Şuanda 131 konuk çevrimiçi
BugünBugün1970
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9694
Bu ayBu ay9694
ToplamToplam10478118
AKP'nin açılımları ya da yalanları PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Pazartesi, 01 Ağustos 2011 06:57


AKP iktidara geldiği günden beri hep iki gündem sahibi oldu. Birisi kitleleri oyalama amaçlı, medyatik sahte gündemi,  diğeri kendi gerçek iç gündemi, devletin tüm kurumlarını adım adım ele geçirmeyi amaçlayan gündem. işte ilk iki seçim döneminde bu ikili gündemle işi sürdüren, kitlelerin desteğini alma amacıyla nabza göre şerbet veren AKP, bu sahte gündemiyle esas olarak kendi gerçek gündemi önündeki engelleri etkisizleştirdi.

Kürt Açılımıyla ve Kürtlere yaptığı vaatleriyle uzun süre Kürt muhalefetini nötrleştirmeyi başardı. Ateş kes yapan Özgürlük hareketinin sorunu çözme amaçlı iyi niyetli tutumunu istismar etti.  Alevi açılımıyla CHP’nin ana kitle tabanı olan  Alevileri oyalayarak, AB müktesebatında zorunlu olarak yapılması gereken yasal değişikliklerin cüzi bir kısmını yerine getirerek demokrat olduğu görüntüsü kazanmayı başardı.

12 Eylül 1980 askeri darbesi ile silindir gibi ezilen devrimci muhalefetin etkisini yitirmesiyle birlikte kitlelerin bellekleri silindi. Kendisi bir 12 Eylül projesi olarak şekillenen AKP, bu bellek yitimi sayesinde kendisini ezilenlerin yandaşı göstermeyi başararak, adım adım kemalist rejimin tüm kalelerini ele geçirdi. Bu ele geçiriş iki yönlü tabii, kendisi çıkış itibarıyla milliyetçi-İslam eksenli bir örgütlenmenin üstüne yükselirken, ağababaları ABD ve onun Türkiye temsilcisi Fetullah aracılığıyla aralarına entel-liboş takımını da alarak egemen sisteme entegre oldu.

Amaç  köprüyü geçene kadar kitleleri oyalama, geçtikten sonra gerçek gündemini yavaş yavaş açık ederek, özlemi olan otokratik faşist devlet yapılanmasını ilan etmedir. İktidara ilk geldiği dönemde Tayyip bir soru üzerine Kürt sorunu konusunda verdiği cevapta “düşünmezseniz yoktur” demiştir. Zaman gelmiş bir gün Diyarbakır’da yaptığı konuşmada “Kürt sorunu vardır ve bu sorun hepimizin sorunudur. Gerekirse zulüm görmüş bu halktan özür dilenecektir” anlamına gelen sözler etmiştir.

Ardından ikinci dört yıllık iktidarı döneminde adı önce Kürt Açılımı, ardından Demokrasi Açılımı,  devamla da Milli Birlik ve Bütünlük Açılımı olarak değiştirilen projesini açıklayarak, uzun süre gündemi bu açılım tartışmaları ile meşgul etmiş, Kürt Özgürlük Hareketi ile dolaylı diyaloglar geliştirerek, süreci idare etmiştir. Bu açılımla yetinmeyen AKP, Alevilerin demokratik hak istemlerinin giderek daha çok dillendirildiği bir ortamda Alevi Açılımı ile bu cephede de bir adım atar görünmüş,  meşhur Alevi Kurultaylarını toplamıştır. Bu iki açılımda da geldiğimiz noktada sonuç koskoca bir sıfırdır.

Üçüncü iktidar dönemini ustalık dönemi olarak adlandıran Tayyip Erdoğan, ustalık diplomasını da Hocası Fetullah’ın elinden teslim almıştır.  Onun Çırak mı, Kalfa mı, Usta mı? Olduğuna karar veren merci ABD’deki İmam ve dolayısıyla ABD yönetimidir. Bu mercilerden Ustalık diploması alan Tayyip Erdoğan şimdi gerçek gündemini hayata geçirmek için son rötuşları yapmaya çalışmaktadır.  Dün farklı zaman dilimlerinde söylediği farklı söylemlerini unutarak, seçimlerde Kürtlerin, Devrimci demokratların ve Alevilerin oylarını yeterince alamadığı için ilk saldırılarını bu kesimlere karşı başlatmıştır.

