Şuanda 85 konuk çevrimiçi
BugünBugün3232
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10956
Bu ayBu ay10956
ToplamToplam10479380
üç belge ve müntecep kesici'nin göremediği lazkiye çetesi PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Pazar, 22 Ocak 2012 20:53


Önce belirtmem gerekiyor. Bu günkü yazı konusu üç belge birden yayınlamak değildi. Bugün, 1 Mayıs 1982 tarihli bir başka belge (Müntecep Kesici’nin kaleme aldığı)  bir açıklamayı yayınlayarak, Mihrac Ural ve Lazkiye çetesinin adı geçen dönemde nasıl değerlendirildiğini ve kimlere hizmet ettiğini bir kez daha ve bu sefer de Müntecep yoldaşın kaleminden gözler önüne sermekti.

Engin Erkiner’in bundan birkaç gün  evvel http://enginerkiner.files.wordpress.com/2012/01/avrupadaki-yoldaslardan-acilciler-1-konferansina-acik-mektup.pdf

adlı linki vererek yayınladığı, belge üzerine fikrimi değiştirdim ve meselenin daha açık bir biçimde görülebilmesi için, Engin’in in yayınladıgı bu belge ile birlikte, Müntecep Kesici ve onunla birlikte 1982 tarihinde ayrılan yoldaşların yayınladıgı bir başka belge ve benim, 1987 tarihinde,’’ MK toplantılarında izlenmesi gereken yol’’ adı altında tuttuğum notlar ve örgütsel sorunlara ilişkin sorular, açıklamalar ve önerilerimi yayınlayacagım.

Engin Erkiner’in, yukarda verdiği linkteki yazı, her ne kadar 1. Konferansa Açık Mektup adını taşıyor olsa da, yazının içeriğinden de anlaşılacagı gibi, ‘’açık mektup’’ 1. Konferansa değil 1986 Aralık ayında yapılan 1. Kongre’ye hitaben, İrfan Dayıoğlu tarafından, Fransa’daki tüm yoldaşların ortak görüşü olarak kaleme alınarak, Kongre’de   M. Burgaz tarafından okunmuştur.

Engin Erkiner yazdı ama bir kere de ben yazayım.

M. Burgaz tarafından kongre’de okunan bu yazının son derece ilginç bir de arka yüzü bulunuyor. Bu mektup, Fransa’daki iki MK üyesine (Salih ve Zafer) rağmen ve onlardan habersiz yazılmıştır.

 M. Burgaz, sadece bu yazıyı okumakla yetinmedi ve epey uzun sayılabilecek bir de konuşma yaptı. Söyledikleri, okuduğu yazının içeriğinden çok daha sert ve acımasız(!)dı. Kelimenin gerçek anlamıyla söyleyecek olursam, Fransa’da bulunan her iki MK üyesini de yerden yere vurarak adeta itin götüne sokup çıkarttı. ‘’Bu iki kişinin (Salih ve Zafer) bırakınız MK üyeleri olmalarını devrimci bile olmadıklarını, Acilciler örgütünü  Avrupa’da dağıttıklarını, herkesi soyup soğana çevirdiklerini, insanları birbirlerine düşürerek idare etmeye çalıştıklarını, ellerine geçirdikleri paraları (kumar oynamak da dahil) kişisel zevkleri için kullandıklarını vb. anlattı.

Düşünebiliyor musunuz, iki MK üyesinin bulunduğu bir ülkede üye ve taraftarlar bir araya geliyor Fransa Komitesi olarak Kongre’ye, adı geçen bu iki MK üyesinin devrimci olmadıklarını rapor ediyorlar.

Bu mektup ve konuşmaya rağmen bu iki kişi yeniden MK’ya aday gösterildi ve seçildiler.

Bu durum bazılarına garip gelebilir, yazdıklarımla ortaya çıkan sonucun birbiriyle çelişkili olduğu söylenebilir ve bu iki kişinin tekrar seçilmiş olmalarını nasıl izah edebildiğim sorgulanabilir. Nasıl seçildiler? Onu da açıklamak durumundayım.

