Şuanda 461 konuk çevrimiçi
BugünBugün2159
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9883
Bu ayBu ay9883
ToplamToplam10478307
kemal burkay, hoş mu geldi, boş mu geldi? PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cumartesi, 06 Ağustos 2011 00:03


1965 yılında Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olduğu günden beri 46 senedir Türkiye sosyalist hareketi  ve Kürt ulusalcılığı içersinde geçen koskoca bir ömür.

12 mart 1972 darbesinde olduğu gibi 12 eylül 1980 darbesinde de ülkeyi terk ederek, toplam, 31 yılını yurt dışında geçirdi.

Kemal Burkay, geçtiğimiz günlerde T. Erdoğan’ın çağrısı üzerine ülkeye döndü. Döndü ve ayağının tozuyla bakanlarda dahil bir dizi görüşmeye başladı.

Kemal Burkay’ın ülkeye dönüş tarihinin verdiği mesaj’ın ne anlama geldiği, gelir gelmez hızlı bir şekilde bakanlarla görüşmesi, barış ve demokrasi ortamından bahsederek, terör ve kışkırtmalardan söz etmesi, ‘’İstanbul’da çıkış zordu ama giriş kolay oldu’’ diye demeçler vermesi, daha da ötesi’’çıkış yolu var mı?  diye düşünmeden ülkeye döndüm’’ diyerek,ülkede barışın ve demokrasinin hakim olduğu gibi bir söylemle, ortamın, ‘’güllük gülistanlık’’ olduğunu ima eden  bir atmosfer içersinde tarif etmeye çalışması, siyasal iktidarı son derece hoşnut ettiği anlaşılıyor.

Aynı şekilde, K. Burkay çizgisindeki Hak-Par genel başkanı’nın da’’ Türkiye sorunlarını barışçıl, demokratik diyalog yollarıyla çözme ihtiyacını daha çok hisseder oldu’’ diyerek, Kemal Burkay’ın, ‘’hissedilen’’i çözme ihtiyacı için getirildiği mesajını vermesi son derece dikkat çekici olmuştur.

Burada, ‘’daha çok hisseder oldu’’ diye vurgu yapılan Kürt sorununun, ‘’daha çok hissedilen bir sorun’’ olarak gündeme gelmesini sağlayan gücün kim olduğundan bahsedilmiyor ve gözden kaçırılıyor. ’’’daha çok hissedilen’’ bu sorunu hissettiren gücün, yani PKK’nın atlanarak çözüm için, yada en mütevazi bir söylemle, çözüme mütevazi bir katkı için’’bile olsa ülkeye gelen /getirildiği havası verilmek istenen Kemal Burkay’ın, söylediği her sözü bir değil on kere düşünülerek  söylemesi, bu anlamıyla son derece önemli iken,buna dikkat edilmediği elbette gözden kaçmamaktadır. .

Özellikle şu günlerde, Türkiye’nin sosyalistleri ve Kürt ulusal güçlerinin ortak bir platform etrafında birlikte mücadele etme tohumlarının atıldığı ve bu tohumun serpilip yeşereceğine umutla bakıldığı bir dönemde, 31 sene sonra ülkeye dönen ve başbakan yardımcısı Bülent Arınç tarafından ‘’hoş geldin büyük şair’’ diye karşılanan Kemal Burkay’ın, ne kadar hoş geldiği yada gelmediğini önümüzdeki günlerde iyiden iyiye göreceğiz.

‘’İklim değişti akdeniz oldu’’ diyenlerin ve buna inananların dikkatli olmadıkları taktirde,  Akdeniz yerine, okyanusun azgın dalgalarına kapılarak var olan güçlerini değil de, saygınlıklarını da yitireceklerini bilmeleri gerekiyor.

Bülent Arınç ve AKP iktidarının Kemal Burkay’dan ne istediği belli. Açık söylüyorlar. ‘’Şimdi bizim büyük şair, bu ülkenin yetiştirdiği en önemli aydınlardan biri olan Kemal Burkay’dan beklentimiz bu güzel ülkenin güzel insanları arasındaki kardeş kavgasının sona ermesi için bir aydın sorumluluğu ile çaba göstermesidir’’ diyorlar.

’Apo’nun bir ordusu var, Benim bir kedim bile yok’’ diyen Kemal Burkay’ın ‘’kardeş kavgasını’’ nasıl ve hangi yaptırım gücüyle sona erdireceği merak konusu olsa da, ‘’bir umut’’olarak temennilerini dile getirdikleri anlaşılan AKP iktidarının  bir kez daha yanlış at’a oynadığı çok açık.

Yanlış ata oynayanlar hep kaybetmiştir...

AKP hükümeti 12 haziran seçimleri öncesi vaadettiği  barış ve demokrasi söylemlerinden u dönüşü yaparak savaş çığlıkları atmaya başladı. Daha fazla özgürlük söylemleri, yerini, ‘’günah bizden gitti’’ dercesine  ‘’bizden daha fazla müsamaha beklemesinler, bu ülke toprakları üzerinde ameliyat yaptırmayacağız’’demeye başladılar. Haziran seçimlerinde halkın iradesiyle seçilmiş kürt milletvekillerini içerde tutarak vaadettikleri demokrasi ve daha fazla özgürlük söylemlerinin ne anlama geldiğini göstermiş oldular. Daha fazla Özgürlük vaadleri yerine, daha çok  baskı, daha fazla demokrasi yerine, daha fazla anti-demokratik eylemlere başvurdular.

