Şuanda 284 konuk çevrimiçi
BugünBugün3344
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11068
Bu ayBu ay11068
ToplamToplam10479492
bir tartışmaya nokta koyuyorum PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Pazar, 06 Kasım 2011 23:41


Engin Erkiner sayfasında iki yıla yakındır yazıyorum. 1975-88 yılları arasında mensubu olduğum THKP-C  Acilciler  örgütünde yaşadıklarımı kaleme aldım, yayınladım.  Yazdıklarımla ilgili eleştiri de aldım, övgü de aldım, benim amacım gerçeklerin ortaya çıkması ve suçluların teşhir edilmesi idi. Bu konuda önemli oranda başarılı olunduğunu düşünüyorum. Yoldaş katilleri ortaya çıkarılmış, örgütün tasfiyesinde rol alanlar teşhir edilmiştir. Gerisi lüzümsuz teferruatlardır. Kim poliste ne tutum almış, kim işbirlikçi, kim ajan tartışmaları suçların üzerini örtmek çabasıdır.

Bir kere bu örgütü kuranların yüreklilikleri, inanmışlıkları tartışılamaz.  Her örgütte olduğu gibi bizim örgütümüzde de poliste farklı duruş sergileyen insanlar olmuştur. Biz bu duruşların sonuçlarına bakarız. 1977 Ağustos darbesi takip sonucu yenildi. Poliste konuştuğu söylenen Engin arkadaşın ifadesinden dolayı kimse yakalanmadı. Belgeleriyle bilinen bir iki şey kabul edilmişti. Fotoğraflar vardı. Bizzat tanık olduğum için söylüyorum, polisin bilgi sahibi olmadığı hiç bir bilgi verilmemiştir, deşifre olmayan yoldaşlar korunmuştur.  Siz asıl bugüne kadar polis ifadesini yayınlamaktan kaçınanlara bakın. Bu örgüt bilinenin aksine en büyük darbeyi 1978 Şubat-Mart operasyonunda yemiştir, operasyon tüm Türkiye ye yayılmıştır. Bunun için biz ısrarla o dönem bölge sorumluları olanların ifadelerini yayınlamalarını istedik. Ser verip sır vermeyen(!)  kahramanların ifadelerini gizlemelerini neye yormalı acaba? Yine benim zaaf olarak gördüğüm, ancak örgüte anında bilgi verildiği için samimiyetinden şüphe etmediğim İbrahim Yalçın’ın içine girdiği ilişkiyi ajanlık olarak adlandırmanın altında da  suçluluk psikozu yatıyor.  Sormazlar mı peki, Suriye muhaberatı ile içine girilen ilişkilerin adı ne türden faaliyet oluyor.  İbrahimin Mit ile ilişkisini gizleyerek kongrede polit-büro üyeliğini önermek ve bu durumu bırakın delegelerden MK asil ve yedek üyelerinden gizlemenin adı ne oluyor ? Ayrılık olmasaydı bu durum gizlenecekti. Ama İbrahim hemen anında bilgi sahi.i olması gereken tüm yoldaşları bilgilendirmişti. Işte samimiyet budur. Örgüte ve yoldaşlara bağlılık budur. Bugün ajan olmakla suçlanan İbrahim, Avrupa sorumlusu olarak görevlendirilip Fransaya gönderilmedi mi ?  artık bunları tartışmanın bir anlamı kalmamıştır. Takke düşüp kel görünmüştür.

Biz hemen tüm yazılarımızda iki tarafın da yaptığı suçlamaları ispat etmeleri amacıyla devrimcilerden müteşekkil,  her iki tarafında üzerinde mutabık kaldığı isimlerden oluşan bir komisyon kurulmasını ve bu komisyonun vereceği karara uyacağımızı belirttik. Hala bir cevap alamadık. Yürekleri yetenler neden korkarlar ki acaba ? bundan daha somut bir çözüm önerisi olur mu ? buna da gelinmiyorsa bize düşen suçluların suçlarını tesbit edip kamu oyuna sunmaktır.

Ben kendi adıma artık bu defteri kapatıyorum. Şahsıma doğrudan bir saldırı olmadığı sürece artık geriye doğru çekmeye başlayan böyle bir tartışmadan çekildiğimi kamu oyuna beyan ediyorum. Yönümü ileriye doğru çevirmenin zamanıdır. Inanıyorum ki, tüm eski yoldaşlarımın da beklentisi budur. Bu örgütte örgütsel suç işlemiş olanlardan kat be kat fazlasıyla, ömrünü devrime adamış yüzlerce emek sahibi de olmuştur ve bu güzel insanlar ilerlemiş yaşlarına karşın hala güçleri oranında insanlığın kurtuluşu için mücadele ediyorlar. Diğer örgütlerde yaşanan karşı devrim tarafına savrulmayı  fazla yaşamadık, içimizde bir iki ayrık otu elbet olmuştur, bizim yapmakta olduğumuzda bu ayrık otlarını temizlemektir.