Kongre’de 7 kişilik bir MK seçilecekti. Hal böyle olunca, normal bir prosedürde en az 14 kişinin MK adayı olarak kongrenin onayına sunulması ve gizli oy açık sayım yapılarak en çok oy alan 7 kişinin MK üyesi olması gerekirken, bizde böyle olmadı. Seçilecek olan 7 kişi için 7 tane aday gösterildi. Dolayısı ile adı geçen bu iki kişi (Salih ve Zafer) hiç oy almamış olsalar bile, yeniden seçilmiş olacaklardı. Öyle de oldu.  Yeniden MK üyesi seçilmiş oldular.

1.Kongre’de, MK’ya aday gösterilen ve seçilen H. YILMAZ cezaevin’de idi. M.Ç’ adlı bir başka yoldaş Türkiye’de olmasına karşın ne aday olduğundan, ne de seçildiğinden haberi vardı. Kaldı ki bu kişi MK üyesi seçilmesine karşın hiç bir zaman örgütle ilişkiye girmemiştir.

Salih ve Zafer dışında ben, A. Sönmez ve M.Ural kalıyor.

Ali Sönmez’in MK üyeliği 1. MK toplantısından hemen sonra resmi olarak değilse bile pratikte  bitmişti. Hakkında uzun zamandır yapılan dedikodu ve karalamalar vb. nedenler bir yana, Mihrac Ural ile arasındaki ‘’ özel sorunlar(!)“ nedeniyle de,  ‘’Suriye’de ihbar edilerek hapse atılacağı’’ endişesi içindeydi. Şam’da örgütün ulaşamayacağı bir yerde, benim dışımda kimseyle ilişki kurmadan uzun süre gizli yaşadı ve  Fransa’ya geldikten sonra’da örgütle ilişki kurmadı ve kısa zaman sonra da, hakkında yazılan ‘’ Ali Sönmez dosyası(!)’’ ile ‘’karanlık adam’’ ilan edilerek , benim karşı oyuma rağmen diğer MK üyelerinin oy çoklugu ile örgütten ‘’ihraç’’ edildi Sıranın bana geldiğini bilmeme rağmen direndim. Başını Mihrac Ural’ın çektiği Suriye çetesinin örgütten ihraç edilmesi için yaptığım çabalar sonuçsuz kaldı.

Yapılan kongre’nin, uyduruk ve sahte olduğunu anlamış olmama rağmen tek başıma kalmıştım.

Avrupa’ya gitmeden önce Mihrac Ural tarafından bana yapılan telkinlerin hiçbirisini kabul etmedim. Özellikle, ‘’yoldaş, Avrupa’da şu Salih’in tüm izini sil, onun anasını belle’’ diye  tam bir lümpen diliyle söylenmiş sözlere karşı çıktım. Hatta Fransa’ya geldğim gün Salih’in evinde bunu kendisine bizzat  söyledim. ‘’Senin işini bitirmek a… bellemek için geldim’’dedim. Hiç aldırmadı ‘’amaann ne yaparsan yap’’ diye herşeyden bezmiş hiç bir devrimci özelliği olmayan bir adam duruyordu karşımda.

Ben, Avrupa’ya gelmeden önce, Mihrac Ural bir yandan, Fransa’da ulaşabilecegi tüm yoldaşları telefonla arayarak ‘’ Avrupa’ya Cemal yoldaş geliyor, herşey düzelecek ona güvenin’’ derken, öte taraftan da Salih ve Zafer’I arayarak, ‘’ Siz Cemal’i boşverin bildiğiniz gibi devam edin’’ diyordu. Bütün bu kepazelikleri bilmeme rağmen aldırış etmedim. Mihrac Ural ve Suriye çetesinden hiç bir beklentim kalmamıştı. İhrac edilmeleri ve bu örgütün yeni baştan inşası gerektiğini, bu olmadığı taktirde kendimize en yakın gördüğümüz bir örgütle birleşmeyi düşünüyordum.

