Şuanda 264 konuk çevrimiçi
BugünBugün2048
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9772
Bu ayBu ay9772
ToplamToplam10478196
emniyet genel müdürlüğü arşivinde bir acilci PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cumartesi, 20 Ağustos 2011 06:09


TÜRKİYE  DEVRİMCİLERİNİN DİKKATİNE...

Mehmet AĞAR’ın 2006-2007 tarihleri arasında, DOĞRU YOL PARTİSİ (DYP) Genel Başkanı olduğu dönem, Mersin DYP il başkanı yardımcısı ve 2007 Genel seçimlerinde de bu  Parti’den millet vekili aday adayı olan MEHMET YAVUZ’u bir kaç gündür teşhir ediyoruz.

Mehmet YAVUZ’u neden teşhir ediyoruz.?

Çünkü, Mehmet YAVUZ, eski bir THKP-C (ACİLCİLER) militanıydı.  12 Eylül döneminde THKP-C ACİLCİLER üyesi olduğu gerekçesiyle yakalandı, yargılandı, hapis yattı. Kendi deyimi ile devlet memurluğu ( asıl mesleği öğretmenliktir) elinden alındı.

Mehmet Yavuz bu tarihten sonra ne yaptı?

KENDİSİNDEN DİNLEYELİM.

15 Aralık 2010 Çarşamba günü kendi sitesinde aldığım yazıyı olduğu gibi aşağıya aktarıyorum. Dikkatle okuyun.

‘’ Osmanlı Bankası'ndaki iş akdim, tutukluluk sürecinde feshedilmişti.. Fesihname, noter kanalıyla tutuklu bulunduğum Akçay askeri cezaevinde tebliğ edilmişti. 1402 sayılı yasa nedeniyle öğretmenliğe de dönemiyordum. Askeri rejimin icadı olan güvenlik soruşturmaları nedeniyle başvurduğum her kapı yüzüme kapanıyordu.

Aylardır işsizdim…Günlerim; İskenderun garıyla ev arasında geçiyor, bol bol resim yapıp satmaya çalışıyordum.. Siyaseten tanıdığım çoğu kişi ya cezaevinde ya da firardaydı. Koca deryada küçücük bir balıktım.

Osmanlı Bankası’ndaki arkadaşlardan birinin babası ihracatçıydı. Ona benden bahsetmiş. Bir öğle vakti birkaç arkadaş eve gelip bana iş bulduklarının haberini verdiler. Bu vesileyle arkadaşın babasının yanında işe başladım.

Şirket küçük ölçekliydi. Lakin bunlara takacak durumda değildim. Hiçbir gelirim yoktu. Birikmiş paramın bir kısmını Belçika’ya iltica eden Kenan’a vermiştim. Geriye kalan da çabucak tükenmişti. İş seçecek durumda değildim.

Bu imkân, belki de içinde bulunduğum boşluktan çıkış yapabileceğim bir kapıydı. Dört elle sarıldım. Yazdım, çizdim, sattım, gemilerde sabahladım, yükledim… Ez cümle soluksuz çalıştım.

İhracatlarımıza aracılık eden banka Yapı Kredi’ydi.. Akreditifler bu bankaya açılıyordu. Bu vesileyle Yapı Kredi personeliyle sıkı ve yakın bir ilişkim olmuştu. Bankanın kambiyo servisinde yetişmiş eleman açıkları vardı. Bu nedenle kendilerine vesaik incelemelerinde zaman zaman görüş verdiğim oluyordu.

Birgün, bankanın şube müdürü Hüseyin Tali beni odasına aldı.

-‘’Yavuz, bizimle çalışmak ister misin ?’’ diye sordu.

Beklemediğim bir teklifti. Şaşırdım… Kendisine güvenlik soruşturmasından söz ettim. Cevaben;

-‘’Merak etme, senin için güvenlik soruşturması yaptırmayacağım’’ dedi.

