Şuanda 294 konuk çevrimiçi
BugünBugün2066
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9790
Bu ayBu ay9790
ToplamToplam10478214
40 yıllık devrimci mücadelemin muhasebesi (2) PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Salı, 18 Ocak 2011 05:43


1974-75 öğretim yılında üniversiteye başlamıştım. Solcu gençlerin devam ettiği folklor klübüne Aydınlıkçılar, THKP –C taraftarları, TSİP taraftarları, TKP taraftarları  gidip geliyordu. Ben de okul içinde lokali bulunan bu derneğe gidip gelmeye başladım. Burada saz çalınıyor, devrimci türküler söyleniyor. Folklor çalışmaları yapılıyordu. Burada Cephe sempatizanı arkadaşlarla tanıştım. Ilk aylarda sayısı 10’u geçen bir grup olmuştuk. 1974 affı ile hapisten çıkan eskilerin ne diyeceğini, nasıl tutum alacağını izlerken, bir yandan da gizli edindiğimiz Kesintisizleri okuyor tartışıyor ve yorumluyorduk. Bir kaç aylık okuma ve tartışmalarımızdan sonra içinde bulunduğum Cepheciler grubu olarak günlük pratik eylemlerde ortak tutum almaya, gösteri ve yürüyüşlere katılmaya, Merkezi Aksaray’da bulunan İstansul Yüksek Öğrenci Derneği (İYÖD) e gidip gelmeye başladık. Yine devrimci öğrenci önderlerinin ve özellikle THKP-C taraftarlarının gidipgeldiği yurtlara (Kadırga, Niğde, Elazığ, Site) ve lokali beyoğlunda olan TMGT’ye gidip geliyor, yapılan seminerleri dinliyor ve İstanbul’da gelişen öğrenci gençlik mücadelesi içinde pratik olarak yer alıyorduk. Bu ilk grup içinde Ben, Muzo, Adnan, İlham, Necati, Günay, Bülent, Mustafa, Hacet, Aslan, Nilgün, Şeker Kız, Nursel,Bengü, Sema,  Mürüvet, Ayşegül, Reyhan başta olmak üzere daha birçok arkadaş yer alıyordu. Geniş bir çevre olarak başlattığımız çalışmaları daha sonra bir sisteme kavuşturarak, aramızda işbölümü ile biraz daha organize hale getirdik. Bir yanda yeni yeni şekillenen sol örgütlenmeleri izlerken, bir yandan da gelişen öğrenci eylemleri içinde aktif öncülük görevlerimizi yerine getiriyorduk. İstanbul gençliği içinde Boğaziçi Cephe grubu olarak hatırı sayılır bir isim yaptığımızı söylersem abartma olmaz.  Kerim Yaman’ın öldürülmesi sonrası gerçekleşen İstanbul  Üniversitesini İşgal eyleminin en önünde grubumuz aktif olarak olarak yer almış, gençlik içinde bir burjuva okulu olarak bilinen Boğaziçinden  yüzden fazla öğrencinin yer almasına öncülük etmiştik. Bu olayların olmasından, faşistler tarafından devrimci öğrencilerin öldürülmeye başlanması ile birlikte kendi aramızda kendimizi bu saldırılardan korumak amacıyla silahlanmaya karar verdik ve ilk elden 4 tabanca satın alarak işe başladık.

Okul grubumuz içinde yaptığımız ilk işlerden birisi, cüzi ekonomik olanaklarla Burs ile geçimini sağlayan arkadaşlar olarak bir devrimci komün oluşturmak olmuştu.  Bu silahlar da bu komün’ün ortak paraları ile satın alınmıştı. Bu komün’ün kasası olarak arkadaşlar beni uygun bulmuştu. Daha sonra bu komünü daha da genişlettik ve bizleri kişi olarak seven TİKKO yandaşı  Mukaddes Çelik’in kız kardeşi Şefika (Yurt dışında yıllar sonra görüştüğüm Şefika kardeşim  yıllar önce bir hastalık sonucu aramızdan fiziken ayrılmış bulunuyor, bir devrimci olarak anısı önünde saygı ile bir kez daha eğiliyorum)  ile TKP yandaşı Cemal de dahil bir çok arkadaş yer almıştı.

