Şuanda 138 konuk çevrimiçi
BugünBugün1973
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9697
Bu ayBu ay9697
ToplamToplam10478121
ulusal kanal'ın "yiğit"leri... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cuma, 20 Mayıs 2011 11:32


Ulusal Kanal adlı TV’yi bilirsiniz. 12 Haziran seçimleri yaklaştıkça  gemi iyice azıya aldı. Hemen her gün, PKK şahsında Kürt düşmanlığı yapıyor. Program yapımcılarının büyük çoğunluğu, ya eski general veya daha düşük rütbeli emekli asker kökenli milliyetçi-muhafazakar subaylardan oluşuyor. Vatan’ın ve milletin bölünmez(!) bütünlü şiarıyla ‘’Cumhuriyet güç birliği’’ adı altında bir araya gelen Ergenekon merkezli güç odakları, Kemalizmin tek kurtuluş yolu olduğu propagandalarıyla, bağımsız milletvekili adayı‘’yiğitler’’ini meclise  sokma ve ülkeyi emperyalist boyunduruk altında kurtarma(!) iddiasında bulunuyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne, kendi vesayetleri altındaki ülkeyi emperyalist boyunduruk altına sokan güç odaklarının en başında bulunan genel kurmay’ın emekli subayları oldukları gerçeğinin unutulduğunu sanıyorlar.

Sözde AKP karşıtıdırlar, özünde ise, işbirlikçilik bağlamında,Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en teslimiyetçi hükümeti olan AKP’den hiçbir farkları bulunmuyor.. Aşırı milliyetçi, ırkçı ve inkarcı politikalarını ulusalcılık adı altında zihinlere pompalayarak kaybettikleri güçlerini yeniden elde etme gayreti içersindedirler.

12 eylül karanlığı döneminde,  etkin görevlerde bulunan bugünün ulusalcı demokrat(!) subayları, Demokrasi sözcüğünden nefret eden, ‘’asmayalım da besleyelim mi’’ diye bağıran zihniyetin  ateşli savunucuları idi. En temel insan haklarını bile tanımayıp reddeden, tüm demokrasi kurum ve kuruluşların kapısına kilit vuran, işçi ve emekçilerin tüm kazanılmış haklarını askıya alarak,’’ eskide onlar gülüyordu, şimdi sıra bizde’’ diye demeçler veren Türkiye işveren sendikaları genel başkanı Halit Narin’lere ‘’yürü ya kulum’’ diye yol veren bunlar değil miydi?

Kendilerini demokrat(!)lar olarak göstermeye çalışan Ulusal Kanal gönüllüsü bu eski subayların, vatana ihanet ettiğini savunarak eşleri ve çocuklarını da yanlarına alarak, ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk posterleri olduğu halde, sosyal tabanı çoktan tükenmiş bulunan Kemalizmi hortlatmaya çalışmaları beyhude bir çabanın ötesinde, samimi olmaktan uzaktır.

12 eylül döneminde, her şeyin iki dudakları arasında olduğu bir dönemde, bugün bayraktarlığını yaptıkları Atatürk’ün kurduğu Türk dil kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nu bunlar kapatmadı mı? Atatürk’ün kurduğu kurumları kapatırken, bugün karşı olduklarını söyledikleri Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ların kümelendiği Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) adlı gerici yuvaları koruyup kollayan ve kapatmadan serbestce faaliyet göstermelerine müsaade eden kendileri değil miydi?

Orta öğretim kurumlarına mecburi din dersleri koyarak, Amerikan emperyalizminin Sovyetler birliğine karşı Komünizmin yayılmasını önlemek amacıyla hayata geçirmeye çalıştığı ‘’yeşil kuşak’’projesinin saç ayağını bunlar oluşturmadı mı?

Dünün ‘’yeşil kuşak’’projesi, bugünün ‘’Büyük Orta-Doğu’’ projesi değil mi?

Bunlar, bugün kol kola girdikleri Doğu Perinçek ve şürekasını bile hapsederek işkence yapanlar değil mi?

Şimdi kalkmışlar, demokrasi ve insan hakları(!) diye bas bas bağırıyorlar. Belleklerini silerek tarih bilinçlerini dumura uğrattıkları  halkın, manipüle edilmiş toplumsal bilincinin, yine kendileri tarafından yolu açılmış Recep Tayyip Erdoğanlar tarafından gerici ideolojilerle doldurulmasına neden olduklarını  söylemeksizin, ona karşı mücadele ettiklerini sanıyorlar. Aldanıyorlar.

Aldatmak istedikleri demokrasi güçlerini aldatmaya çalışırken aldanıyorlar.

Doğu Princek ve şürekasının başını çektiği ulusal kanal tarafından, ‘’yiğitler yiğitler bizim yiğitler, onu bilir Binboğalar ceritler’’ diye, Mahzuni Şerif tarafından Bu ülkenin gerçek kahramanları adına söylenmiş bir türkünün, sözünü ettiğimiz Ergenekon’cu milliyetei ve devrimci düşmanı subayların görüntüleri eşliğinde defalarca ekranlarında yayınlanması,bunların gerçek niyetlerini açık seçik belli etmesi açısından son derece manidardır.

Aldatmaya çalışanlar ve aldatılanların kol kola girerek devrim ve demokrasi güçleri karşısında horan teptiği bir ‘’orta oyunu’’ içersinde, yer yer sol sloganlar da bezenmiş kepazelik devam ediyor.

Ulusal Kanal ve onun ağababaları, bundan on beş yıl önce, bugün bölücüler ve halk düşmanları(!) olarak göstermeye çalıştığı Kürt halkının leğal temsilciliğine  soyunup, Abdullah Öcalan’ın ayağına kadar giderek icazet almaya çalışması unutuldu sanılıyor.  Bu komploya düşmeyen ve bu oyunun çirkin aktörü Perinçek’e yüz vermeyen Kürt insiyatifinin, aynı çirkin aktör tarafından tek hedef olarak karalanmaya çalışılması elbette itibar görmeyecektir.

Yaklaşan 12 Haziran seçim sonuçları, bu çirkin milliyetçi milliyetsizlerin hüsranı ile sonuçlanacak, Kürt halkının uyanışını ifade eden gür sesi, bir önceki döneme oranla çok daha yoğun bir şekilde sandığa yansıyacaktır.

Ölülerini, kurda kuşa yem etmeyerek sınırları aşıp, onları bağrına basan bir halkın kaybedeceğini iddia etmek, siyasi körlükten de öte, aptallık olarak yorumlanabilinir....