Şuanda 251 konuk çevrimiçi
BugünBugün2040
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9764
Bu ayBu ay9764
ToplamToplam10478188
mihrac ural; komisyon, inkar ya da intihar PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 10 Kasım 2010 17:50


Bir süreden beri değişik arkadaşlarımız Mihrac Ural’a bir komisyon önünde hesap vermesi için çağrı yapıyorlar. Bu komisyon Acilciler içinde yer almış kişilerden kurulabileceği gibi, bizim dışımızdaki devrimci hareketten insanların katılımıyla da kurulabilir.

Hiç kimse konunun yabancısı değil. Mihrac Ural konusu, bu site yayına başlamadan önce de bir oranda biliniyordu, son üç yıldır iyice bilinir oldu.

 

“Gel hesap ver, gel insanlarla yüzleş” deniliyor.

Duymazlıktan geliyor…                    

Açıkçası ben başka bir şey olmasını da beklemiyordum.

Bazı arkadaşlar biraz saflar ve küçük bir ihtimal bile olsa, Mihrac Ural’ın komisyon önüne çıkacağını ve hatta özeleştiri yapabileceğini düşünüyorlar.

İnsaf arkadaşlar insaf!

Bir insan hayatının 34 yılının özeleştirisini yapabilir mi?

Bir insan 20-54 yaşları arasının özeleştirisini yapabilir mi?

Mihrac Ural’ın işlediği vahim boyutlardaki suçlar bir değil, iki değil, üç değil…

Mihrac Ural, 1976 yılı yaz aylarında içimize sızdırılmış bir ajandır.

Hatayı herkes yapar, bazen vahim hata da yapar.

Mihrac Ural’ın yaptıkları hata kapsamına girmez.

O bir suç makinesidir.

Bir ajandan başka ne bekliyordunuz?

Vahim hataları olan bir devrimci kesinlikle bu kadar ağır suçları peş peşe işleyemez.

Mihrac Ural’ın ne söylemesini bekliyorsunuz?

Evet, bu örgütteki büyük yakalanmaların patenti bana aittir. 1977’de de, 1978’de de, 1979’da da polis takibinde ve yakalanmalarda benim önemli rolüm vardır, demesini mi bekliyorsunuz?

Evet, 1978 Mart ayında polisle anlaştım. Bu anlaşma sayesinde hakkımda düzmece bir ifade yazıldı. Antakya’ya da açık olarak götürülmedim, demesini mi bekliyorsunuz?

Polis ifadem kaybedildi, bu nedenle herkesinki vardır, benimki yoktur, demesini mi bekliyorsunuz?

Zerre kadar işkence görmedim. Sağmalcılar Cezaevi’ne kazık gibi girdiğimi gören devrimciler de var, ama bugüne kadar sürekli işkence hikayeleri anlatarak insanları aldattım, demesini mi bekliyorsunuz?

Ali Çakmaklı’nın öldürülmesinde birinci derecede rol benimdir.

İki kere yakalattığı Nebil Rahuma’yı daha sonra hedef gösterdim ve öldürülmesiyle de rahatladım, demesini mi bekliyorsunuz?

Müntecep Kesici’yi uygun bir şekilde ortadan kaldırdık.

Dört militanı FKÖ’ye karşı savaşması için cepheye gönderdim. Ancak FKÖ’lüler tarafından öldürüldüler. Adam başına 50 bin Dolar kan parası alıp cebe indirdim. Yıllarca da “onlar İsrail’e karşı savaşırlarken şehit düştüler” edebiyatı yaptım, demesini mi bekliyorsunuz?

Evet, Muhabarat ile çalışıyorum. Aynı zamanda Arap milliyetçisi Uruba hareketi içindeyim, demesini mi bekliyordunuz?

Hanna Maptunoğlu’nu, Gökhan’ı, Yusuf’u ortadan kaldırdım ya da kaldırttım.

Örgütün büyük miktarda parasını cebime indirdim.

Ahmet Yıldırım Antakya’da aç kalmışsa, bundan bana ne diye düşündüm, demesini mi bekliyordunuz?

Daha sayabilirim…

Bütün bunlar sayılınca karşınızdakinin devrimcilikle uzaktan yakından ilgili bir insan olmadığını ister istemez düşüneceksiniz.

Azıcık devrimci olan bir insan bile bu kadarını yapamaz.

“Sen ajansın” denilecek…

O da, “evet ben bir ajanım” diyecek…

Bunları söylemesini mi bekliyorsunuz?

Bir insan neredeyse hayatının tamamının özeleştirisini yapamaz.

Mihrac Ural’ın yıllarca uğraşarak ilmek ilmek ördüğü hayatının büyük gerçeğini ortaya çıkardık: O bir ajandır.

Kendinizi bu tipin yerine koymaya çalışın:

54 yaşındasınız ve 34 yıllık ajanlığınız ortaya çıkarılmış. Suçlarınız birer birer sıralanmış. Bunları bir iki kişi de söylememiş. 20 kişi yazılı olarak ifade etmiş, bunların birkaç katı sayıda insan da biliyor ya da Suriye’de bizzat yaşamış.

Bu durumda iki seçeneğiniz vardır ve komisyon önünde hesap vermek bunların arasında değildir.

Ya her şeyi inkar edeceksiniz…

Ya da intihar edeceksiniz…

Başka bir yol bulunmuyor.

Bizim başlangıçtan itibaren Mihrac Ural’ı ikna etmek gibi bir sorunumuz olmadı.

Amacımız devrimci hareketi, Acilcileri ve Mihrac Ural’ın “kapsama alanım” dediği Hataylıları ikna etmekti.

Bunu büyük oranda yapmış durumdayız.

Debeleniyor, bağırıyor, ağzından neredeyse köpükler saçarak saldırıyor, aklına ne gelirse söylüyor, ama nafile…

Öyle bir köşeye sıkıştırdık ki, buradan çıkması mümkün değil…

Yol bitti Mihrac…

İnkar ya da intihar, başka yol yok…

Çok insanın kafasında “bu adam cezalandırılmalıdır” düşüncesi oluştu.

Bu kadar kana, bu kadar acıya mal olan bir insanı kimse kendi başına bırakmaz…

Bırakmayacak…

Sen inkara devam et…

 

 

 

 

 

 

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 10 Kasım 2010 20:27