Şuanda 128 konuk çevrimiçi
BugünBugün1968
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9692
Bu ayBu ay9692
ToplamToplam10478116
Bir Günay Karaca yazısı... PDF Yazdır e-Posta
Rasim Güzel tarafından yazıldı   
Cumartesi, 05 Şubat 2011 21:30


 

Önce yazıyı yayınlıyorum, yorumu yazının sonunda yapacağım.

 

Bu yazi Rasim GUZEL tarafindan Engin ERKINER'e gonderilmistir ancak yayinlanmamistir.

Sayin Engin Erkiner ,
Sitenizin ve yazdiginiz bloglarin Rusya Federasyonu’ndaki surekli izleyicilerindenim. ‘Acilciler Enternasyonali ‘ baslikli yazinizi okuduktan sonra size yazmaya karar verdim. Sizi hayal kirikligina ugratabilirim ama ben hic Acilci olmadim. 70’li yillarda once Genc Sosyalistler Birligi’nde , daha sonra Turkiye Komunist Partisi’nde , 90 li yillarda da legal sol partilerde yer aldim.
Oyleyse neden bu siteyi duzenli takip ediyorum? Bunun gecmise ve gelecege yonelik nedenleri var.
Gecmise yonelik nedenlerden baslayayim :
Benim bulundugum calisma bolgelerinde Acilciler hemen hemen hic yoktu. Ancak THKP-C kokenli orgutlenmelerin teorik dayanaklarini arastirirken , TDAS’I okumus ve elestirsek de butunluklu buldugumuz birkac ciddi metin arasina koymustuk. Kendimizden daha sol orgutlerin ideolojik temellerini elestirirken TDAS vebaska birkac metni yoldaslarimiza okutuyor ve bu metinleri elestiriyorduk. Katilmasak da bu metin bize ‘solumuzdakileri aciklamak icin’ daha acik ve net geliyordu.
Sonra Gunay Karaca yoldas’i tanidim. Hayatimda ilk tanidigim Acilciydi. Bizlerin daha cok kitle calismasi yaptigimiz bir ortamda , daha ice donuk ama degerlerine son derece bagli , bilgili , bilincli , ne istedigini bilen bir devrimciydi. Hem mutevazi bir Anadolu insani , hem iyi bir ogrenci , hem de surekli okuyan ve kendini gelistiren bir aydindi. Devrimcilerin , komunistlerin birlikte davranma kulturunu gelistirmesi , ideolojik mucadele ile eylem birliginin bir arada yurutulebilirligi , provokasyonlara karsi uyaniklilik konusunda ‘tek kisilik bir orgut’ olarak biz de dahil bircok sol grubu ve orgutsuz insani kisiligiyle etkiler ve yonlendirmeye calisirdi. Cogunlukla da basarili olurdu. Az konusurdu oz konusurdu , Bu acidan Gunay Karaca yoldas , bircok diger devrimci arkadasimla hala aramizda saygiyla sozunu ettigimiz bir kisilikti. Yani 1977 yilinda Acilciler benim icin TDAS ve Gunay Karaca idi.
Gunay Karaca , zannederim bizim yaygin yatay iliskilerimizden kendine , dolayisiyla orgutune zarar gelebileceginden cekinerek bizlerle cok birlikte gorunmemeye calisirdi. Biz de buna saygi gosterirdik. Ama icten ice , bir kol mesafesi uzaktan da olsa kisisel dostlugumuz hep surdu.
Kendisiyle hic unutamadigim bir animi anlatmak istiyorum. Bir aksam cay icmeye davet ettim kendisini. Kabul edecegini sanmiyordum ama ‘tamam’ dedi ve bir sart one surdu . Beethoven dinleyecektik. Onun hic klasik muzik dinleyecegini hayal etmemistim. Yanlisim olabilir , saz da calardi sanirim…O gece Beethoven’in Opus 61 keman koncertosunu , ikimiz ,hic konusmadan , yalnizca cay icerek birkac kez dinledik. Onun koncertoyu dinlerken kalin biyiklariyla oynayan hali su anda bile gozumun onunde.
Yukarida yazdigimi biraz daha genisletmem gerek bu anidan sonra . 1977 yilinda Acilciler benim icin TDAS , Gunay Karaca ve Beethoven’in re major keman koncertosuydu.
