Şuanda 49 konuk çevrimiçi
BugünBugün1912
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9636
Bu ayBu ay9636
ToplamToplam10478060
geleceğimize sahip çıkacağız PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Perşembe, 19 Mayıs 2011 18:34


Yeni kuşaklar belki bilmez, bugünün demokrasi şampiyonu geçinen AKP kadrolarının büyük çoğunluğu 1970’lerde Dolmabahçede Amerikan 6. Filosunu protesto eden DEV-GENÇ’lilere bıçaklarla, satırlarla bizzat saldıranlardır. Yine o dönemin meşhur Komünizme Karşı Mücadele Dernekleri yöneticileridir. Yani ömürlerinin her döneminde ilericiliğe, devrimciliğe, demokratlığa düşman faşist zihniyetli olanların bugün demokratlıktan bahsetmesi, abesle iştigaldir. Onlar köprüyü geçene kadar demokrat olurlar. Bugün onların inancı köprüyü geçtikleri yönündedir. Pervasızlıkları bundandır. Dün söylediklerini unutmaları bundandır. Tek amaçları var Türkiye cumhuriyetini (gerçi cumhuriyette hiç bir zaman demokrat olamadı) bir İslamo-faşist yapıya kavuşturarak, bir nevi ılımlı krallık düzeni kurmaktır. Artık asıl gündemlerini gizlemiyorlar. Bir yandan önlerinde engel olarak gördükleri MHP’ye saldırarak, onu meclis dışında bırakmaya çalışıyor. Bir yandan da Kürt hareketine saldırarak ortamı gerip, Kürt hareketinin etkin kadrolarını Atlantik ötesindeki İmamın Ordusu vasıtasıyla zındanlara tıkarak, Kürdistan alanını kendisi için dikensiz gül bahçesine çevirmeye çalışıyor.

AKP kurmayları bir yandan Kürt halkının en seçkin evlatları olan Kürt gerillasına sınır ötesinde dahi saldırarak katlederken, bir yandan da, PKK ile Ergenekon arasında bir bağ varmış propagandasına sarılarak, son gerilla ölümlerini ve operasyonları,  artık derin devlet içinde hükmü kalmamış Ergenekon adı verilen yapının ve  bizzat PKK’nin  üstüne yıkmaya çalışarak bir taşla iki kuş vurmaya çalışmaktadır.

Ama artık ne Kürt eski Kürt, ne de Türkiyeli devrimciler eski devrimcilerdir. Artık AKP’nin asıl yüzü bu güçlerce açığa çıkarılmıştır. AKP bu seçimde iktidar olsa bile, Türkiye ve Kuzey Kürdistan alanı onlar için dikenli bir bahçedir. Mazlumların haklarını tanımayan, inkarda ve imhada ısrar edenler uzun süre iktidarda kalma şanslarını kaybetmişlerdir.

AKP derinleşen devleti inkarı, asimilasyonu, imhayı açılım maskesi adı altında Türkiye ve Kürdistan halklarına, devrimcilere, demokratlara, Alevilere yani tüm ötekileştirilmek istenen toplumsal ve sınıfsal kesimlere yutturmaya çalıştı. Ancak bu kesimler yapılmak istenenlerin açılım değil, AKP önderlikli İslamo-faşist bir devlet kurmak olduğunun farkına vardılar. Erdoğan’ın saldırganlığı, İmamın ordusunun katliamcılığı bundandır. Önlenmek istenen emekçi halkların, devrimcilerin, demokratların yükselen Kürt Özgürlük Hareketi ile bütünleşmesinin ve bu yolla gerçek bir muhalefet hareketinin oluşmasının önüne geçmektir. Yok edilmek istenen umuttur. Katledilen yigit Kürdistan gerillası şahsında hepimizin geleceğidir. Geleceğimize sahip çıkacağız. Erdoğan ve şurekasının bundan şüphesi olmasın. Bizim geleceğimiz bugün için Kürdistan dağlarında özgürlük için gencecik yaşamlarını fedadan çekinmeyen yigit Kürt gerillasıdır.

Erdoğan ve işbirlikçilerinin saldırıları bu evlatlarımızın şahsında bir bütün geleceğimizdir. 40 yıldır devrim mücadelesi yürütme iddiasında olan bizlere düşen geleceğimize sahip çıkacak devrimci bir duruşun sahibi olmaktır. Her devrimci, her demokrat bulunduğu yerden gücünü bu özgürlük sevdalılarının gücüne katarak, kendisine, yetişemezse kendi evlatlarına aydınlık bir gelecek bırakabilir. Tersi tutum, bana necilik ne kadar bilinçli olmamıza, ne kadar devrimci olmamıza bakmaksızın geleceğimizi karanlık odakların ipoteğine sokacaktır. AKP önderlikli mevcut Türk devleti bugün bu karanlık odakların esareti altına girmiştir. Bize düşen ömrümüzün son baharında yeniden, bir kez daha silkinerek, evlatlarımızın yarın yaşayacağı toplumumuzu yeniden aydınlıklara kavuşturacak, esaret zincirlerini kıracak bir örgütlü yaşama yeniden dönmek, kendimize yakın bulduğumuz var olan örgütlülüklere omuz vermek, bizi bölüp yönetmek isteyen egemenlerin oyunlarını bozacak devrimci, demokratik bir birliğin kurulmasında yapıcı, birleştirici bir rol oynamaktır.

Hala devrim mücadelesinin şurasında veya burasında yer alan 68 ve 78 kuşaklarının mensuplarına tarihsel bir görev düşmektedir. Sayıları onlarla ifade edilen, ancak toplumda ciddi bir özgül ağırlıkları olmayan  devrimci örgütlenmelerin asgari müşterekler etrafında bir araya gelmesine bizim kuşaklarımız yardımcı olabilir, öncülük edebilir.  Eğer bu sağlanabilirse bugün pervasız bir biçimde saldırganlaşan, açıktan diktatörlük oluşturmaktan çekinmeyen, devletin tüm olanaklarını yandaşlarına peşkeş çeken mevcut iktidarı geriletebilmek olanaklıdır. Tersi bugünkünden daha karanlık bir gelecek demektir.