Fransa’ya gelir gelmez, tüm yoldaşları dolaşmaya, çoğunun örgütten ayrılmış olmasına rağmen, yeniden çalışmaları için ikna turlarına başladım. Başta Mehmet Koç yoldaş olmak üzere hemen hemen herkesi ikna etmiştim. Hollanda’ya gittim, oradaki eski yoldaşlarla ilişki kurdum ve yeni bir hamle başlatmak için birlikte karar aldık.

Açık Mektup’da da söylendiği gibi Avrupa örgütümüz yok edilmişti. Almanya , Hollanda, İsviçre ve diger  Avrupa ülkelerinde, eskiden binlerle ifade edilen kitle ve kadro ilişkisinde, bir elin beş parmağı kadar bile insan kalmamıştı. Eski militanlarımızın birçoğu, bırakınız ACİLCİ’liği, devrimciliği bile bırakmıştı. Dolaştığım her yerde, söz dönüp dolaşıyor Suriye’de yapılanlar ve Fransa’da bulunan Salih ve Zafer’in kepazeliklerine geliyordu. ‘’Bunlar devrimci ise biz değiliz’’ diyen pek çok eski yoldaşı buna rağmen ikna ettim.

Benim bu çabalarım, başta Mihrac Ural ve onun Suriye çetesini ve Fransa’daki diğer iki MK üyesini rahatsız etti. Duyuyordum. ‘’ Bırakın dolaşsın, o kendini hala Türkiye’de sanıyor, yakında o da yorulur’’ diye arkamdan dalga geçtiklerin(!)i duyuyordum.

Bütün uğraşılarıma  engel olundu. Yapacak hiçbir şey kalmamıştı. Almanya’dan Engin Erkiner’le ilişki kurdum, durumu kendisine anlattım. Engin’in bana söylediği şuydu:’’ hiçbir çaban başarılı olmaz, kendini yorar yıpratırsın, bu örgütte yapılabilecek hiçbir şey yok. Buna karşın sonuna kadar uğraşmaya devam etmeme rağmen  dediği gibi tüm çabalarım boşa gidiyordu.

Yavaş yavaş umudum kırılmıştı. Örgütümüz elden gitmiş ve Suriye istihbaratının hakimiyetine girmişti. Son bir çaba olarak aşağıda kaleme aldıgım ‘’MK toplantılarında izlenmesi gereken yol’’ alt başlıgı ile tuttuğum notlar ve cezaevlerine ilişkin sorular öneriler ve örgütün genel durumuna ilişkin kimi gözlemlerimi aktarmaya çalıştım. Yazının aslı elimde değil ama yazmadan once tuttuğum notlar elimde, ilgilenenlerin okuması için aşagıdaki linkte veriyorum.

http://acilciler.wordpress.com/mk-toplantilarinda-izlenmesi-gerekli-yol-doc

Bu örgütte yapabilecegim hiçbir şey kalmamıştı, Fransa’daki yoldaşlarla konuşarak ayrılmak ve TKEP’e katılmak üzere anlaştık.  

Cezaevlerindeki yoldaşlara bir yazı yazarak, örgütümüzün içersine düşürüldüğü durumu anlatmaya çalıştım. Kaç kişinin ve kimlerin eline geçti bilemem, ama birileri tarafından bu nektup Mihrac Ural’a gönderilmiş olmalı ki, daha önce anlattıgım gibi, Suriye’den apar topar Paris’e geldi.