Sevinmiştim. Kurumsallık, tercih ettiğim bir özellikti. Ancak çalışmakta olduğum şirketin sahibini de önceden bilgilendirmem gerekirdi. Bu düşüncemi ifade edince Hüseyin bey bana bir hafta süre tanıdı ve bu sürenin sonunda işe başlamamı istedi. Ayağa kalkıp elini sıktım.

-‘’Son zamanlarda aldığım en güzel teklif’’ dedim..

Bankadan ayrılınca şirkete gidip arkadaşın babasıyla konuştum. Aldığım teklifi bildirip bankada çalışmayı tercih ettiğimi söyledim. Şirketin sahibi benim adıma sevindiğini söyledi. Rahatlamıştım.

Hafta boyu işime devam ettim ama Pazartesi’yi de iple çektim. Banka, rüyalarıma girer olmuştu.

Kararlaştırılan gün geldi. Sabah hazırlanıp bankaya gittim. Kambiyodaki arkadaşların yanında oturup Hüseyin beyin gelmesini bekledim.

Bir süre sonra Hüseyin bey gelip odasına çıktı. Kambiyo şefini dahiliden arayıp odasına gitmemi istedi. Bir solukta gittim..

Selamlaştık. Karşısındaki koltuğa oturdum. İki çay söyledi. Çayları yudumlarken sümeninin arasından bir kağıt çıkarıp;

-‘’ Bunu oku Yavuz ‘’ dedi..

Kağıdın başında İçişleri Bakanlığı yazılıydı. Kısa bir yazıydı. Bankanın genel müdürlüğüne gönderilmişti. Bir solukta okudum. Yazı şu cümlelerle bitiyordu: ‘’…. güvenlik nedeniyle bankanızda çalıştırılması sakıncalıdır.’’

Pancar gibi olmuş bir suratla:

-‘’ Güvenlik soruşturması yaptırmayacağınızı söylemiştiniz ‘’ dedim.

-‘’ Evet , ben yaptırmadım. İşe başlatma yazını Genel Müdürlüğe göndermiştim, onlar yaptırmışlar’’ dedi.

Bir haftalık moralim dibe vurmuştu.

-‘’Şimdi ne olacak ?’’ dedim

-‘’Bu yazıya rağmen seni işe başlatabilirim, ama..’’ deyip biraz soluklandı. Gözlerime bakamıyordu. Çayından bir yudum daha aldı. Üzüntülüydü.

-‘’ Amaaa bu yazıya rağmen seni başlatırsam, burada kaybolacak bir iğne için bile önce seni, sonra da beni sorguya çekerler…  Herşeyin ilk zanlısı sen olursun.. Bunu göze alabilecek misin ?’’ dedi..

Gözgöze geldik.

-‘’Kendim için göze alırım ama sizin için alamam’’ dedim.

Hangi şartlarda olursa olsun kendimi savunmak için her şeyi göze almaya hazırdım. Lakin bana iyilik yapmaktan öte başkaca bir menfaati olmayan bir başkası, benim yüzümden neden baskı görsündü..?

En azından iyi niyeti ve çabası için teşekkür ettim.

Bankadan nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Kendimi sahile vurmuşum.

Aradan birkaç ay geçti. Bir sabah Yapı Kredi’nin önünden geçerken polis arabalarının banka önünde olduğunu gördüm. Civardaki esnaf da banka önüne birikmişti. Herkeste bir telaş vardı. İlk karşıma çıkana;

-‘’ Ne olmuş ?’’ diye sordum..

-‘’Bankanın kiralık kasalarını soymuşlar..’’ dedi.

Beynimde koca bir şimşek çaktı.

Birkaç ay önce üzülmüştüm ama el anı düşününce içimden derin bir oh çekmek geldi.

Öğlen üzeri Hüseyin beyin yanına çıktım. Bana ilk söylediği söz:

-‘’Gördün mü Yavuz, eğer ozaman işe başlamış olsaydın, şimdi hem seni hem de beni götürürlerdi ’ dedi…

Haklıydı.

Bir kaç gün sonra, kiralık kasaların bankanın güvenlik elemanlarınca soyulduğu anlaşıldı. Olay kapandı.

