Şuanda 232 konuk çevrimiçi
BugünBugün2031
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9755
Bu ayBu ay9755
ToplamToplam10478179
hiç insanlık ölür mü? PDF Yazdır e-Posta
Bir okur tarafından yazıldı   
Cumartesi, 25 Aralık 2010 14:50


Cahit Çelik’in “Elveda İnsanlık!...” yazısı eminim ki benim gibi yazıyı okuyanların da kanını bir an için dondurmuştur.

60’lı 70’li yıllarda Türkiye’nin üretim biçimi nedir diye tartışıyorduk.

Asya tipi üretim tarzından tutun, Feodal, yarı feodale,  sömürgeden yarı sömürgeye, kapitalizmden emperyalist-kapitalist üretim ilişkilerine kadar…

Bu, o gün için doğal bir durumdu.

Son 30 yılda ülke özelinde yaşanan 12 Eylül, dünya ölçeğinde yaşanan sosyalist bloğun çözülme sürecinin tamamlanması, kapitalizmin kültürleşmesiyle insanlar arası ilişkilerin çürümesi sonucunu doğurmuştur.

Artık bu gün bırakın üretim tarzının ne olup olmadığını tartışmayı, kapitalizme somut olarak elle dokunabilir hale geldik.

Bankalar, kredi kartları, marketler ve iş merkezleri vb. elle dokunabildiğimiz, gözle görebildiğimiz mekânlardır…

Ancak gözle görebilmenin, elle tutabilmenin iç dünyamıza yansıması daha yıkıcı olmuştur.

Yeni kuşakların tencerede ısıtılan kurbağa misali, bu yıkımı fark edememeleri olağan karşılanabilir.

Ancak süreci öncesi ve sonrası ile yaşayan kimileri için gerçekten yıkıcı olmuştur.

 

Bu süreci Cahit yazısında şöyle anlatmış;

 

“Otuz kırk yıl önce biz böyle değildik. Arkadaşlık yoldaşlık dostluk yardımlaşma dayanışma gibi bazı şeyler bilirdik. Birbirimizi severdik. Devrimci olana güvenirdik. Dünya malına değer vermezdik. “Sensiz dünya malı n’eyleyim, dostum dostum!..” türküsünü söylerdik.  Kendimiz için bir şey istemezdik. Hep birlikte güneşi zaptetmeye giderdik. Yarin yanağından gayrı her şeyimizi paylaşırdık. Dünya dönmüş, devran değişmiş, Mirocuklar yetişmiş, Miro malı marabayı götürmüş. Ben bunu görmemişim.”

 

Miro masalı işte bu sürecin yani Miro’laşma sürecinin masalıdır.

Mirolaşanlarla İnsan kalanların masalıdır.

 

Şimdi sorarım “HİÇ İNSANLIK ÖLÜR MÜ?”,  Cahit!