birlikte Antakya’ya giden ve oradan yine bizimle birlikte malzeme getiren Erkan anlatmıştı. Tekrarlamayacağım.

Mihrac Ural, Antakya’dan başlayan polis takibinin üzerini örtebilmek için, benim İbrahim Yalçın’ı kısa süre önce örgüte aldığımı ve hemen banka soygununa girdiğimi ve de yakalanma olduğunu söylüyor.

Komik bile değil…

Seni bilmem ama ben salak değilim…

O dönem silahlı mücadele örgütleri içinde askeri olarak en gelişmiş, en karışık eylemleri yapanlar bizlerdik. Esaslı bir planlama ve eylemin usta kişilerce yürütülmesi sonucu hiç açık vermezdik.

Al sana Intercontinental eylemi…

İstanbul’da Taksim’de onca kişinin arasından 1 Mayıs’ın hedef otelini taramak ve kaçabilmek ne demektir!

Ben buralardan gelmiş bir insanım ve dün örgüte girmiş birisiyle banka soygununa girecek kadar da salak değilim.

Soyduğumuz banka da Orduevinin karşısında üstelik…

Bizimle kapıdaki jandarmalar arasında yüz metre bile yoktu…

Bu eylemde yakalanmasaydık, bir dahaki soygun için Taksim’deki iki katlı bir bankayı kafaya koymuştum.

Taksim’de iki katlı banka…

Biz yaparız…

Eminim sen duyunca bile titriyorsundur.

Böyle bir tecrübeye sahip olan bir insan, bir eyleme kiminle gireceğini de bilir.

Eylem kadrosunun doğru seçimi planlamanın önemli bir parçasıdır.

Biliyorum, sende eylem tecrübesi diye bir şey yok, ama bende var.

Kaçamayacaksın Mihrac Ural…

Uğraş uğraşabildiğin kadar kaçamayacaksın…

Sen 1976’da Acilciler’e sızmış çift taraflı çalışan bir ajansın…

Zamanında bilebilseydik sana bir değil iki tane sıkardık…

Her biri bir polis örgütü için olmak üzere hakkın bir değil iki tane olurdu…