Hüseyin bey daha sonra bankanın Hamburg şubesine müdür olarak atandı. Karl Massberg firmasının daveti üzerine gittiğim bu şehirde ilk işim Hüseyin beyi ziyaret etmek oldu. Odasına girdiğimde beni görünce büyük bir şaşkınlık yaşadı. İlk tepkisi;

-‘’Bu ne sürpriz Yavuz, demek pasaport alabildin’’ oldu.

Evet; yıllar sonra pasaport alabilmiş, sakıncalı piyade zincirini azıcık da olsa kırabilmiştim.’’

 Son bir hafta öncesine kadar Mehmet YAVUZ’U bu biçimiyle tanıyorduk.

12 Eylül fırtınasını atlatmış, tahliye olmuş. Öğretmenliği elinden alınmış olmasına karşın yılmamış(!), çeşitli işlerde çalışarak ekmeğini kazanan ve siyasetle uğraşmayan bir Mehmet YAVUZ vardı karşımızda.

12 Eylül döneminin en karanlık günlerinde,kendi tabiriyle ‘’güvenlik soruşturmasına takılmış’’olmasına rağmen yine’de iş’e alınmasına bile dikkat etmedik.Olabilir dedik ve geçtik. Oysa işin aslı bambaşkaymış, şimdi anlaşılıyor.

Mehmet Yavuz, burada DOĞRU YOL PARTİSİ’ne üye olduğundan hiç bahsetmiyor. Gizliyor ve devrimci olduğunu söylüyor.

Mehmet YAVUZ üç sene önce piyasaya çıktı ve Mihrac URAL’ın kucağında bizlere küfretmeye başladı. Bizleri, işbirlikçiler, itirafçılar, devrim kaçkınları,’’hainler’’ olarak suçladı ve Ağar- Çiller özel ekip’inden olduğumuzu bile iddia etti.

Evet aynen öyle, devrimcilikten bahsediyor. Mahir Çayan’dan alıntılar yapıyor(!)du.

28 Kasım 2010 tarihlli Çarşamba günü yine kendi blog’unda yazdığı şu yazıya bir bakın,

‘’Solculuk, devrimciliktir...

Devrimci olmayı, kendi değerlerini inkar etmek ya da en hafifinden alaya almak sananlar ya gafildir ya da işbirlikçi...

Ben, mehmetçik Mehmetsem Mahir ne oluyor ? ‘

Mehmet YAVUZ bu sözleri bizlere söylüyor( !) Bizleri işbirlikçi ve gafil olmakla suçluyor(!)

DYP üyesi ve yöneticisi(!) olduğundan bahsetmiyor. Devrimci olduğunu söylüyor ve Bizler için,

‘’Yurt dışına kapağı atıp elin kucağında siyaset yaptığını sananlar da Nebil adın kullanarak Türkiye'de yaşayan demokrat ve sosyalist insanları çeşitli sıfatlar takarak bir yerlere ihbar ettiler’’ diyor.

DYP üye ve yöneticisi olduğundan kimsenin haberi olmayan, Mehmet AĞAR’ın adamı Mehmet YAVUZ, kendisini ‘’demokrat ve sosyalist’’ olarak tanıtırken, bizleri de ‘’ ’Yurt dışına kapağı atıp elin kucağında siyaset yaptığını sananla’’ diye suçluyor.

FAZLA SÖZE GEREK YOK.

Mehmet YAVUZ bununla da kalmıyor. Bizler, THKP-C (ACİLCİLER) örgütü Mihrac Ural tarafından  Suriye istihbarat örgütü MUHABARAT ve Milli istihbarat teşkilatı(MİT)na peşkeş çekilerek tasfiye edilmiştir derken. ‘’ HAYIR’’ diyor ve ‘’BİZ ACİLCİLER’’ diye bildiri yazıyor ve altına da imza atıyordu.

Bizleri, ACİLCİLER’in şerefli tarihini karalamakla suçluyor.

Sonra ne oluyor?

Mehmet Yavuz ve Mihrac URAL’ın diğer çete elemanları tarafından imzalanarak yayınlanan bu bildiriden sonra, polis tarafından adı geçen çete elemanlarına karşı bir operasyon yapıldı ve birtakım kişiler göz altına alınıp sorgulandılar.