Sonra 12 Eylul’un baski donemi geldi . Hapis , olum ve direnis gunlerinde Ankara’da , su anda nerede oldugunu ne yaptigini bilmedigimden adini vermek istemedigim ( A.K. olarak kisaltacagim ,su an devlet memuru olabilir) Acilci bir arkadasla ayni evi zorunlu olarak paylastik yedi ay boyunca . Guney bolgesinden bir arkadasti ve 12 Eylulden sonra kisa bir sure iceride yatmis daha sonra ‘tebdil-i- hava’ niyetiyle Ankara’ya gelmisti. Paramparca olmus orgutlerimizin zayif baglarini guclendirmeye , komunist ahlaki korumaya , iceridekilerle devrimci dayanismayi yukseltmeye , disaridaki tutsak ailelerine moral vermeye calistigimiz gunlerdi.
Illegaliteden dolayi aramizdaki hic konusulmamis sessiz bir anlasmayla hicbir orgutsel konuyu konusmuyor , paramizi , giyeceklerimizi varolan herseyimizi esitce paylasiyor , yemek, bulasik , ev odevleri her turlu isi esitce paylasiyorduk. Olabildigince az harcayip ve tuketip , en fazla parayi ve giysiyi iceridekilere yolluyorduk.
Az bir sure birlikte yasasak da , A.K. arkadasin devrime ve sosyalizme olan sarsilmaz inanci , devrimci disiplini , ozverisi ve dayanisma bilinci kendisine ve dolayisiyla orgutune buyuk saygi duymama neden oldu.
Tanimlamayi tarih icinde gelistirirsek , 1984 yili sonlarinda benim icin Acilciler , TDAS , Gunay Karaca , A.K. arkadas ve Beethoven’in opus 61 re major keman koncertosu idi.
Acikcasi hareketin kendi icindeki Devrimci Savas , HDO gibi ayriliklarini o zaman bilmiyordum. Bunlari cok daha sonra ogrendim. Detaylarini da blogunuzdan ve sitenizden ogrenmeye calisiyorum , Ama benim beynimde Acilciler her zaman THKP-C kokenli orgutlerde , teorik temellerini en saglam ve net ifade eden , uye ve sempatizanlarina devrimci ahlak ve egitimi veren , ozverili kadrolari olan , kucuk ama tutarli bir orgut gibi algilanmisti.
Daha sonralari , Engin Erkiner’in ‘Rusya’da Komunistler Ne Istiyor’ adli kitabini cikar cikmaz okudum. Sovyetler Birligi dagildiktan kisa bir sure sonra yazilmasina ragmen , bu ulkede yasamayan bir yazarin bu denli dogru tespitler yapmasi ilgimi cekmisti. Bugun bile Rusya Federasyonu hakkinda , bu ulkedeki komunist ve muhalif hareketler hakkinda ‘ haricten gazel okumaya calisanlar’ , ya lafi eveleyip geveliyorlar ve somut tespitler yerine spekulasyonla ugrasiyorlar , ya da bati ulkelerinde yayinlanmis ve cogunlukla sol ile ilgisi olmayanlar tarafindan hazirlanmis , kimi rovansist , kimi manipulasyon urunu calismalari gercegin yerine piyasaya suruyorlar. Bu acidan Erkiner’in , bu kitabini eskise bile dikkate deger buluyorum.
Iste sitenizi bir sureden beri surekli izlememe neden olan kisisel gecmisime ait nedenler bunlardir. Bunun disinda ne Acilci tanidim , ne dava dosyalarinizi okudum , ne ayriliklarinizla ilgilendim…
Ancak , beni bu siteyi ve blogu izlemeye iten sey daha cok gelecekle ilgilidir. Sosyalist sistem , devrimci orgutler , yokolmus , yenilmis olabilir. Ancak yasanmis reel sosyalizmin , dunyanin her yerinde devrimci orgutlerin ortaya cikmasina ve bizlerin onlara katilmamiza yolacan nedenlerin hicbiri ortadan kaybolmamistir. Emperyalizm her turlu bicim degistirmeleriyle apacik ortadadir. Somuru butun insanlik icin giderek artan bicimde suruyor. Kapitalizm bize sunuldugu gibi ideal bir duzen filan degildir. Savaslar , silahlanma , kadinlar uzerindeki baski , emegin somurusu dunyanin hemen her yerinde hala hakimdir.
 

