Şuanda 407 konuk çevrimiçi
BugünBugün2129
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9853
Bu ayBu ay9853
ToplamToplam10478277
mihrac ural hırsızlıkla nasıl servet yaptı? (1) PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 10 Ekim 2010 23:06


Bir müddet aradan sonra aynı konuya geldik:

Mihrac Ural, bu kadar parayı nereden buldun?

Bu serveti nasıl edindin?

En az üç tane evin (muhtemelen daha fazladır), çalıştırdığın bir otel, büroların, iki tane jipin ve arazi olarak gayrı menkullerin var.

Tahminen 20-25 milyon Dolar civarında bir servetin var.

Bu parayı nereden buldun?

Suriye’de değil de adam gibi bir ülkede yaşasaydın, maliye çoktan yakana yapışmış ve bu servetin kaynağını sormuştu.

Hayatın boyunca çalışmamış olan sen, bu parayı nereden buldun?

Kendi ifadene göre, “ot yedin, biriktirdin”.

Afiyet olsun, ama bu açıklama inandırıcılıktan çok ama çok uzak…

Sen neyi biriktirdin?          

Hiç çalışmadığına göre, örgüt parasını biriktirdin.

Bu para senin mi de biriktiriyorsun?

Kendine başka bir açıklama bulmalısın.

Bak sana iki tanınmış açıklamayı anlatayım, belki onlardan biraz öğrenirsin.

İlk açıklama, Necmettin Erbakan Hoca Efendi Hazretleri’nin servetiyle ilgilidir.

Hoca efendi büyük zenginliğini, dedesinin evinde tavan arasında bir sandık altın bulmasıyla açıklar.

Yersen, inanırsın. Ama yine de seninkinden daha inandırıcı bir açıklamadır!

İkinci açıklama Tansu Çiller’in servetiyle ilgilidir.

Eşi Özer Uçuran Çiller, Tansu Çiller’in anneannesi öldüğünde, eşyalarını toplarken, yastığının içinin altın dolu olduğunu gördüklerini anlatır.

Anneanne bütün parasını altına yatırmış, onları da yastığının içinde biriktirmiş.

Çillerler de böyle zengin olmuşlar.

Ne demişler, yersen, inanırsın.

Yine de senin açıklamana göre daha inandırıcıdır!

Sen de böyle bir şey uydurabilirsin. Mesela “deniz kıyısında dolaşıyordum, bir sandık buldum, içi altın doluydu” diyebilirsin.

“Ot yedim, biriktirdim” söylemi çok aptalca…

Şimdi gelelim bu paranın nasıl toplandığına…

İlk adım, yıl 1982 Almanya’da atılır.

Sadece Frankfurt ve çevresinden alınan 20 bin DM’dir. O zaman için oldukça büyük bir para…

Mihrac Ural, “devrim senedi” teklif eder. Yani devrimden sonra ödenmek üzere senet verebileceğini söyler.

Soytarıya mı gülersin, buna kananlara mı gülersin!

Almanya genelinde ne kadar para toplandı, bilmiyorum.

Ek olarak çok sayıda büyük çadır alınır ve bunlar Suriye’ye gider.

Bassit Suriye’nin sayfiye yeridir. Yazın bu çadırlar kiraya verilir. Ek olarak Acilciler’in militanları soğuk gazoz satmaktan akla gelebilecek her çeşit işe kadar çalışırlar ve kazanılan parayı Mihrac Ural alır.

Ek olarak, Filistin kamplarında bulunanlar da aldıkları paranın bir bölümünü hazrete verirler.

Bunlar ilk sermaye birikimini oluşturur.

Başlangıçtan bile görülüyor: Mihrac Ural’ın sahip olduğu büyük servetin kaynağı Acilciler’in emeğinden oluşmaktadır.

Bu servetin kaynağında vahşi bir emek sömürüsü vardır, Acilcilerin emeğinin sömürüsü…

Mihrac Ural bu arada avanesiyle birlikte birkaç kez Beyrut’a gider. Araba kaldırıp Suriye’ye getirirler. Bunların bir bölümüne Muhabarat el koyar, ötekileri satarlar.

Başlangıçtan itibaren Mihrac Ural servetini karısı Malak Fadal ve baldızı üzerine yapar. Sonraki yıllarda bu uygulamadan vazgeçse bile, başlangıçta taşınamaz malların tapusu bu kadınların üzerinedir. Özellikle Malak’ın üzerinedir.

Mihrac Ural Suriye vatandaşı olduğuna göre, bu ülkeye geldikten altı ay sonra vatandaş yapıldığına göre, neden çekiniyordu?

Herhalde Suriye makamlarından çekinmiyordu. Kendisi vatandaş, üstelik de Muhabarat’tan… O zaman derdi neydi?

Acilciler’den korkuyordu. Hırsızlığı ortaya çıkar, mallarına el konulur diye korkuyordu.

Bu nedenle kendisine sorun olabilecek kişileri ortadan kaldırıncaya, durumunu sağlama aldığına inanıncaya kadar cebine attığı parayı gayrı menkule yatırdı.

Bunun “örgüt parası” olduğunu söyledi ve tapuları da Malak’ın üzerine yaptı.

 

Sürecek…

 

 

 

Son Güncelleme: Pazar, 10 Ekim 2010 23:30