Mehmet YAVUZ’da sorgulandı.

Mehmet YAVUZ’un polis’te verdiği ifadeyi ele geçirdik. Ve  MEHMET AĞAR’ın DOGRU YOL PARTİSİ GENEL BAŞKANI OLDUGU DÖNEM, BU PARTİDE, 2006 ve 2007 yılları arasında  MERSİN İL BAŞKANI YARDIMCISI VE MİLLETVEKİLİ ADAYI OLDUĞUNU ÖGRENDİK. Halen de bu partinin üyesi imiş.

MEHMET YAVUZ, bizleri AĞAR-ÇİLLER ÖZEL EKİP’inden olmakla suçlarken, MEHMET AĞAR’IN en yakın adamı olarak karşımıza çıktı, Doğrusunu söylemek gerekse bizleri de şaşırttı.

MEHMET YAVUZ’u YAKALADIK ve YÜZÜNDEKİ DEVRİMCİ MASKESİNİ ALAŞAGI  ETTİK.

Polis’e verdiği ifadesinde, ‘’ ben yaptığım her faaliyeti önceden ilgili makamlara haber vererek yaparım’’ diyor. Bu ne demek?

Bunun adı, BEN SİZDENİM demek değil mi?

( isteyenler, Mehmet Yavuz’un bu sitede yayınladığım polis ifadesinin tamamını tekrar okuyabilirler)

Mehmet YAVUZ’un bizden değil, onlardan olduğunu bundan daha güzel nasıl ispatlayabiliriz?

DYP üye ve yöneticiliği ortaya çıkan, yaptığı işleri önceden ilgili birimlere haber verdiğini söyleyen Mehmet YAVUZ’un ipliği pazara çıkar çıkmaz panikledi.

Nebil RAHUMA blogunda her gün yeni bir yazı yazıyor. Bugün yazdığı yazıyı (18 Agustus 2011) az önce okudum.

Bu yazı son derece önemlidir.

OKUYUNUZ, Okuyunuz ve Mehmet YAVUZ’un ne demek istediğini anlayınız.

DYP yöneticisi olduğunu gizleyerek ACİLCİ gözüken bu iblis’in, Mehmet AĞAR’dan aldığı bir pusula ile EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARŞİVİNE KADAR GİRDİĞİNİ ve ACİLCİLER DOSYASININ ÇOK GİZLİ BELGELERİNİ BİLE OKUDUĞUNU kendi kaleminden dinleyin.

Mehmet YAVUZ’un bu yazıya koyduğu başlık da verdiği  mesaj’a özellikle dikkatinizi çekerek olduğu gibi aşağıya aktarıyorum.

18 Ağustos 2011 Perşembe

‘’ Gün Nasılsa AĞAR'ır

 

Öyle bir ortam var ki; bunun üzerine bir iki anı yazmazsam uygun düşmez diye düşündüm.

 Ne de olsa millet MIRO türü masallara alışkın. Yalan dolana bayılır..

 Kaldı ki iddia edilen ilişkiler içerisinde yazacaklarım az bile sayılır.

 Nebil olayını araştırırken bazı birimlerle irtibat kurmam gerekti... Çünkü Nebil'in emniyet ifadelerini, gerçek yakalanma tarihlerini, savcılık sorgularını merak ediyordum.

 Sorgusu kaç gün sürmüştü ? Gözaltı, tutuklanma tarihleri, fiş numarası neydi ?

 Sadece Nebil değil, davadaki diğer bağlantılar da merak ettiğim hususlardandı.

 Bu çabamın nedeni; yazacağım kitabın ayakları yere basmayan abartılar, dozu kaçırılan övgüler yerine belgelere dayanan gerçeklerden oluşmasını istememdi.

 Bu dosyaları, dosyalar olmazsa en azından asıl kayıtları mutlaka bulmam gerekiyordu.

 Bu belgeler için bana kim vasıta olabilirdi ?

