Şuanda 161 konuk çevrimiçi
BugünBugün3276
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11000
Bu ayBu ay11000
ToplamToplam10479424
sizler mezarlarınızı polis ve jandarma izniyle mi ziyaret ediyorsunuz? PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Pazartesi, 22 Ekim 2012 19:53


Türkiye’de çağdışı yasalar yürürlükte, ölen bir yakınınız veya  arkadaşınız   varsa,  bu oğlunuz veya kızınız da olsa, geçmişte terörle ilgili herhangi bir suçtan yargılanmışsa yada yargılanmadan infaz edilmişse, sonraki zamanlarda yaptığınız ziyaret, terörü ve teröristi övme işlemi fiili kabul edilerek,  kovuşturma sebebi sayılıp, hakkınızda işlem yapılmaktadır.

18 Mayıs 2012 tarihinde, Karakaya köyünde  gerçekleşen, İbrahim Kaypakkaya  ziyareti nedeniyle,  yüzün üzerinde insan soruşturma kapsamına alındı. Ölen insan, 40 yıl önce Diyarbakır’da öldürüldü, hemde yargı süreci bitmeden, bunun araştırılıp soruşturulacağı yerde,  oraya gidip görmek isteyen insanları yargı önüne çıkarmaya çalışıyorlar.

İnternet ortamında bu tür haberlere raslarsanız şaşırmayınız. Çok sevip saydığım insan, Arap Karakaya(Kaypakkaya)’nın mezarını ziyaret bile İbrahim’in yanında diye aynı paralelde görülerek işleme tabii tutulmayacağını kim garanti etmektedir. Eşi Şükran Karakaya’da şimdi aynı pozisyonda, Sivas’ta asılan Pir Sultan’ı ziyaret edenleri açıktan soruştursalar çağdışı deriz, ama, kırk yıl önce  işkence ile yargısız katledilen İBO’nun ziyaretcilerine yapılan işlemler, acaba, çağdışı değilmidir?

Devrimciler, Demokratlar ve haala varsa aydınlar bu işin peşini bırakmadan mücadele etmelidirler. Ben öneri olarak İbrahim Kaypakkaya ve onun zarara uğratılan ailesi için, bir vakıf kurulması gerektiğini, yurt içinde veya dışında gerçekleştirilerek ailenin birinci ve ikinci derecede yakınları için rahatlama sağlayabilecek ortamın hazırlanmasının gerekli olduğuna inanıyorum. İbrahim’in mezarının korunması tahribatı sonucu yeniden yapılması ve çileli baba, Arap Kaypakkaya’nın gelecek yıl yapılacak sade mezarının yapılması gibi işlemlerin bu vakıf ve vakıf girişiminin karşılamasını savunuyorum.

İlerici, demokrat ve devrimcilerin, artık uyanmalarını, eksik kalan bazı şeylerin bitirilmesini ve yeni bir sayfanın açılması ve bunun aciliyetinin bilinmesi, ülkemiz devrimci tarih sürecinin gerekliliğidir.

Ufak tefek gibi görülen bazı şeylerin, büyük çabalar gerektirdiğini yaparken anlamak daha kolaydır. Emek isteyen bu tür işlerin insanları bir araya getirmeye vesile olduğunuda hepimiz biliriz. Gerek Mahir’lerin, gereksede  İbrahim’lerin Deniz Gezmiş yoldaşlara uygulanan belgesel çalışmalar ve diğerleri gibi unutmayı önleyici girişimlerin başlatılması ve onların kabirlerinin korunması bizlerin en asgari anlamda vicdani görevi olmalıdır.

Dün Arap Kaypakkaya’ya bugün Şükran anaya yapılan demoklesin kılıcı baskısını ortadan kaldırmalıyız.

Şükran ana şöyle iki dörtlükle sorununu sıralamış arif olan anlar;

 

Bilmiyorsun işin öte yüzünü

İbo’m beni yaktı içime ateş attı

Dostlar ağladı düşmanlar güldü

Doğurmaz olaydın sen beni anam

 

Şükran ana der ki, acılar oldu ekmeğim

Yanıma gelemiyor yaren yoldaşım

Gurbet elde kaldı   biricik başım

Niye beni doğurdun ciğerim anam

 

6  Haziran 2012  ANKARA

 

Evet, arif dostlar, anaları pişman etmeyelim o bana söylemedi ama, dertlerini anladım. En çokta İbo’yu savunuyorum diyenlere bu görev düşüyor, tabii ki, bize de...