Şuanda 79 konuk çevrimiçi
BugünBugün2545
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10269
Bu ayBu ay10269
ToplamToplam10478693
acilciler değil, küçük çaplı ergenekon davası PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Pazar, 02 Ekim 2011 20:11


Minik kuş’um Hasan Balcı’yı yazmayacağım. İstediği kadar mesaj yazsın, küfretsin. Onu kendi ahır’ına bağladık. İt ürür kervan yoluna devam eder. Dikkatimi çeken bir şey var, söylemeden geçemeyeceğim. ‘’Mehmet YAVUZ ve Ömer Ödemiş ifadelerini yayınladılar, benimkini yayınlayamadılar, çünkü benim ifadem devrimci bir tavır içersinde verilmiştir’’ diyor. Ya da buna benzer şeyler söylüyor.

Sevgili Minik kuş’um Hasan’ın polis ifadesini yayınlayamadık çünkü bulamadık. Buradan kendisine selam(!) yolluyorum. Polis ifadesini yollarsa hemen yayınlayacağım. Göndermiyorsa kendi sitesinde yayınlasın da görelim. Mahkeme savunmalarını yayınlıyor da neden polis ifadesini yayınlamıyor? Merak konusu..

Mihrac Ural’ın çetleşmelerini yayınlamaya başladığım zaman hiç kimse bu çetleşmelerin Hasan Balcı tarafından bana gönderildiğini tahmin etmemişti. Herkes başka tarafa bakıyordu. Mehmet Yavuz ve Ömer Ödemiş’in polis ifadelerini yayınladığım zaman da aynı şey oldu. Artık açıklamak zorundayım. M. Yavuz ve Ö. Ödemiş polis ifadeleri, bana değil, İrfan Dayıoğlu’na ulaştırıldı. Nerden mi? ulaştırıldı? Türkiye’den, Antakya’dan ulaştırıldı. Bu davada yargılanan arkadaşlardan bir tanesi, İrfan’a bir not geçti ve ‘’ yazılarını beğenerek okuyorum, Engin ve İbrahim sert yazıyorlar, oysa sen daha objektif yazıyorsun, bu nedenle al bu adamlarım ifadelerini gör bak neler yazıyor’’ demiştir. Bu ifadeleri İrfan’a yollayan arkadaş,devrimci bir görev ifa etmiş ve özellikle Mehmet YAVUZ’un Mehmet AĞAR takımından bir pislik olduğunun deşifre edilmesine vesile olmuştur. Mehmet Yavuz’ları deşifre etmek devrimci bir görevdir.

Bu ifadeleri ele geçiren İrfan beni aradı ve İfadeleri bana verdi. Ben bile bu ifadelerin kim tarafından kendisine ulaştırıldığını sormadım.

İfadeleri okuduğumuz zaman gördük ki bu çete elemanları taaa 2009 yılının başından itibaren teknik takibe alınmışlar ve tüm haberleşmeleri polis tarafından dinleniyor ve izleniyorlar.

Aynı ifadeler içerisinde, adı geçen şahıslar teknik takipte olduklarını da biliyorlar ve birbirleriyle bu anlamda sohbet ediyorlar.’’ Takip ediliyoruz, dikkatli olalım’’ diyorlar. Bunlar bile dinlenmiş ve polisteki ifadeleri sırasında kendilerine sorulmuş.

Bu ahmaklar güruhu bugün hep birlikte ağlaşıyor.’’ Bizi ihbar ettiler’’diyorlar. Bre utanmazlar, siz kimi kandırıyorsunuz, sizde hiç utanma duygusu yok mu? 2009 yılının başından beri, tam iki senedir izlenmişsiniz, telefonlarınız dinlenmiş, tüm e-post’larınız takibe alınmış ve siz hala ‘’ihbar’’dan bahsediyorsunuz. İki sene izlenen bir çete’nin sonunda baskın yemeyeceğini mi sanıyordunuz yoksa.