 Öyle birisi olmalıydı ki; hem ADALET Bakanlığı'nın, hem de Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kapılarını açtırsın ?

 Nihayet Bağlantıyı buldum.

 Bir pusulayla arşivler açıldı... Tozlu dosyalar önüme serildi...

 

Bayağı yararlandım. Dosyaların bazıları SEKA'ya gönderilmişti... Ancak asıl kayıtlar arşiv sicilindeydi.

 

İçerisinde GİZLİ kaydı bulunan bir kaç bilgi notu özellikle dikkatimi çekti...

 

Mührü kırılmış bir zarfta saklanıyordu. İki ismin karşısına bilgi notu için şerh düşülmüştü.

 

GİZLİLİK süresi dolmuş olmasına rağmen görmem istenmedi, ama bir fırsatını bulduğumda zarfı aralayıp baktım.

 

Osman Nuri Gündeş'in kitabında geçen istasyonu, o belgede görmüştüm...

 

Günlerce düşündüm...

 

Sonunda boş ver belgeseli, bir öyküye dök işi dedim..

 

Böylesinin benim açımdan daha doğru olacağı açıktı.

 

İşte gözaltı ve yargılama süreci bu ahvalde başladı.

 

Anladım ki bazı hususların deşifresi istenmiyor.

 

Bu nedenle o belgeleri, notları neden sakladığım soruldu.

 

Sanırım bazılarının polisten daha polis, savcıdan daha savcı kesilmelerinin altında yatan gerçek de bu.

 Nasılsa bugünler de geçer, bütün sıkıntılar unutulur; ama o bilgiler bir yerlerde hep duracak.’’

HAYIR, O bilgiler bir yerlerde hep durmasın Mehmet YAVUZ.

Gün nasılsa AĞAR’ır sanma, senin için gün AĞAR’maz artık, bunu kafana iyice sok.

Şarin’in dediği gibi, ‘’hem sen bütün bunları boşver’’

AÇIKLA…

Senin o bilğilere ulaşacak kadar Büyük( !) ‘’ADAM’’oldugun artık anlaşıldı. Mehmet AĞAR’dan aldıgın bir pusula ile EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’nün tüm arşivleri önüne serildiğine göre. Kim oldugun biliniyor.

İTİRAF niteliğinde yazdıgın bu yazı’da, ‘’ÇOK GİZLİ’’ oldugunu söylediğin ve elinde oldugunu ima ettiğin o isimleri AÇIKLA..,

Sen bu isimleri ve adı geçen belgeyi  yayınlamazsan  eğer, ömrün boyunca bir böcek gibi KORKU İÇERSİNDE YAŞAYACAKSIN. Bunu bil.

Mehmet YAVUZ, Osman Nuri GÜNDEŞ’İn kitabında’da bahsettiği ACİLCİLER örgütü içerisindeki KANAT’tan söz ediyor ve bu kanat’ın iki kişi oldugunu ve bu isimleri ögrendiğini söylüyor.

DOGRUDUR. Ben, Mehmet AĞAR’cı Mehmet YAVUZ’un bu bilğiye ulaştıgına kesinlikle eminim.

Devrimciler ve devrimciler içerisine sızmış tüm hainler’in bilğileri Emniyet GENEL müdürlüğü ve İçişleri bakanlığı yapmış olan GENEL BAŞKANI MEHMET AĞAR’dan MUTLAKA VARDIR ve Mehmet YAVUZ’da istediği an bu bilğilere AĞAR vasıtasıyla ulaşabilir. Söylediğine göre de ulaştıgı da anlaşılıyor.

Kaybedecek hiçbir şeyin kalmadı Mehmet YAVUZ. Elindeki o belgeyi açıkla ve bu iş bitsin artık.

ACİLCİLER içerisindeki KANAT kimmiş herkes öğrensin. O belgeyi yayınlamaktan korkuyorsan yada Genel Başkan’nın Mehmet AĞAR, yayınlamaman konusunda seni uyarmışsa eğer. Bana gönder BEN YAYINLAYACAĞIM.

Bu işin peşini bırakmayacağız Mehmet YAVUZ. Haberin olsun.