Bir yandan, ulusal kurtuluş hareketini sindirmeye, gücünü kırarak etkisizleştirmeye ve itiraz edebilecek güçten düşürmeye çalışırken, öte yandan da, kendilerinin çizecekleri demokrasi(!) sınırlarıyla yetinecek PKK alternatifi bir gücün ortaya çıkması için didinip duruyorlar ve sonuçsuz kalacağı şimdiden belli olan yanlış ata oynayarak mevzi kazanmaya çalışıyorlar.

İran’la birlikte Kandil’in ele geçirilmesi ve ‘’terör’’ün kökünün kazınacağı gibi kendilerinin de inanmadıkları klasik söylemlerine  yeniden döndüler. Gözlerini bu nedenle Kandil’e diktiler. Gücü kırılmış bir PKK yerine güçlenmesi için ‘’saygın aydın’’ ilan ettikleri Kemal Burkay’ı güçlendirmek istiyorlar ve Kürt’leri karşı karşıya getirerek çatıştırmak ve bu arada da birliği parçalanmış ulusal güçlerin Kürtleri temsil edemeyeceğini, bu temsil gücünün de kendilerinde olduğu mesajını vermeyi hedefliyorlar.

Uyguladıkları taktikler kadar stratejik amaçları da tutmayacaktır. ‘’Bir kedisi bile olmayan’’ Kemal Burkay’ın, oynanmak istenen bu oyunda rol üstleneceğine ve AKP’nin tuzağına düşmeyeceğine olan inancımızı korumak istiyoruz.

Yılların tecrübeli bir politikacı olan Kemal Burkay’ın, 31 yıl sonra Kendisine ‘’hoş geldin büyük aydın’’ dedirten gücün PKK olduğunun bilincinde olmaması elbette beklenemez.

Kemal Burkay’ın, bugüne kadar, PKK ile olan ilişkileri ve PKK’ya bakışı  elbette bilinmektedir.

Kemal Burkay’ın, Ahmet Altan’la PKK konusunda yaptığı bir değerlendirmede söylediği şu sözler hala hafızalardadır.

‘’...PKK’nın kökünün Kürt halkının içinde olduğu doğrudur. Birçok Kürtün onu kutsal saydığı da doğru. Ama bu onun Kürtleri temsil ettiğini göstermez. (Ayrık otunun da kökü topraktadır, o da hızla yayılır; ama aynı toprakta yetişen öteki bitkilere sadece zarar verir.)

PKK Kürtler için dün ne istiyordu, bugün ne istiyor, ona bakmalı. PKK dün ne idi, ne değildi, bir yana; ama bugün Kemalist tezleri savunuyor, Türk sömürgeci  rejiminin Kürtlere uygun bulduğu statüyü onlara benimsetmeye çalışıyor. Kürtler için otonomi bile istemiyor, Kürtçenin Küdistan’da resmi dil olmasına bile gerek görmüyor. PKK dün bağımsız birleşik Kürdistan’ı ve silahlı mücadeleyi fetişleştirerek Kürt sorununu terörize etti, şimdi de Kürt halkının tüm temel istemlerini terk ederek Kürt ulusal mücadelesini pasifize etmeye çalışıyor.

“Bütün Kürtlerin, Kürt meselesinin ülkenin gündemine PKK sayesinde girdiğini düşündüğü” ise tamamen yanlış bir görüş. Kürtler akıllarını peynir ekmekle yemiş değiller,..’’

Diyerek PKK’yı küçümsediği dönemin geride kaldığını bilmesi gerekiyor.

Öte taraftan, aynı Kemal Burkay’ın yazdığı bir şiirinde söylediği aşağıdaki diziler de dikkat çekicidir.

Yenik değiliz

boşa gitmedi çektiğimiz acılar                                                                 

ilk yaz yağmuruyla yeşeren

tohumlara bak

bir yangın gecesini andıran

sesleri dinle

savaş alanlarında çarpışanlar var

 

Kemal Burkay’ı, 31 sene sonra bu ülkeye getiren ve ‘’kolay girdim’’ dedirten gücün, ‘’savaş alanlarında çarpışanlar’ oldugunuda asla unutmaması gerektiği ortadadır.

 

Gerici ve  Ali Gevğilli’nin deyimi ile ‘’uyumlu islamcı’’ AKP iktidarının, Kürdün bir kesimine sopa, diğer bir kesimine karşı da havuç politikası’nın acemi tuzagına düşmemesi, Kemal Burkay’dan beklenen budur.

 Kemal Burkay bu tuzaga düşmediği oranda HOŞ GELMİŞ olacak, tersi durumda BOŞ GELMİŞ olacağını tarih sayfalarında üzülerek bir kez daha okuyacağız…

Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Ağustos 2011 19:16