Şuanda 351 konuk çevrimiçi
BugünBugün3381
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11105
Bu ayBu ay11105
ToplamToplam10479529
bugün... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cumartesi, 31 Mart 2012 04:08


Bugün, Mahir’i vurdular.

Bugün, bundan tam 40 yıl önce, Kızıldere’yi kuşattılar. Tanklarıyla, tüfekleriyle ve bombalarıyla geldiler, Kızıldere’yi kana buladılar.

Bugün, bundan tam 40 yıl önce, on’ları vurdular ..

Bugün ne yapıyorlarsa, bundan tam 40 yıl öncede aynı şeyi yaptılar.

Bugün Cudi’yi, Batman’ı Muş’u, Hakkari’yi Dersim’i topa tutuyorlar. 40 yıl önce Kızıldere’yi, Nurhak’ı topa tuttukları gibi...

Bundan tam 40 yıl önce, on’ları kurşunlamışlardı. Bugün 15’leri kurşunladılar..

Bugün, bundan tam 40 yıl önce ‘’fırtına 1, fırtına 2 operasyonları ile zindanları dolduranlar, 40 yıl sonra’da aynı şeyi yapıyorlar ve KCK operasyonları adı altında zindanları doldurmaya devam ediyorlar..

Dün, ‘’anarşi ve terör’’ün kökünü kazımaktan sözedenler, bugün ‘’bölücü ve ayrılıkçı terör’’ün kökünü kazıyacaklarını söylüyorlar..

Emek, barış ve özgürlük taleplerine aldırış etmiyorlar. Dün etmedikleri gibi, bugün de etmiyorlar...

Bundan, tam 40 yıl önce soğuk savaş dönemi vardı. Sosyalist ve kapitalist blok diye iki parçalı bir dünya sistemi vardı.

Bugün yok...

Nerdeyse çeyrek asırdan bu yana tek kutuplu bir dünya sisteminde yaşıyoruz.

Değerler sistemi yerle bir oldu. Egemen siyasal sistemler arasındaki renkler ayırımı bulanıklaştı/bulanıklaştırıldı ve köreldi.

Dünün idealleri bugünün marka’larına ‘’yenik’’ düştü. Kırk yıl öncesinde olduğu gibi, gelecek güzel günlerin idealleri uğruna savaşmaktan öte, bu günün, bu anın getirilerine yada getirebileceklerine göre kuruluyor dostluklar, ittifaklar...

Ne düşündüğüne kimsenin aldırış ettiği bile yok.

Bugün ne ‘’kazandın’’? la ilgileniyor insanlar.

 ‘’Paran kadar konuş’’ denmiyor elbette, paran varsa konuşuyorsun ama...

Komünizm hayaleti Avrupa’da kol gezmiyor  artık.

Avrupa’nın doğu yakasında Lenin’in heykelleri bile yıkıldı.

‘’Emek ve sermaye’nin tarihsel kavgasının sonu geldi, emek yenildi, sermaye nihai zaferini ilan etti’’, korkacak birşey kalmadı(!) diye nutuklar atılıyor artık.

Vahşi kapitalizmin ‘’özgürlük’’ ve ‘’ demokrasi’’ söylemleri ihrac ediliyor ....

Baksanıza, Orta-Doğu’ya‘’bahar’’(!)geliyor.

Katar Emiri, Şeyh Hamad Bin Khalifa bile, demokrasi havariliğine soyunuyor. Atlantik ötesi’nin kar’lı kışı’nı, Tayyip Erdoğan’la birlikte, Arap yarımadasının çöllerine ‘’bahar’’havası’dır diye üfleme’ye çalışıyor.

Amerikan-AB ortak yapımı ‘’bahar’’ rüzgarlarının fırtına olarak ters’ten de esebileceğini düşünen yok. Orta-Doğu’da estirilmek istenen bahar rüzgarları istikrar sananların, Irak’ı unuttukları, Afganistan’da neler olup bittiğini bile görmedikleri, görmek istemedikleri anlaşılıyor.

Libya’ya istikrar gelmedi.

 Mısır’a da gelmedi.

Irak’a gelmediği gibi.

Afganistan’a gelmediği gibi..

Tunus’a gelmeyeceği gibi..

İstikrar götüreceğini söyleyen uluslararası soygun ve talan çetesinin ‘’demokrasi’’ paketi içerisinde ‘’istikrarsızlık’’ olduğunu anlayan kim?

Soguk savaş sona erdi. Sıcak savaş öncesinin provaları yapılıyor.

Yeni bir dünya kuruluyor ve kartlar yeniden açılıyor.

İçerisinde yaşadığımız yüzyılın son çeyreğine hazırlanan uluslararası soygun çetesi, yüzyılın son çeyreğinde, karşı karşıya kalabileceği rakiplerine karşı şimdiden ‘’kurtarılmış alan’’lar yaratmanın temellerini atmaya çalışıyor.

Büyük Orta-Doğu projesi (BOP)’un rölü, bölge halkları açısından bu nedenle önemli oluyor. Erdoğan bu nedenle BOP’un eşbaşkanı seçiliyor, İsrail ve Erdoğan ikilisi bu nedenle önemli oluyorlar.

Bugün, Uluslararası soyun çetesi, kamuoyuna yansıtıldığı gibi, İran islam cumhuriyeti ile değil, esasen, Pasifik havzasının batı yakasında, hızla gelişmekte olan Çin’in, Basra körfezi yolu’nu keserek, Çin ekonomisinin gelişme dinamiklerini kontrol etmek için savaşıyor.

Büyük Orta-Doğu projesi ile orta-Doğu’nun totaliter islami yönetimlerinin demokratikleştirilerek istikrarı değil, tam tersine Bölgenin daha da istikrarsızlaştırılarak tam bir kaos ortamına sürüklenmesi ve kendi içlerinde bin parçaya bölünüp yüz üstü bırakılması hedefleniyor..

Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti işte böyle bir ortamda ‘’kanda kına yakma’’ya çalışıyor.

Ülke içerisindeki muhaliflerine, özelliklede Kürt muhaliflerine karşı yürüttüğü amansız saldırganlığın nedenlerini burada aramak gerekiyor.

Erdoğan iktidarının büyük bir hevesle üstlendiği ve tam bir misyoner militanlığı ile yürütmek istediği görevin başarısı,  içerdeki  muhalefetin bir an evvel  susturulmasıyla doğru orantılıdır..

Hal böyle olunca, Demokrasi güçlerinin, Kürt muhalefeti ile birlikte hareket ederek, Erdoğan iktidarının hareket kabiliyetini kısıtlayıp, üstlendiği misyonerlik görevini başarısızlığa uğratma olanakları göz ardı edilmemelidir.