Mehmet YAVUZ’la birlikte bu davada yargılanacak olan kişilere de sesleniyorum.

Mehmet YAVUZ’un ima ettiğine göre bu belge polisin de elindeymiş ve ‘’bu belgeyi neden sakladığını’’ sormuşlar.

Mehmet YAVUZ yalan söylemiyorsa eğer,  soruşturma dosyasındaki tüm belgeler, soruçturmanın tamamlanmasıyla birlikte bu davada yargılanan herkesin avukatlarına da verilmek zorundadır.

Bu davada yargılanan kişiler, mahkeme başladıgı zaman, bu belgeyi mahkeme heyetinden bizzat yada avukatları aracılıgıyla talep edebilir alabilirler.

Yıllardır Mehmet AĞAR gibi bir katil’le birlikte hareket ettiğini herkesten gizleyerek ACİLCİ’lik yapan Mehmet YAVUZ elindeki belge’nin orjinalini yayınlamadığı sürece omuzlarındaki bu ağır sorumluluğun altında kalacagını ve bir gün ,ama mutlaka bir gün bu bedeli ödeyecegini bilmelidir.

Mehmet YAVUZ,gerçektende ‘’yavuz’’ çıktı. Çok ilğinç, Nebil Rahuma olayında bazı arkadaşları ‘’bizden bilgi saklıyordu’’diye suç’larken meğer kendisi EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ arşivlerinin tozlu raflaarında dolaşıyormuş.

Söyle bakalım Mehmet YAVUZ, ‘’bizden bilgi saklıyor’’ diye suçladığın ve şimdi seninle birlikte yargılanan bu kişinin yüzüne nasıl bakacaksın?

Sen, EMNİYET GEMNEL MÜDÜRLÜĞÜ arşivlerine, Mehmet AĞAR’dan aldığın bir pusula ile gittiğini ve araştırma(!) yaptığını bu arkadaşlara söylemiş miydin?

Emniyet genel müdürlüğüne giderek aldığın bilgileri MİHRAC URAL ile paylaştıgın, polis ifadende mevcut.

Yalnız orada, ‘’İlgili makamlara mektuplar yazarak belgeler istedim’’ derken, bu son yazında, Mektup yazdığından bahsetmiyor,  bizzat gidip çok gizli arşiv odasına girdiğini söylüyorsun.

Bu çelişkileri de bir tarafa bırakıyorum.

Söyle bakalım Mehmet YAVUZ, Mihrac URAL, senin, Emniyet Genel Müdürlüğü arşivine girdiğini biliyor muydu?

’Bu belgelere nasıl ulaştın yoldaş memet’’ diye sana sordu mu?

Ne cevap verdin ?

Sahi unutmadan Hatırlatayım. Emniyet genel müdürlüğü arşivinin tozlu rafları arasında MİHRAC URAL’ın, Şerif KANMAZ’ın POLİS İFADELERİ’ne de mutlaka ulaşmışsındr. Ne yazıyordu? AÇIKLASANA..

AÇIKLA Mehmet Yavuz. Bahsettiğin o iki kişinin isimlerini de AÇIKLA.

Sakın ola ki bu isimlerden bir tanesi MİHRAC URAL olmasın…

Sen bu İTİRAF’ta boşuna bulunmadın Mehmet YAVUZ.

Bir yerlere mesaj verdiğin çok açık.

Sen bu İTİRAF’ınla birilerini ‘’TEHDİT’’ mi ediyorsun?

Mihrac URAL tarafından yapayalnız bırakıldın Memet..

Sesini çıkartamıyor. ‘’Ben kadim dostum Mehmet(cik)imi size yedirtmem’’ diyemiyor.

Sakın ola ki, Mihrac URAL’ı TEHDİT EDİYOR olmayasın…

AÇIKLA Mehmet YAVUZ, o iki ismi açıkla…

AÇIKLA ki, Osman Nuri GÜNDEŞ’in sözünü ettiği ACİLCİLER içerisindeki KANAT açığa çıksın.

Hadi göreyim seni Mehmet(cik) MEMET…