Şuanda 340 konuk çevrimiçi
BugünBugün2087
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9811
Bu ayBu ay9811
ToplamToplam10478235
Ali Fuat Çiler'e açık mektup PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Cuma, 08 Temmuz 2011 18:26


Hatasını Kabul Etmek Erdemdir

Bir yılı aşkın bir süredir Acilciler örgütü içinde gelişen olaylara ilişkin görüşlerimi dile getiriyorum. Elbette bazı sorunların  kamu oyuna yansımadan önce ilgili taraflar arasında tartışılması doğrudur. Ancak sorunların artık bir örgütü değil bir anlayışı ilgilendirdiği süreç içinde ortaya çıktı. Artık tartışılan konular Türkiye devrimci hareketinin genel sorunlarını içeriyor. Sol içi şiddet, örgüt içi şiddet, örgüt tasfiyesi ve benzeri konular artık herhangi bir örgütün iç sorunları olamaz. Demokrasi talebi olanlar önce demokrasiyi kendi içlerinde uygulama yürekliliği gösterebilmelidir. Bizim yapmak istediğimiz de tas tamam budur. Karanlıkta hiç bir şey kalmamalı ve her şey açıkça tartışılabilmelidir.

Tartışmalarda iki şeyi birbirinden ayırmaya özen gösterdim. Hepimiz nihayetinde insandık, hatalarımız ve sevaplarımızla, zaaflarımız ve yürekliliğimizle. Hiç kimseyi geçmişte farklı sebeplerle içine düştüğü zaaflı durumundan dolayı suçlamayı aklımdan bile geçirmedim. Benim ortaya çıkmasını istediğim, hemen hemen tüm sol örgütlerde olduğu gibi, örgütümüz içinde de işlenen insanlık suçlarıydı. Bunlarda geldiğimiz aşamada genel olarak ortaya çıkarılmış ve suçlular teşhir edilmiştir. Acilciler bir kez daha  bir ilkler örgütü olduğunu dosta düşmana göstermiştir. Örgütsel sırlar ve benzeri safsataların arkasına saklanarak suçlarını gizlemeye çalışanlar girdikleri yer altı mahzenlerinden çıkarılarak devrimci kamuoyu önünde teşhir ve tecrit edilmiştir. Bilmeden suçluların saflarında olanları uyarmaya çalıştım. Belki bazan yazdıklarım anlaşılmadı, belki de bazen kendimi yeterince anlatamadım. Beni bir türlü anlamak istemeyen arkadaşlardan biri de Ali Fuat oldu.

Ben, Ali Fuat’ın 1978 13 Şubatında (kendi deyimi ile öğle saatlerinde Haydarpaşa garında) yakalanması akşamı polis ile birlikte evime geldiğini ve beni bulamayan polisin eşimi göz altına aldığını yazdım. Yapmak istediğim bir durumu açıklamaktı. Ama arkadaşım hemen panikledi. Polisi kendisinin getirmediğini, Nursel’in izlenmesi sonucu polisin evi bildiğini, kendisinin ise olası bir çatışmada hedef yapılmak için evimin önüne getirildiğini söyledi.

Buraya kadar her şey anlaşılır görünüyor. Ancak birincisi bu arkadaş öğlen  eşi ile birlikte yakalanıyor ve akşam tek başına bize geliyor ve evin 150-200 metre uzağında polis arabasında bekletiliyor. Çünkü evin önüne gelse herkes onu tanıyacak değil mi Ali Fuat. Sen evi uzaktan gösteriyorsun. Bunun başka izahı yok. Evimi polise veren sensin bu benim için sabit. Bunu gözaltında iken eşime anlattınız, şimdi unutmuş görünüyorsunuz. Eviniz dolu olduğu için Haydarpaşa’dan gittiğiniz yerin benim evim olduğunu söyledin. Ben bir daha sizinle görüşmedim, bunları uyduruyormuyum, yoksa sen mi, bana böyle haber gönderdin.