Tutuklu Kürt milletvekillerinin tahliye edilmesini önlemiş, Kürtlerin ve Türkiyeli devrimcilerin sağladığı birliği bölüp parçalamak için cepheden saldırıya geçmiştir. AKP iktidarını kalıcı kılabilmek için; bugün için cılız da olsa, kendi gizli gündeminin farkına varan ve gericiliğe karşı direnen son  ilerici, dönüştürücü dinamikler olan, Kürt, Alevi ve Devrimci dinamiklerin birleşmesini önlemeye ve birbirine yabancılaştırarak etkisizleştirmeye çalışıyor. Seçimlerde milliyetçi söylemleri öne çıkararak MHP’yi baraj altında bırakmaya çalışan Erdoğan, Kürt halkının da desteğini kaybetmiştir. Saldırganlığı bundandır. Fetullah ve sözcüleri işareti verdiler, artık amaçlarını gizlemiyorlar. Kürt Sorunu bitmiştir, sadece Kürt vatandaşların sorunları vardır diyorlar. Aslında onlar için Kürt vatandaşların sorunu da ekmek sorunudur, bir iki ulufe dağıtılarak halledilir bir sorundur.

Artık 1993’ler öncesindeki söylemlere dönüyorlar. Sorun terör sorunudur ve ancak terör askeri mücadele ile çözülür diyorlar. TSK’yı ele geçirmenin son provalarına başladılar. TSK’nın tüm kuvvet komutanları istifa etti. Tek istifa etmeyen Cumhurbaşkanının gözdesi Jandarma Genel Komutanı oldu. Şimdi Kürdistanda yürütülen savaşta içine düştükleri askeri başarısızlığın faturasını da istifa eden bu kademe komutasının üstüne yıkarak yeni bir başlangıç yapmayı deneyeceklerdir. İlk işaret olarak Tayyip’e bağlı Beşir Atalay yönetimindeki Savaş Bakanlığı ile işe başladılar. Katil sürüsü Anti-Terör timleri ile jandarmayı birleştirerek İçişleri Bakanlığının emrine veriyorlar.

Açılım dönemi başladığı gibi bitmiş görünüyor. Bu açılımlardan ne Aleviler bir kazanım elde etmiş, ne de Kürt halkı yasal bir statü elde etmemiştir. Artık statü verilmez alınır aşamasına gelinmiştir. Aleviler ayrı bir inanç olarak kendilerini kabul ettirmenin yolunun mücadeleden geçtiğinin bilincine varmaya başlamışlardır. Kürt halkı kendi kaderini belirleme  adımlarını atmaya başlamıştır, gerçek devrimci demokratik muhalefet meclise taşırılarak  emekçilerin sesi olunacağı ispat edilmiştir.  Yapılması gereken ortak bir çatı örgütlenmesinin hayata geçirilmesidir. Alevi kurumları kendi yöneticilerini milletvekili aday adayı bile yapmayan CHP ile yollarını tamamen ayırmalıdır. Yönünü özgür demokratik bloka çevirmelidir. Gelecek buradadır. Başını AKP’nin çektiği karanlıklar diktatörlüğünü önlemenin yolu bu ezilenler ve ötekileştirilenlerin ortak cephesini güçlendirmekten geçiyor. Bir 12 Eylül projesi olan Fetullah önderlikli gericiler cephesinin kitlelerin yoksulluğunu kullanarak, ulufe dağıtarak destek bulmasının önüne geçmek,  ev ev, kapı kapı dolaşarak gerçekleri açıklamaktan, kalıcı barış ve kardeşlik projelerimizi kitlelere izah etmekten geçiyor.