Şuanda 435 konuk çevrimiçi
BugünBugün2750
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10474
Bu ayBu ay10474
ToplamToplam10478898
suçlu; inkar nereye kadar? PDF Yazdır e-Posta
İrfan dayıoğlu tarafından yazıldı   
Pazar, 25 Eylül 2011 18:02


Eski Acilciler 3 yıldır kendi aralarında bir hesaplaşma tartışması yürütüyorlar.  Tartışmalar kamuoyu önünde yürütüldü. Kimisi bu şekil bir tartışmayı uygun buldu, kimi « düşmana silah veriyor » klasik deyişi ile karşı çıktı.  Sonuçta bir  hesaplaşma yaşandı ve önemli sonuçları da ortaya çıktı. Tabii bu arada diğer sol örgütlerden insanlar da dönem dönem gerek yazılı, gerekse sözlü fikir yürüttüler.

Ben kişi olarak bu tartışmalaırn son bir yılında bulunuyorum. Kendi yazdıklarım dışında hiç bir şey doğal olarak beni bağlamıyor.  Engin Erkiner sitesinde yazmamın nedeni elbette bu tarafı  öbür tarafa göre haklı bulmamdan kaynaklanıyor. Burası benim için tartışmasızdır. Ancak bu sitede yazan hemen hiç bir arkadaşla eski Acilci olmaktan öte bir bağım ve ortak hukukum bulunmamaktadır. Benim hesaplaşmam aslında eski örgütüm şahsında eski solcu, otokratik, despot, tek kişi egemenliğindeki dikta yapılara karşıdır. Onların demokratik olmayan, dolayısıyla da asla sosyalizme mal edilemeyecek, insanı hiçleştiren, birer makine haline getiren  ideolojik yapılanmalarına karşıdır.

Bu açıdan hedefimde bir simge olan M.Ural’dan öte, sol içine yuvalanmış veya yuvalandırılmış, onlarca, yüzlerce Urallar bulunmaktadır. Bu açıdan bu sitenin öteki yazarları gibi ben de, dönem dönem bağımsız  bir komisyon kurularak, birbirini ağır ithamlarla suçlayan tüm eski arkadaşların katıldığı bir toplantıyla sonuç alınabileceğini önerdim. Ancak  biz bunu koşulsuz kabul ederken, M.Ural hiç bir zaman böylesi bir öneriyi duymadı, cevap vermedi. Yani hep yok saydı. Kendisine yönelik tum suçlamalara kulak tıkadı, hep inkarda ısrar etti. Kendi yazılarında eskiden kabul ettiği eylemlerini bile inkar etti. Yusufu « hak ettiği cezaya çarptırdığını », A.Özden’in  ajanlığını söylediğini, M. Burgazın, Erkan Ulaşanın  baştan beri polis olduklarını söylediğini unuttu, sonra bunları söylememiş gibi inkar etti. Buna benzer daha bir çok  suç var ve şimdi suçlu inkar da ısrar ediyor. Daha nereye kadar demezler mi ?

Simdi takke düşmüş kel görünmüştür. M.Yavuz  ve Ömer Ödemiş’in ifadeleri bizim iddalarımızı da aşan gerçeklerle dolu. Ortada bir örgütün olmadığını, bir çıkar şebekesinin olduğunu gözler önüne sermiştir. Örgüt isminin yapılan ticareti, yolsuzlukları perdelemek için kullanıldığını ortaya çıkarmıştır. Uzun yıllar örgütle ilişkisini kesmiş, düzene adapte olmuş, düzen kurumlarına kapağı atarak köşeyi dönmüş, M.Ağar Genel Başkanlığındaki katil sürüsü DYP il yöneticisi olmuş, Millet vekili adayı olmuş,  dahası M.Ağar seçimlere katılmayarak oylarını AKP’ye satmasaydı, Meclise girebilecek olan bir derin devlet piyonuna sahip çıkarak  aslında M.Ural kendi asıl kimliğini  ifşa etmiştir.  Tersini savunuyorsa Yavuza sahip çıktığı için devrimcilerden özür dilemelidir.  M.Yavuz ifadesinde Acilcilere terör örgütü demiyor mu ? Ödemiş demiyor mu ? Sakın bunun da bir taktik olduğunu söyleme, el alem sana güler