Benim için durum çok açık, Nursel izlenerek benim evim biliniyor olsaydı, ben giyabi tutuklu biri idim, polis evi öğrenir öğrenmez beni alırdı, ayrıca Nurseli’de alırdı. Sana daha önce de söyledim. Nursel 1979 yılı sonuna kadar çoğunluğu aynı evlerde olmak üzere hep benim bulunduğum alanda bulundu ve ben yakalanmadım. Sana göre demek ki, polis beni bilerek yakalamamış değil mi? Oysa polis beni yakalamak üzere evime gelmişti. Demek ki, beni bir türlü bulamadı. Çünkü ben, sen ve Mihraç ile ilişkide iken bile, kendi örgütsel ilişkilerimin hiç birini aktarmama uyanıklığı göstermiştim de ondan yakalanmadım, sizin yakalanmanızdan sonra kendi kurduğum ilişkilerde kaldım ve başıma bir iş gelmedi. Ama size dokunan herkes sonradan yandı ne tez unuttunuz bunları. Bunları hiç kimse bilmezmiş gibi sen bana, benim sana neden düşman olduğumu soruyorsun. Şimdi bana yazdığın yazıyı ve kısa cevabımı okuyucunun bilgisine sunuyorum:    

 

27 Mayıs 2011

Ali Fuat Ciler

o    irfan, daha önce de yakalanma sırasında sana sadece olanı yazdım ve evine polisi benim getirmediyimi polisin nurseli size daha önceki gelişlerinden takip ettiklerini evi bildiklerini ve beni hedef olarak kullanmak için getirdiklerini yazdım ama sen buna inanmadın ve tersini yazdın.ben ne senin nede geçmişleri karanlık olan engin ve ibrahim yoldaşlarının yazdıklarını kaale almadığımı kullandıkları dil ve örgütiçi sorunlarının internet yolu ile kime hizmeti açıkça belli olan yol ve yöntemleri doğru bulmadığımı onların oyununa beni ve benim gibi düşünen hiçkimseyi alet edemiyeceklerini bir gün mutlaka devrimcilerin yol ve yöntemlerinin kullanabilecekleri bir platformda hesaplaşmak üzere sabırla bekliyorum.Beni anlamadığım senin bana karşıki düşmanlığın neden anlamak istiyorum.Benim ne ibrahim nede enginle nede suriyedekilerle bir beraberliyim yok hepsini geçmiş olumsuzluklardan dolayı ve sonradan gelişltirdikleri karşı devrici yol yöntem ve tartışmalardan dolayı sorumlu görüyor bir zamanlar onlarla bir dönemi paylaşlmaktan dolayı tiksinti duyuyorum.Benim yakalanma tutuklanma ve ceza alıp tahliye olmam resmi evraklarla sabittir.tüm belgelerle hakkımda yapılan dedikodu suçlama yakıştırmaların hesabını hem mahkemelerde hemde devrimci mahkemede bir gün hesabını sormak üzere saklı tutuyorum.Benim istanbul adana ve hatayda ki sorgularımdan sonra bir tek insan bir tek mermi yada belge yakalattığım ispat edilsin herşeyin hesabını vermeye hazırım.Kitap çıksın o zaman bakalım kim ne demiş neyle suçlanıyor karşılıklı hesap sorulur herkese düşende verir.Aksi halde gereyi yapılır.Ali fuat çiler

·          

Irfan Dayioglu

o    sevgili arkadaşım, benim suçladığım sen değilsin, ama şunu kesin biliyorum Nursel takip edilseydi o da yakalanırdı. neyse senin benim eve gelmen ile ilgili konuşmayacağım, şunu iyi bil Mürüvet benim için çok değerlidir. senin ile uzun bir geçmişim yok, ama Engin ve İbrahimi iyi tanırım ve Mihracın dediği gibi ajan olmadıklarına da kalıbımı basarım. benim neden sana karşı düşmanlığım olsun, sen benim için hala dostsun, başkalarının söylemleri onları bağlar, beni kimse ile karıştırma, ben söylediklerimin arkasında dururum. İbrahim için zaaf göstermiştir diyen ilk kişiyim, ama o dönem onu kahraman diye bize sunanlar şimdi ajan diyorlar, ben hala aynı yerdeyim. tutarlılık budur. yoldaş katilleri ile aynı yerde göründüğün için benim hedefim oldun, sen oraya layık değilsin. onlar yoldaş katili, sen de bunu

