Şuanda 378 konuk çevrimiçi
BugünBugün3396
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11120
Bu ayBu ay11120
ToplamToplam10479544
hakkari'de barışa kurşun mu sıkıldı? PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Perşembe, 21 Haziran 2012 17:53


Bu yazının yazıldığı şu saatlerde Hakkari (Dağlıca) de  çatışmanın devam ettiği haberleri gelmeye  devam ediyor.

PKK ile devlet güçleri arasındaki çatışmada ölü ve yaralı sayısı hakkında değişik rakamlar veriliyor olsa da, ölü ve yaralı sayısının  her geçen saat değişmekte olduğu biliniyor.  

Her zaman olduğu gibi bu olayda da, her kafadan bir ses çıkıyor. TV ekranlarında , ‘’terör uzmanları’’ derin yorumlar yapıyorlar. Gazete manşetleri ve boylu poslu köşe yazarları ‘’ tam da barışa bir adım kalmıştı ki.... diye başlayan’’ ve  ‘’PKK’nın  barışa darbe vurduğu’’ demagojisi ile devam eden klişeleşmiş yalan yazıcılığa  devam ediyorlar..

Hangi barışa darbe vuruldu? Nasıl bir barış ortamına yaklaşılmış olduğu yada, sıkça sözü edilen bir barış ortamının nerede olduğu gerçeğinden bahsedene rastlamak mümkün olmuyor.

Sözüm ona yetkililer, ‘’terör örgütü silahı bırakırsa, asker operasyon yapmaz’’diyor. Talabani’ ve Barzani’nin girişimlerinden bahsediliyor. ABD’nin zaten ‘’baştan beri’’ işin içinde olduğu söyleniyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu ‘’akil adamlar’’la bu işin çözülebileceği umuduyla başbakan’ın kapısını çalıyor ve MHP’nin ‘’ikna’’edilmesi için görevlendiriliyor.

Bütün bu karmaşa içerisinde KCK operasyonları da son hızıyla ve aralıksız devam ediyor. Demokrat Aydınlar, muhalif basın mensupları, BDP il,ilçe başkanları başta olmak üzere, her kademeden yöneticileri ve halk oyu ile seçilmiş belediye başkanları, dahası,  millet vekilleri, kısacası,  Kürt’üm diyen her kesim üzerinde tam bir terör estiriliyor,. 10 bin’in üzerinde Kürt ve Kürt dostu devrimci-demokrat sorgusuz sualsiz tutuklanarak   cezaevlerine tıkılıyor.

Samimiyetle ve soruna köktenci yaklaşımın kıyısından köşesinden geçilmeksizin ‘’siz durun biz vuralım, önce belinizi kıralım sonra bakarız’’demek olan bugünkü devlet politikasının imha edici, sinsi ve iki yüzlü politikasının  sonuç alıcı bir yöntem olacağı sanılıyor.

Bu yöntem, 1993’lü yıllarda, Ağar-Çiller ikilisi tarafından  denenmiş ve  hiçbir sonuç alınamamış eski bir yöntemdir.  Aradaki fark, eylemlerinin yada saldırganlıklarının daha da sert olmasına karşın, söylemlerinin ‘’yumuşak’’ olmasından ibarettir.

Yandaş basın ve sindirilmiş kimi sözde ‘’aydın’’geçinen bir güruh  tarafından dillendirilen  deogojik söylemlerden etkilenen  sokaktaki sade vatandaş arasında yaratılmış olan ‘’barışa bir adım kaldı ha kaldı’’ beklentisidir.

Hakkari’de meydana gelen olayın ardından, meydanlara dökülen öfkeli kalabalığın yoğunluğunun bir nedeni de,’’ barışa bir adım kalmışken’’ diye yaratılan sahte umutların ‘’suya düştü’’olarak çarpıtılmasının bir sonucu olduğu kanaatindeyim:

PKK karşıtlığı temelinde Kürt halkına karşı başlatılan’’ haclı seferi’’nin bir başka ayağı da Ulusal TV’dir.

İktidar kanadının, ‘’havuç-sopa’’politikası yanında, Türkiye’nin eskiden kalma tüm faşistleri, tüm ulusalcı, şoven ve ırkçı kesimleri de, Ulusal TV kanalı  etrafında bir araya gelerek hemen hemen her gün Kürt halkına karşı kinlerini kusuyorlar, ‘’vatan millet edebiyatı ve bölünüyoruz ‘’ teraneleri ile halklar arasında düşmanlık tohumları ekerek kışkırtıcılığın başını çekiyorlar.

Bir yandan, 35 senedir devam eden bu kirli savaş da ölen asker cenazelerini ranta dönüştürerek  kan üzerinden politika yapmakta olan MHP’ tabanına oynarken, öte taraftan da CHP’nin ulusalcı kanadını etkileyerek yeni bir ‘’milliyetçi blok’’ kurmanın ham hayali içerisindedirler.

Kelimenin gerçek anlamıyla söyleyecek olursak, ‘’at izinin it izine karıştırıldığı’’ bir dönemde bulunuyoruz.

Gerici AKP iktidarının yarattığı bu puslu ortam ve  günü birlik ortaya attığı  suni gündemler kargaşası içerisinde, devlet kurumlarının teker teker ele geçirerek  militanlaştırıp, dinsel motiflerle reorganize etmekte olduğu bilinmesine karşın, muhalif kesimlerin örgütsüzlüğü nedeniyle sonuç alıcı bir direniş sergilenememektedir.

Türkiye’nin namuslu demokratları, sosyalistleri ve tüm ilerici güçlerinin bugünkü tepkisizliği, olaylar karşısındaki bekle gör  politikasızlığının asıl nedeni de sözünü ettiğimiz örgütsüzlüğünün bir sonucudur.

Bu durumu aşmanın, Birleşik devrimci bir alternatif yaratmanın biricik yolu, kendilerini sol siyasal cephede görmelerine  karşın  Kürt özgürlük hareketine de hala kuşku   ve güvensizlikle bakmaya devam eden güçleri de içersine alacak olan yeni bir  örgütlenmenin gün geçirilmeden yaratılmasından geçtiğinin fark edilmesi gerekiyor.

Bugünden başlayarak, birleşik devrimci bir alternatif yaratma çabalarına katılmayanların, böyle bir çaba içerisinde samimiyetle yer almayanların tarih önünde mahkum olmalarını görmek  için kahin olmaya gerek olmadığı kanısındayım.

‘’Hakkari’de barışa kurşun sıkıldı’’ diye demagoji yapanları, Kirli savaş’tan medet uman, ondan nemalanmaya çalışan siyaset tüccarlarını geriletmenin olmazsa olmaz koşulu birlik,birlik ve birlikte mücadeleden geçiyor...