1975 yılına girdiğimizde okulda bulunan devrimci öğrenciler olarak, tüm grup yandaşları ile birlikte okulun paralı olmaktan çıkarılması için mücadele etme kararı aldık. Ilk önce bir hafta süren bir açlık grevi organize ettik. Bu eylemden sonra öğrencilerin çoğunluğunu ikna ederek bir aya yakın süren bir boykot gerçekleştirdik. Bu boykot’tan sonra yaptığımız bir dizi farklı etkinlik ertesinde okul paralı olmaktan çıktı. Bu eylem bizlere öğrenciler arasında hatırı sayılır bir itibar kazandırdı. Bir taraftan öğrenci gençliğin akademik-demokratik mücadelesi içindeyer alırken, diğer yandan da ülkemiz devrim mücadelesinde aktif yer almamız gerektiğine inanarak örgütsel bir arayış içine girmiştik. 1975 yılının ikinci yarısında sonradan kamuoyunda Bombacı Leyla olarak ün yapan Belma Gürdil Yıldız Teknik Üniversitesinden yatay geçişle okulumuza geldi.  Kendisi gençlik içinde THKP-C taraftarı olarak zaten tanınıyordu.  Ilk işi bizlerle tanışmak oldu. Bizlere  son siyasal gelişmelerle ilgili, gençlik mücadelesi ile ilgili bilgiler aktaran Belma, süreç içinde TDAS broşürünü ve Suni Denge broşürünü getirerek birkaç arkadaş’ın katıldığı toplantılarda ortak okumamızı sağlayarak, broşür hakkında fikrimizi sordu. Bizler bir iki defa 184 sayfadan oluşan broşürü ve Suni Denge broşürünü okuduk ve 4 arkadaş olarak bu oluşum içinde olacağımızı Belmaya açıkladık. Başlangıçta sadece 4 kişi ile sınırladığımız bu ilişkiyi süreç içinde yukarda isimlerini andığım tüm arkadaşlara açıkladık ve hemen hemen tüm arkadaşlar bu yapı içinde yer alacaklarını beyan ettiler. Belma’nın gelişi çalışmalarımıza örgütsel bir işlev kazandırmıştı. Artık okul ile sınırlı olan çalışmalarımız, yavaş yavaş mahallelere taşınmaya, öğrenci gençliğin genel çalışmasına örgütlü olarak katılmaya başladı.

Ilk önceleri öğrenci gençlik örgütlenmesi içinde daha aktif yer alma kararı alarak, diğer üniversitelerde bizimle aynı görüşleri paylaşan arkadaşlarla da ilişki içinde İYÖKD yönetiminde yer alma kararı aldık. Okulumuzdan iki arkadaş olmak üzere birkaç arkadaş daha yönetime girdi.  İlkemiz kimilerince X grubu, kimilerince 184lükçüler olarak adlandırılan grubumuzu deşifre etmeden uzun süre devrimci demokratik öğrenci örgütlenmesi içinde illegal çalışma yürütmekti.  Ancak  26 Ocak 1976 Beylerderesi olayı ve sonrasında yaşanan gelişmeler çalışmalarımızın açığa çıkmasını, birçok arkadaşın deşifre olmasını getirdi. 74 affı ile hapisten çıkan bir kısım eski Cephecinin öncülüğünde örgütlenen Dev-Genç içindeki çalışmalarımız, bu arkadaşların, arkadaşlarımızı bir hafiye gibi izleyerek kurumlardan uzaklaştırmaya kadar uzandı. İlkerlerin katlinden sonra Ankarada gelişen operasyonlar sonrası zamanın DEV-YOL liderleri açıklamalar yaparak İlker’in psikopat olduğunu, Beylerderesinde ölen yoldaşların eylemlerinin provakasyon olduğunu, kendileri ile bir ilgilerinin olmadığını belirten açıklamalar yaptılar. TDAS broşürüne yönelik pervasızca bir saldırıya giriştiler. O zamana kadar birçoğunun baştacı ettiği bu Boşürdeki görüşlerin troçkizm olduğunu,Mahir’in görüşlerine ters olduğunu söylemeye başlayarak, hapiste iken karşı çıktıkları Mahir’in yazılarına dörtelle sarıldılar. Hapiste sonradan Kurtuluş örgütünü kuracak olan Kaçaroğlu ile aynı görüşü savunan dev-yol liderleri çıktıklarında dışarda kurulan öğrenci derneklerinde Mahir’in görüşlerinin ikircimsiz savunulduğunu görünce tutum değiştirerek, yeniden Mahir’e sarıldılar.