Kanimca eksik ya da yetersiz olan , bunlara halihazirda karsi cikan ve daha adil bir dunya dusleyen insanlarin hem gecmisi elestirmeyi hem de yarini kurmayi ayni anda dusunebilmeleri icin gerekli her turlu teorik ve pratik calismayi birlikte orgutlemeleridir. Bu site , bu blog ve yazinverlag ilk olarak buna hizmet etmektedir ve takdiri haketmektedir.
Ikincisi , gecmiste yasamis devrimci insanlari ve onlarin cabalarini unutturmamak , ’Nebil Rahuma’ gibi yigit devrimcileri surekli animsatmak , mezarinin yerini bulmak ve gelecek kusaklara tanitmak icin verdiginiz kollektif cabadir. Bunda emegi gecmis butun arkadaslara siz de dahil hicbirinizi sahsen tanimasam da tesekkur ediyorum.
Ucuncusu , hicbir devrimci ve komunist orgutun istihbarat orgutleri kucaginda buyuyemeyecegini vurgulamanizdir. Irak savasinda hatirlarsaniz , Amerikan ordusu icerisinde , iceri gomulmus (embedded) gazeteciler vardi. ‘Iceri gomulmus’ gazeteci ne kadar gazetecisiyse , istihbarat orgutunun icine gomulmus devrimci orgut de o kadar devrimci orguttur. Bir Rus atasozu var , ‘ amacini unutursan , kullandigin arac amacin olur’.
Dorduncusu de komunistlerin , devrimcilerin birbirlerini oldurmelerine , siddet uygulamalarina karsi koydugunuz net tavirdir. Gunay Karaca’nin kendi orgutu tarafindan oldurulmek istendigini ilk olarak sizin sitenizde okudum ve dehsete dustum. Acilciler ile ilgili gecmis bilgisi yukarida anlattigim kadar olan bir insan olarak sunu soyleyebilirim ki , hic kimse bana Gunay Karaca’nin orgutunu sattigina ya da ihanet ettigine inandiramaz.
Bir konuda sizi elestirmek istiyorum. Bazi yazilardaki sizin ve diger yazarlarin usluplari bana gore devrimci tarzin disinda . Belki ‘karsidakinin anlayacagi dilden yaziyoruz’ diyorsunuz , ancak bu dil devrimcilerin surekli dili olamaz. Karsi ciktiginiz kim olursa olsun eger amaciniz uzum yemek ise , seviyenizi korumanizi ve bu dili surekli bir dil haline getirmemenizi tavsiye ediyorum.
Belki ben ‘ Acilciler Enternasyonali’ bir parcasi degilim. Ama hepimizin bir buyuk Enternasyonalin bir parcasi oldugumuzu hayal ediyorum. Gelecege umutla bakan , bu umudun buyumesi icin calisan butun arkadaslariniza ve size ‘ beyninize ve kolunuza kuvvet’ diliyorum. Rusya Federasyonu’ndan herhangi bir isteginiz olursa bilgilendiriniz. Bu yaziyi sitenizde yayinlamaniz icin degil (isterseniz yayinlayabilirsiniz), hem yazinizda belirttiginiz meraki gidermek ,hem de o buyuk Enternasyonal’in dunyanin her yerinde oldugunu paylasmak icin yaziyorum.

Dostca Selamlar
Rasim Güzel
26/03/2010 Moskova

 

Yazınızdan İrfan Dayıoğlu vasıtasıyla haberim oldu. İnternette sürekli dolaşmayı seven birisi değilim. Tahmin edebileceğiniz gibi siteler beni fazlasıyla zaten meşgul ediyor.