Sadece yoldaşlara yazmakla kalmadım. Fransa’da MK üyesi Salih’le de konuştum. Bu örgütün Suriye Çetesinden kurtarılmasını anlattım. Suriye (Lazkiye) komitesinin Mihrac Ural ile birlikte örgütten İHRAC EDİLMESİ gerektiğini anlattım. Salih, bu önerime karşı çıkmadı, ‘’ konuşmak gerek, iyi düşünmek gerekir ‘’gibisinden laflar sarfetti ve sonunda bir açıklama yazısı ile bu çetenin örgütten ihraç edildiğini bildiren bir yazı yazmama karar verdik. Adı geçen yazıyı yazdım ve okuyup değerlendirmesi için Salih’e verdim. Salih de her zamanki yaptığını yaptı ve yazıyı Mihrac’a yolladı.  (İsteyenler aşağıdaki linki tıklayarak bu mektubu tekrar okuyabilirler )

http://acilciler.files.wordpress.com/2012/01/acilcilerden-ayrilmadan-evvel.doc

Bütün bunlardan sonra, asıl yazmak istediğim konuya geliyorum.

Elimde şimdi yayınlayacağım bir başka BELGE daha var. Adı geçen belge, 1981 tarihinde, Müntecep KESİCİ (Şeyh) yoldaşın başını çektiği ayrılan yoldaşlar tarafından kaleme alınmış ve HATAY İL KOMİTESİ  imzasıyla   yayınlanmıştır.

Önce bu belgeyi okumanızı tavsiye ediyorum.

http://enginerkiner.files.wordpress.com/2012/01/muntecep-kesici-ile-birlikte-ayrilanlarin-yazdigi-bildiri.pdf

Dikkatli bir gözle okundugu zaman  bu belgenin birçok şeyi ifade ettiği ve bizim 4 seneye yakın yazdıklarımızın alt yapısını oluşturduğu görülecektir.

Belge de dikkat çeken bir olaydan bahsediliyor. Ayrılan yoldaşlar tarafından Hatay’da yapılan eylemler…

Mihrac Ural ve çetesinin önce bu eylemlere sahip çıkarak Suriye’de ’ Emekci halkın direniş tomurcukları filizleniyor’’ diye yazılar yazarak sahip çıkmasına karşın aynı eylemler için Türkiye’de tam tersi bir karşı propaganda ile eylemlerin’’provokasyon’’ amaçlı yapıldıgı söylenebiliyor.

Suriye’de başka, Türkiye’de başka..

Ve Müntecep KESİCİ bu çelişkiyi çözemiyor ‘’ önce kendilerinin sandılar sahip çıktılar ama daha sonra kendilerinin olmadıgını anlayıp karşı çıktılar’’ diyor.

Müntecep Kesici ve ayrılan yoldaşlar, Mihrac Ural’ın yaptığı bu ‘’cin’’liği fark edemiyorlar. Onlar sanıyorlarki, ‘’Mihrac Ural bu eylemleri bizim genç yoldaşlar yaptı diye sahipleniyor ve onların yapmadığını anlayınca da karalamaya kalkıyor.’’ Öyle sanıyorlar..

Yanılmışlardı…

Mihrac Ural’ın, özellikle güney bölgesinde yapılan her eylemi (kim yapmış olursa olsun) Cemil Esad ve Muhabarat’a giderek biz yaptık( !) dediğini bilmedikleri için yanılmışlardı.

Hal böyle olunca, Türkiye’de, bu eylemlerin ‘’provokasyon’’ olarak karalanmasının nedenlerini de yanlış değerlendiriyorlar.

Müntecep Kesici ve yoldaşları, Mihrac Ural’ın yakalanır yakalanmaz MİT’le anlaştığını ve Acilciler örgütünü ‘’ehlileştirmek’’ için söz verdiğini bilmedikleri için burada MİT’e verilen mesajı göremiyorlar.

Müntecep Kesici ve onunla birlikte örgütten ayrılan yoldaşlar Mihrac Ural’ın, çift taraflı çalışan iki yönlü bir ajan olduğunu haklı olarak bilmiyorlar ve doğru tespitlerde bulunmalarına rağmen, ihanetin nereden kaynaklandıgını, hedef ve amaçlarını göremiyorlar. Görebileceklerinden endişe duyan Mihrac Ural’ın Müntecep Kesici’yi öldürtmesi de zaten bu endişenin sonucudur.