Diğer taraftan, benim Minik Kuş’um Hasan BALCI 2008 sonbaharında  Nebil Rahuma’nın temsili mezar açılışında Mihrac Ural’ın davetlisi olarak Antakya’ya gittiğinde, Antakya’da Mehmet GOZEL tarafından kendisine verilen bir takım belgeleri aldıktan hemen sonra yolda yakalandığını ve iki gün polis sorgusunda kaldığını söylemedi mi? Söyledi. Peki, benim bu Minik kuş’umu KİM İHBAR ETTTİ? Öyle ya, belgeleri veren Mehmet GOZEL, belgeleri alan Hasan, Mehmet GOZEL YAKALANMADI ama HASAN YAKALANDI. Demek oluyor ki, bu kişilerin taa o zamandan beri her hareketleri takip altındaydı. Kendi aralarında arayacakları muhbirlerini taa avrupalarda aramaya kalkan bu sahtekarlara ne dememiz gerekiyor? Buna okuyucu karar versin.

Bugünkü yazı konusu bu değildi aslında. Bugünkü yazı konusu, Ömer Ödemiş ve Mehmet YAVUZ’un polis ve mahkeme ifadeleri üzerine bir değerlendirme olacaktı, Sözü uzatmadan konuya giriyorum.

Ömer Ödemiş’in polis ve mahkeme ifadeleri arasındaki tutarlılığa ilişkin birkaç söz etmek istiyorum.

Tutarlılık derken laf olsun diye söylemedim.  Samimi gözlemlerimi söylüyorum.

Ömer Ödemiş, bizlerin üç senedir anlatmaya çalıştığımız ne varsa hepsini doğrular nitelikte şeyler söylüyor. Mehmet YAVUZ gibi kıvırtmadan apaçık söylüyor ve sözlerinin  samimiyeti, ifadelerindeki ısrarından da belli oluyor.

Örneğin, Acilciler örgütü diye bir örgütün olmadığını, bu örgütün 1988 tarihinden itibaren en küçük bir faaliyetinin bulunmadığını, sıradan bir afiş yada bildirisine dahi rastlanmayan bir örgütün varlığını iddia etmenin mümkün olmayacağını söylüyor. Ömer Ödemiş doğru söylüyor. Biz ne söylemişsek Ömer Ödemiş bunları söylüyor.

Ömer Ödemiş önemli bir şey daha söylüyor, Ali Çakmaklının katledilmesi ile Nebil Rahuma’nın katledilmesi arasında bir bağlantı olduğundan bahsediyor. Bu bağlantının varlığını defalarca biz yazmadık mı?

Ömer Ödemiş’in polis ifadesi ve mahkemedeki savunması, Suriye ile ilişkilerinin ticari bir faaliyet temelinde yürütüldüğü üzerinedir. Tutarlıdır. Bu ilişkinin örgüt ilişkisi olmadığını Ticari bir faaliyet ilişkisi olduğunu, Mihrac Ural’ın örgüt maskesi adı altında ticaret yaptığını ve bu çerçevede insanları dolandırdığını üç senedir yazmıyor muyduk? Ömer Ödemiş bizim yazdıklarımızı onaylamıyor mu?

Mihrac Ural’ın komisyoncu olduğunu, Haydar YILMAZ’la birlikte yazmadık mı?

Ömer Ödemiş, bizim bu iddialarımızı belgelemiyor mu?

Biz bu iddiaları yazıp söylediğimiz zaman, bizlere küfreden Mihrac URAL’ın, her işte, yüzde bilmem kaç oranında komisyon aldığını ve en son bağlantısı kurulan ‘’arıtma tesisleri ihalesinde’’ Ömer Ödemiş’e kazık atıldığını ve derdest edilerek ortada bırakıldığını bu ifadelerden, kendi kalemlerinden öğrenmiyor muyuz?

Olmayan bir örgütü varmış gibi göstererek, insanların duyguları ile oynayarak onları kullanmaya kalkan Mihrac URAL adlı  sahtekarın,  şimdi kalkıp ‘’dava arkadaşlarım, mahkemede dik duruyorlar’’ diye işkembe-i kübra’dan atıp tutması ve  mahkeme’de, ‘’benim terör örgütü ile alakam yok, böyle bir örgüt yok’’ diyen insanları zor durumda bırakan, daha doğrusu ‘’hayır bunlar örgütlü insanlardır, bunlar benim dava arkadaşlarımdır’’ diye İHBAR EDEN kim oluyor?

Bu davayı açan Mahkeme heyetinin, ACİLCİLER diye bir örgütün 30 küsur senedir var  olmadığını bilmemesi mümkün mü?

Elbette mümkün değil. O halde, bu davanın ACİLCİLER(!) davası diye açılmış olmasının anlamı nedir?