Bir insan yıllar boyunca Engin Erkiner’in  polis ifadesindeki bir cümleye, İ.Yalçın’ın örgüte gönüllü verdiği polis ile içine girdiği bir ilişkiyi açıklayan  yazıdaki bir iki cümleye dayanarak bir tartışma yürütmek acizlik değil midir ? var mı ?  başka argümanın, varmı ?  bir belgen , bu insanlar gel bir komisyon önünde hesaplaşalım diyorlar. Neden gelmekten çekiniyorsun anlamakta güçlük çekiyorum.  Bu insanlar senin için ajanlarsa gel ispat et birlikte tutum alalım, sen örgüt tarihinde bütün yaptıklarının arkasındaysan gel isnat edilen suçlamaları ters yüz et, özür dileyelim. Ama sen sessiz kaldıkça, sadece aba altından sopa göstererek olaylara yaklaştıkça,  inan tüm devrimciler tarafından  suçlu muamelesi görmekten kurtulamazsın, dost bildiklerinde arkandan seni eleştirmekten geri kalmazlar. Tek yolun var inkardan vaz geçmektir.  Yapılan hataları dürüstçe kabullenmek bir erdemdir. Inkar ise en hafif deyimi ile korkaklıktır, bencilliktir. Otur bir düşün nasıl olurda poliste böylesi bir ifade vermiş olan M.Yavuza sahip çıkıyorsun da, polisin takip sonucu elde ettiği bilgileri kabul etmekten öte bir şey söylememiş ve polis tarafından bilinmeyen tek bir ilişkiyi açıklamamış olan Engin Erkineri itirafçılıkla, onu  da geçelim özel harp dairesi elemanı olmakla suçluyorsun. Bir iç muhasebe yap, ya hasta olduğunu kabul edersin, ya da kendi çıkarların için her tutumun mübah olduğuna inanıyorsundur. Bu tutumlarının bir başka izahı yok. Eğer zorlanırsa altında başka gerekçeler aranır. Nitekim bazı arkadaşlar bunu dile getiriyorlar.

Zorunlu kalmadıkça bu konuda yazmayacağımı söylemiştim. Beni yazmaya iten ilk neden M.Yavuz polis ifadesi üzerine başlayan tartışmada M.Ural’ın takındığı tutum akıl almaz tutumdur. Eğer bu insanın içine girdiği ticari ve siyasi ilişkilerden haberdar değilsen neden bu şahsa sahip çıkarsın ?  bu şahıs kimliğini açıkça beyan ediyor hala, kemalistliğini, Gün Ağarır diyerek Ağarı savunduğunu, hala DYP üyesi olduğunu söylüyor ve sen bu ucube adamı savunuyorsun. Bu nasıl siyaset yapmadır ?  Tersi tutum belirtmediğin sürece senin de bu kişiden bir farkın yok demektir.  M.Yavuz ifadesi açıklanır açıklanmaz bir telaşa düştü. Kim size verdi, köstebek aramalar vs gırla gitti. Ama ifadesini inkar edemedi.  Köstebeği içinizde arasanız iyi olur, yakınınızda arayın bu kadar söyleyeyim. Ama gerçekler asla gizlenemez bunu unutmayın.

Sonlarken bir lafım da kendilerini ak sütten çıkmış  ak kaşık sanan eski solculara ve hala örgüt iddiası ile ortalıkta dolaşan laf ebelerine olacak.  Biz bir ilki gerçekleştirerek örgüt içi bir hesaplaşmayı kamuya açık yürüttük ve bir sonuca vardık. Önce şunu söylemeliyim. Geçmiş sol örgütlerin hemen hemen bir çok yöneticisini tanıyan biri olarak ve yaptıkları eylemleri, örgüt içi hesaplaşmaları, sözüm ona devrimci yargılamaları tanıklarından dinlemiş biri olarak, poliste, işkencedeki tutumlarını tanıyanlardan dinleyen, dinlemiş biri olarak  şunu rahatlıkla söyleyebilirim ;  Acilciler örgütü solda en az kire, pasa batmış örgütlerden biridir. Bugün yürüttüğümüz bu tartışmayı bıyık altından gülerek izleyenler, bilsinler ki, kendi eski yoldaşlarından da yürekli insanlar ortaya çıkarak, bu laf ebelerinin sözüm ona devrim adına işlediği suçları, karalıktaki yüzlerini bir bir ortaya çıkaracaktır.

Suçlular, Devrimci hareketin şanlı tarihinde kahraman olarak değil, ancak  bir kara sayfa olarak yer alacaklardır. Kendisi ile devrimci tarzda bir iç hesaplaşma yaşamamış, « düşmana malzeme olur » yalanının arkasına sığınarak vicdanları ile hesaplaşmaktan kaçınanlar, hak ettikleri tarihin çöplüğüne er geç atılacaklardır. Herkesten ne kadar çok devrimci olduklarını söyleyip, düzenin en aşağılık ilişkileri içnde kendine yer bulan, karanlık mafya bozuntuları ile, devrimci gibi düşünen ve devrimci gibi yaşayanlar ayrışacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bunu biz yapamazsak, bizim çocuklarımız yapacaktır.