Yazınız geçmişte bana gelmedi. Aslında yazılma tarihine bakıldığında neden bana ulaşmadığı da anlaşılıyor. Yaklaşık altı ay öncesine kadar tanımadığım isimlerden bana gelen ve ekli dosya içeren iletileri açmıyordum. Muhtemelen sizin yazı da böyle bir uygulamaya kurban gitmiştir.

Böyle diyorum çünkü Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir adresine gönderilenler büyük çoğunlukla geliyorlar, aol adresi bazen tekleyebiliyor.

Site bir dönem yoğun saldırı altındaydı ve ancak bir yıl kadar önce durumunu iyice sağlamlaştırabildik. İnternette olmayacak şey yok, ama bu bizim başka amaçları olanlara olabildiğince zorluk çıkarmamızı da engellemez.

Site artık dünyanın en iyi anti virüs programı tarafından ek olarak korunuyor. Masrafı tabii ki var ve tek koruma da bu değil…

Bu kadar ihtiyatlı davranmamı herhalde herkes anlayışla karşılar.

Bana ulaşsaydı yazıyı yayınlardım, yok yayınlamayacak isem, nedenini de açıkça belirtirdim.

http://thkp-c-acilciler.blogspot.com adresindeki okur mesajları bölümüne Hollanda’dada bulunan eski TKP’li ve Hataylı bir arkadaş da birkaç yazı göndermişti. Yazılarını yayınladık. Yani Acilciler’in dışından yazı yazan ilk siz değilsiniz.

Burada tekrar belirtiyorum: yazılarınızı yukarıda verdiğim adrese gönderin. Ek olarak Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir ve Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir adreslerini de kullanabilirsiniz. En iyisi birisi yahoo olmak üzere iki adrese birden gönderin.

Gelelim Rusya’da Komünistler Ne İstiyor? kitabına…

Kitap 1996’da yayınlanmıştı. Aradan 15 yıl geçti ve tabii ki kitap eskidi.

2005 yılında 1989 Berlin Duvarı adlı bir kitabım yayınlandı (İmge Kitabevi). Burada sosyalizmin tarihini DAC bağlamında ve kaçınılmaz olarak SSCB’yi de kapsayarak anlatmaya çalıştım. Fırsat bulur da okursanız düşüncelerinizi öğrenmek isterim.

Ne büyük mutluluktur ki, 2000 basılan kitap bitti, ancak internet aracılığıyla kitap satan kulüplerden bulunabiliyor.

Acilciler için saptamanıza şunu eklemek istiyorum: birkaç kişiden hareketle bir örgüt için iyi veya kötü değerlendirmesi yapmak zordur. Birkaç kişiyi tanıyorsanız ve hepsi de iyi kişiler idiyseler tabii ki böyle bir değerlendirme yapacaksınız.

Bir kişi sadece kötü kişileri tanısaydı, kaçınılmaz olarak „kötü bir örgüt“ değerlendirmesi yapardı ve bu da yanlış olurdu.

Her örgüt gibi bizim de iyi ve kötü yanlarımız var.

30 yıl önce Acilci olmak bugün fazla bir anlam ifade etmiyor. Nasıl 30 yıl önce TKP’li olmak bugün fazla bir anlam ifade etmiyorsa…

Çok sayıda insanın yıllardan beri sosyalist faaliyetle herhangi bir ilgisi bulunmuyor. Bu kişi eskiden Acilci de olabilir, TKP’li de olabilir, başka bir örgütten de olabilir. Bu insanlarla uzak geçmişimiz ortak olabilir, ama bugünümüz ortak değil.

Ve biliyorsunuz mücadele de bugünün insanıyla verilir, 30 yıl öncesinin insanıyla verilmez.

Bu bakımdan şu veya bu şekilde sosyalist hareket içinde bulunan her insanla aynı enternasyonali paylaşıyorum. Bu insanlar, bana, 30 yıl önce yoldaşım olan ama yıllardır köşesine çekilmiş insanlardan daha yakınlar.