biliyorsun. Mihrac seni hiç bir zaman sevmedi, bunu sen de biliyorsun. ama Engin karşıtlığı sizi aynı noktada buluşturdu. sana diyeceğim bir şey yok, beni tam anlayamadın, başkaları da anlamıyor, benim evime seni niye getirdiler, bunlar artık önemli değil, ama Mihracın yakalandıktan sonra Hataya götürülmemiş olması önemli. senden istirhamım onunla aynı kulvarda bulunma yeter. Selamlar.

Evet Ali Fuat, Ben sana neden düşman olayım, benim senin ile ilgili düşüncemi açıkça söyleyeyim, sen yakalanır yakalanmaz bazı konularda çözüldün, gözaltında iken hiçbir işkence görmedin, ilk günü polise benim evimi verdin ikinci gününde de Adana’ya, oradanda Antakya’ya götürüldün ve kendi deyişinle 17 Şubatta da yani 5. Gün tutuklandın, bütün zamanın yollarda geçtiği için işkence görmen olanaklı görünmüyor. Ben açıkça yazdım yakalandığımda üç defa falaka gördüm, belki bir hafta daha tutulsam ve işkence devam etseydi çözülebilirdim dedim. Sen ise kahramanlık edebiyatı yapıyorsun, poliste bazı olayları kabullenip üstlenenleri bile ajan ilan etmede tereddüt etmiyorsun, kahramanların, kendilerini ilan etmelerine gerek yok, onlar zaten bilinirler. Her türlü zaaf insana özgüdür. Ben senin poliste zaaf gösterdiğine inananlardanım. Bunu itiraf etmenin erdemlilik olduğunu da söyleyenlerdenim. Poliste çözülmek bir suç değil, bir zaaftır. Ama itirafçı olmak, yoldaşlarını bilerek yakalatmak suçtur. Senden istemim durumunu açıkça kabullenmendir.

Bir de ne benimle, ne İbrahim ve Enginle, ne de Suriyedekilerle hiç bir ilişkin olmadığını, geçmişte bizimle ve Suriyedekilerle birlikte olmaktan tiksinti duyduğunu söylüyorsun. Peki bize yazdığın ve hakaret ettiğin gibi Mihraca’da yazıyor musun ? yazdıklarını Mihraç kendi sitesinde yayınlar mı ? hiç düşündün mü bunları, ben sen bana ne yazdıysan kelimesine dokunmadan yayınladım, İbrahim yayınladı. Bir de Mihrac’a yayınlatmayı denesene. Farkımızı o zaman görürsün. Sen eğer devrimcilerin dostu olarak kalmak istiyorsan önce kendi zaaflarınla yüzleşirsin, önce kendinle hesaplaşırsın, vicdanınla hesaplaşırsın, sonra başkalarından hesap sormayı denersin. Kendinle yüzleşme cesareti gösteremezsen, birileri çıkar sana senin gerçeğini anlatır böyle. Cevap bekliyorum, bundan bir buçuk yıl önce Mihrac’a imzaladığın yazının arkasındamısın değilmisin, bana yazdığına göre artık onunla değilsin. O seni temel kadro görüyor mu hala ?  sen hiç tanımadığın Engin ve İbrahim ile ilgili bu kadar ön yargılı olmayı erdem mi sanıyorsun ? kendin hapisten çıktıktan sonra hiç bir devrimci faaliyet içinde olmadığın halde bizden devrimciler adına hesap soracak kadar hak sahibi mi görüyorsun ? önce kimsin sen ona karar ver. Sonra başkasına akıl vermeye, başkasından hesap sormaya kalk. Devrimciysen devrimci bir tutum takın ve karanlıkta kalan yönlerini açığa vur. Değilsen bu kulvarda dolaşma yeter.