Neyse, yeniden okula dönelim. Bir taraftan dışarda yükselen öğrenci gençlik mücadelesinde,  hemen hemen İstanbul’da gerçekleştirilen tüm anti-faşist eylemlerde yer alırken, okulda da örgütsel ve kitlesel çalışmalarımız devam ediyordu. 12 Mart ile okullarda yasaklanan öğrenci derneklerinin tekrar açılabilmesi için bir çok girişimde bulunduk. Ilk önce biz, doktorcu arkadaşlar, TSİP ve TKP’li arkadaşlar ortak girişimle adresi okul dışında bulunan Boğaziçi Kültür Derneğini Kurduk. Bu dernek okul içindeki tüm akademik-demokratik mücadele eksenli eylemlere öncülük etti. Devrimciler arası çatışmaların başlamasına kadar okulda hemen hemen tüm gruplar bir çok eylemde ortak hareket edebiliyorlardı. Öğrenci temsilcilikleri genellikle devrimcilerin elinde idi, bir bölümde Aydınlıkçı, bir bölümde biz, bir diğer bölümde, tkp, tsip’li arkadaşlar desteklenerek devrimcilerin etkinliği sağlanabiliyordu.

Başta da belirttiğim gibi, okulumuz genellikle burjuva çocuklarının, tanınmış aileler, Sabancıların, Eczacıbaşlarının çocuklarının okuduğu, başarılı öğrencilerin, KOÇ, Sabancı gruplarınca kapışıldığı bir okuldu.  Burada devrimcilik yapmak çok maharet gerektiriyordu. Giyim, kuşam, davranış çok önemliydi. Bu okulda spor dernekleri adı altında Mason Locaları vardı.  Öğrenciler sene sonlarında faşing partileri yapıyordu. Biz tüm bunlara yabancı idik. Burada faşing derken bir anımı sizlerle paylaşmak isterim. Okulda bugün faşing yapılacak haberini alır almaz bizler bu partiyi nasıl engelleriz diye aramızda tartışıyorduk, bu arada şeker kız dediğimiz şeker hastası arkadaş  kendince bir yöntem bulduğuna inanıyor ve kızöğrenci yurdunda edindiği bir makasla faşingin yapılacağı alanın yolunu tutuyor. Amacı elektrik kablolarını makasla keserek burjuva çocuklarının eğlencesini engellemek. Yurttaki oda arkadaşı kantine gelip bize durumu anlattıktan sonra biz hızla şeker kızın gittiği yere koşarak son anda onun makası kullanmasını önleyerek belki de onu ölümden kurtardık. Daha sonra bu oyalı anlatıp çok gülmüştük. Makasla elektrik kablosu kesme neye yol açar diye takılırdık şekere.

Arkadaşlar arasında Belma hepimizin doğal önderi durumuna gelmişti. Kararlı duruşu, bize göre daha fazla olan politik birikimi ve gözü pek atılganlığı onu okul grubumuzun doğal önderi yapmıştı. Belma artık bizlerin çalışmalarının okulla sınırlı kalmaması için yavaş yavaş arkadaşları okuldan dışarı çıkarmaya ve halk mücadelesinin içine çekmeye başlamıştı.

(gelecek yazı konusu, 26 Ocak sonrası, politik durum, örgütsel durum ve bizlerin bu mücadele içinde duruşunu irdelemeye çalışacağım)