Tüm eski yoldaşlara çağrımız, bu ayrık otlarını aranızdan söküp atın ki, verimliliğinize, emeğinize zararları olmasın. Zaten bu önemli oranda başarılmıştır. Artık bu tiplerin devrimci camiaya rahatlıkla sızma şansları kalmamıştır. Bu tartışmayı yaparken, aslında çok sevdiğim bazı yoldaşlarımı da üzdüğümü biliyorum. Ancak söylediğim her şeyin arkasındayım. Üzücü olan bu arkadaşlarımın hatalarını kabul etmekte zorlanmasıydı. Ancak şimdi bu durumun açıklığa kavuştuğunu ve bu arkadaşlarımın da bu ayrık otlarına tutum aldığını öğrenmekten sevinç duyuyorum. Devrimcilikte aslolan kişisel çıkarlar değil, hep birlikte büyük bedeller ödeyerek kazandığımız insanlık değerleridir. Bugün ilişki sürdürdüğüm tüm eski yoldaşlarımın bu değerleri sahiplendiğini biliyorum.  Bundan da büyük bir mutluluk duyuyorum. Ancak eskide çakılıp kalmanın da bizi güncelden kopardığının  farkındayım. Artık asıl emeği ülkemizde gelişen  devrimci birlik çabalarına katmak istediğim için de, bu tür tartışmalara son veriyorum. Bundan sonra yazılarım esas olarak güncel politik konuları içeren makaleler olacaktır.  Engin Erkiner sitesinde de yazmaya devam edeceğim, yine birçok başka sitede de yazılarım çıkıyor.

Öte yandan asıl işlerimden birisi de, yeni yayın yapacak olan Ezidi ve Kızılbaş Kürtlerin  Televizyon programlarına katılmak olacak. Bir yandan da haftanın 6 günü çalışıyorum. Yaşamım bu kadar yoğun ve artık yaşlılıktan kaynaklanan bir çok hastalıkla da boğuşuyorum. Yani tansiyon yükseltici işler bana göre değil.  Sonlarken bir kaç konuya değinip geçeceğim.

Birincisi hiç tanımadığım M. Yavuzun polis ifadesine ilişkin. Üzerinde çeşitli senaryo üretilen ve köstebek aramalarına yol açan  bu ifadeler bana posta ile ulaştırıldı. Ben gazeteci kimliğimden dolayı ulaştıran kaynağı açıklamak zorunda değilim. Ancak başkaları suçlandığı için bana geldiğini açıklıyorum. Aynı davadan yargılananlardan ulaştığını söyleyebilirim ancak. Işin içinde köstebek, ajan aramayın. H. Balcı diye bir ortalık oğlanı hemen ortaya çıkarak bu köstebeğin kendisi olmadığını birilerine isbat için önüne gelene küfür ve hakaretler savurdu. Enginin sitesinde yazan herkesi itirafçı ilan etti.  Ortalık oğlanları herkes tarafından  kulanılırlar zaten, niye bu feryat. Örgütümüzle hiç bir dönem ilişkisi olmamış Balcı sen kimsin bizim hakkımızda ahkam kesersin.  Sen bu üç yılı aşkındır süren bu tartışmada ortalık oğlanı gibi dolandın durdun, nerede çıkarın varsa oraya savruldun. Kimden çıkar umdu isen oraya yamandın. Ama kimseye yar olamadın. Simdi de her iki tarafı da suçlar görünerek temiz aile çocuğunu oynuyorsun, ama yemezler evladım.  Niye suçlu gibi hemen ortaya çıktın, Yavuz seni tehdit mi etti yoksa ?

M. Yavuz sen ifadende kim olduğunu açıkça beyan etmişsin bize laf kalmamış, artık safınıda belirlemişsin, Ağarın başkanlığındaki DYP il yöneticisi (tabii bunlar taktik size göre) aynı zamanda Milletvekili adayı Acilci( !).  Kimi kandırabilirsin behey gafil. Sen 30 yıl önce solculuğu bırakmışsın, şimdi kalkmış hakkımızda laf söylüyorsun. Sana bir şey söyleyeyim mi şaşkın ördek, İrfan Dayıoğlu ile İmam Kılıç bir ve aynı kişilerdir, bunu hem senin devletin, hem de bulunduğum ülkelerin resmi makamları biliyor. Ben İrfan Dayıoğlu imzasıyla yazdığım ve hakkında dava açılan birçok yazıyı resmi kimliğim olan İmam Kılıç ismiyle mahkemelerinizde üstlendim ve yargılandım.  Yani boşa uğraşma bu bayatlamış muhbir numaralarıyla bir şey elde edemezsin.  Çünkü benim alnım aktır. Mücadelem ve yoldaşlarıma bağlılığım ispatlıdır. Hala sürmektedir.

Son kez söylüyorum,  geçmişinde hangi hatayı yapmış olursa olsun, devrime ve yoldaşlarına ihanet etmemiş, örgüt içi şiddete bilerek bulaşmamış,  düşmanla işbirliğine girerek yoldaşlarını ihbar etmemiş her eski yoldaşıma sahip çıkarım.  Onlarla ilişkilerimi sürdürürüm. Biliyorum ki,  gerçekler er veya geç ortaya çıkar, herkes hak ettiği bir şekilde anılır.

 

Benim notum: Hasan Balcı’nın yazdıklarını okumadığım için bu sitede yazısı yayınlananları itirafçı olarak suçladığını yeni öğrendim.

Aslanım benim, Hasanım, koçum!

Bu sitede senin 60 (yazı ile altmış) yazın yayımlanmadı mı?

İnanmayan sitedeki eski yazıları arayıp saysın…

Hepsi duruyor, bana övgüleri de duruyor…

İbrahim’in dediği gibi, “fındık kadar aklınla bizi kullanacağını mı sandın?”

Tekrar edeyim:

Sen bir elma şekeriydin…

Elmanı yedik, kazığı kaldı…

O kazığı da eline verdik, gönderdik…

Sana yeter, yok yetmez ise, bizde imkan çok yani…

(E.E.)