Mehmet AĞAR’ın ekip’inden olduğunu söyleyen bir adam’ın ACİLCİ(!) diye yargılanıyor olması,Hepimiz için, bütün eski ACİLCİLER için bir zül değil midir?

Burada illa bir örgüt aranması gerekiyorsa eğer, bu örgüt ACİLCİLER değil, olsa olsa Mehmet AĞAR örgütü olması gerekmez mi?

Dikkat ediniz. Bu davanın sanıklarından Mehmet YAVUZ, polis ifadesinde, ‘’Ben 2006-2007 yıllarında DYP mersin il başkanı yardımcısıydım’’ diyor.

Aynı Mehmet YAVUZ, mahkemedeki savunmasında ‘’Ben 2006 yılında DYP üyesi oldum hala da üyeliğim devam ediyor ‘’ diyor.

Dikkatinizi çekiyorum. Çok önemlidir. Polis’te ‘’2006-2007 tarihleri arasında DYP Mersin il başkan yardımcısı ve milletvekili adayı olduğunu söyleyen adam, Mahkemede’ki savunmasında ‘’ ben 2006’da DYP’ye üye oldum ‘’ diyor.

Mehmet AĞAR gibi derin devletin kara kutusu bir katil’in genel başkanı olduğu bir partiye üye olduğu sene, aynı partiye Mersin gibi bir Büyük şehirde İL BAŞKANI yardımcısı yapılıyor. 

Konuştukça kendilerini ele veriyorlar diyoruz ya, yine öyle oldu. DYP gibi köklü ve ciddi devlet geleneği olan bir partiye üye olduğu sene, Mersin gibi stratejik bir şehirde İl başkanı yardımcısı ve milletvekili adayı yapılıyor. ‘’Nerde bu yoğurdun bolluğu’’ demezler mi adama.

Mehmet YAVUZ YALAN SÖYLÜYOR.

Mehmet AĞAR’ın partisine resmi olarak 2006 da üye olmuş olabilir. Ama, bu işin evveli de vardır. Bu işin evvelinde Mehmet AĞAR’ın illegal örgütü içerisinde görevli olması kuvvetle muhtemeldir.

Bu işin evvelinde Mehmet AĞAR’ın güvenini tam olarak almış olmalı ki, üye olur olmaz, il başkanı yardımcılığına getirilmiş olsun. Bunun dışında, böyle bir göreve kimseyi getirmezler.

‘’Yok efendim sektörel faaliyetler ‘’ vs çerçeveye oturtarak kuyruğu kurtarmaya çalışanlara inansa inansa Hasan BALCI gibi geri zekalı ‘’minik kuş’’ inanır.

Adana 6. Özel yetkili ağır ceza mahkemesinde devam eden ve adını ‘’ACİLCİLER’’ davası olarak lanse edenler, bilinçli bir yanıltma içersindedirler.

Mehmet YAVUZ’un gözaltına alınır alınmaz, Mehmet AĞAR ilişkisini açığa vurması, mahkeme’de SİNAN AYGÜN ekip’inden olduğunu söylemesinin bir anlamı olmalı.

Mehmet AĞAR biliniyor. Ya SİNAN AYGÜN? O da biliniyor aslında, Ankara Ticaret Odası Başkanı ve Ergenekon sanığı..

Fazla söze gerek var mı?

Mehmet AĞAR’dan aldığı pusula ile Emniyet Genel Müdürlüğü özel arşivine giren, Ergenekon sanığı SİNAN AYGÜN ile aynı ekip’te çalıştığını itiraf eden Mehmet YAVUZ’u ve bu kişiye ‘’benim temel kadrom, 40 yıllık kadim dostum’’ diyen MİHRAC URAL’ı ACİLCİLER davası(!) da yargılamak abesle iştigal etmektir. Mahkemenin de yaptığı budur.

Benim ‘’minik kuşum Hasan BALCI’’nın korkmasına gerek yok.,Bu davada ACİLCİLER adına yargılanması büyük bir talihsizlik olduğu kadar, Hasan BALCI isminin ACİLCİLER ismi ile yan yana anılıyor olması da tüm eski ACİLCİLER için bir utançtır aslında.

Bu dava, Mehmet YAVUZ ve MİHRAC URAL’ın yargılanması gereken küçük çaplı bir yerel ERGENEKON davası mahiyetindedir, İlgili sanık Mehmet YAVUZ’un ifadeleri de zaten bu yöndedir.