Hatay İl Komitesi imzalı bildiryle üstlenilen eylemlere Suriye’de sahip çıkarak Muhabaratın ve Cemil Esad’ın gözüne girip kucağına oturanlar, aynı eylemler için Türkiye’de ‘’provokasyon’’ diye karşı çıkarak da MİT’in gözüne girmek ve ‘’bakın işte ehlileştiriyorum’’ mesajı veriyorlar.

Tıpkı, Kuzey Kore’de, Kim il SUNG’un  heykeli önünde Hz. ALİ ve MURTADA hareketini öven bir pankart açıp,  resim çektirip Cemil ESAD’a’’ üstad gördüğün gibi ideolojini komünizmin merkezine kadar yaymaya çalışıyoruz’’ diye takdim edildiği gibi. Tıpkı, ‘’büyük balık operasyon sırasında gazetelerde çıkan eylem haberlerini Arapçaya tercüme ettirerek Paris’teki Suriye elçiliğine günü gününe verdiklerii gibi..

Duyuyorum. Bazı arkadaşlar ‘’yeter artık, Mihrac Ural’ı adam yerine koyup  fazla ciddiye alıyorsunuz’’ diyorlar.

Bu doğru değil. Mihrac Ural ve onun Suriye çetesini ciddiye falan aldığımız yok. Mihrac Ural ve onun gibi devrimci kılığında gezen  ve kendilerine ‘’devrimci’’ örgüt süsü vererek, devrimci onuru ayaklar altına alan tüm çapulcuları anlatmaya çalışıyoruz. Mihrac Ural bizim için bir amaç değil, sadece bir araçtır’’ hepsi o kadar.

Mihrac Ural ve çetesi dediğim için, bunların öyle aman aman birçok kişiden oluştuğunu sanmanızı istemem. Dağıldılar, teker teker dağıttık Kalanlar üç kişidir. Lazkiye’de Mit ve Muhabarat’tan, Sırtlan kod adlı Mihrac Ural, yine Lazkiye’den Hanefi AVCI peydahlaması ucuza kapatılmış Şerif ve Türkiye ayağında Mehmet AĞAR’ın içimize yerleştirdiği Mehmet YAVUZ adlı velet olmak üzere üç kişi olduklarını özellikle belirtmek isterim.

Yayınladığım tüm belgeleri alt alta koyun ve okuyun. Fransa’daki yoldaşların kongreye gönderdikleri ‘’açık mektup’’ adlı rapor, Müntecep Kesici ve yoldaşlarının yazdıgı bildiri ve benim, hem cevaevlerindeki yoldaşlara, hemde, ‘’MK toplantılarında izlenmesi gereken yol’’ üzerine tuttuğum taslak yazı notları ve oradaki öneriler, tüm bunlar birbirinden habersiz ama hepsi de hemen hemen aynı şeyi söylüyor. Suriye (Lazkiye) çetesi tüm bu öneri ve temennilere kulak tıkıyor. Söylenen hiçbir şey yapılmıyor, önerilen hiç bir şey ciddiye alınmıyor..  Suriye’de Muhabarat’ın Türkiye’de MİT’in kucağına atılan örgüt ve militanları teker teker örgütlerinden ayrılarak bu çeteyi yapayalnız bırakmasına karşın, amacına ulaşmış olmanın rahatlıgı içinde hareket eden Lazkiye çetesi’nin, eski yoldaşlarla dalga geçercesine bu gün sesini çıkartmayanlar için yoldaş diye hitap etmesi, sessiz kalanlar için utanılması ve hicap duyulması gereken acı bir durum olsa gerek.

Özellikle ALİ SÖNMEZ için bunun böyle olduğunu düşünüyorum.

Belge yayınlamaya devam edeceğiz…