Şuanda 469 konuk çevrimiçi
BugünBugün3446
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11170
Bu ayBu ay11170
ToplamToplam10479594
fare yüreği ile kaplan olunmaz PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cumartesi, 03 Kasım 2012 00:04


Yüzlerce yurtsever Kürt devrimcisi açlık grevindeler. Kısa zamanda çözüm bulunmadıgı taktirde ardarda ölümler olacagı kaçınılmaz gibi görülüyor. Dikkatiniz çektimi bilmiyorum. Düne kadar Suriye için meydanlara dökülen Ulusalcı/Ergenekoncuların cezaevlerinde yaşanan zulüm karşısında gıkları bile çıkmıyor. Bekliyorlar, yeni cesetler bekliyorlar. Siyasal iktidarın Suriye politikasına karşı çıkmasınlar  demiyorum. Gözlerinin önünde yaşanan insanlık dramına karşı duyarsızlıklarından söz ediyorum.

Sözü Suriye’de yaşanan iç savaşa ve bu konuda takınılan tutumlara getirmek istiyorum.  Duyuyorum, Kimi eski mücadela arkadaşlarımız, özellikle benim ve Engin Erkiner’in ‘’arap düşmanı’’(!) olduğumuzu söylüyorlarmış.

Yanılıyorlar. Yanılmıyorlarsa eğer okuduklarını anlamıyorlar.

Arap düşmanı, Alman düşmanı, Ameriken düşmanı yada İsrail düşmanlıgı yapılmaz. Rejim düşmanı, yönetim karşıtı yada ne bileyim herhangi bir yerde (bu Türkiye de olabilir) belli bir politikaya muhalefet edilir ama bir ulusa karşı topyekün düşmanlık yapılmaz.

Arapları, Kürtleri,Almanları, Fransız yada Amerikalıları sevmiyorum demek IRKÇI’lık yapmak demektir. İbrahim ve Engin’in ‘’arap düşmanı’’oldugunu söylemek İbrahim ve Engin’i ırkçı olarak suçlamak demek olurki, ben hiç bir eski yoldaşımın böyle düşünebileceğine inanmıyorum.

Konu açılmışken birkez daha Suriye konusuna eğilmek istiyorum ve aşağıdaki bir kaç soruya samimiyetle cevap verilmesini rica ediyorum.

Soru bir: Samimiyetle cevap veriniz.

Suriye’de, Başer Esad yönetiminin demokratik olduğunu,

Suriye halklarının demokratik bir yönetim tarafından yönetildiğini söyleyebilir misiniz ?

Cevap vermeden önce, aynı soruyu Erdoğan iktidarı, dahası tüm Orta-Doğu ülkelerinin geneli açısından da cevaplandırabilirsiniz.

Libya’da Kaddafi, Mısır’da Mübarek, Irak’da Saddam, Tunus’da  Zeynel Abidin Bin Ali’yi de hatırlayabilirsiniz.

Suudı Arabistan’ı, Kuveyt’i, Ürdün’ü, Birleşik Arap Emirlikleri’ni de düşünün.

Acele etmeyin,  rastgele konuşmadan, bir değil, bin kez düşünün ve bir defada cevaplayın. Yüreğinizle diliniz arasındaki samimiyetten emin olun ama…

Suriye başta olmak üzere yukarda adını saydığım ülke yönetimleri arasında özde ne fark var ?

Demokrasi ve en temel insan hakları bağlamında, esasa ilişkin ciddi bir fark görebiliyor musunuz ?

Görüyorum diyeniniz varsa eğer, karnından  konuşmadan adam gibi ortaya çıksın ve bu farkı bizlere de izah etsin.

Ne dersiniz? Köklü bir fark olup olmadıgını söyleyebilen çıkar mı  ?

Soru iki :  Bu ülkelerin hemen tamamında siyasal erki ele geçirmenin temel aracı darbe olmamış mıdır ? Darbeyle iktidar koltuğuna oturanlar ömür boyu iktidar olmadılar mı? Kendilerinden sonra iktidarı kime devrettiler ?  Örneğin Suriye’de, Başer Esad yönetiminin seçimle iş başına geldiğini söyleyebileniniz var mı ?

Kaldı ki, seçimle iş başına gelmenin dahi, demokrasi açısından mutlak gerekli olduğu söylense  bile, demokratik bir yönetim biçiminin  temel kıstası seçim olabilir mi ?

Kenan Evren’i düşünsenize… Yüzde 98’lerle anayasasını kabul ettirmemiş miydi ?

Soru üç ; Orta-Doğu’da Anti- Emperyalist olmanın kıstası nedir? İsrail siyonizminin bölgesel yayılmacılığına karşı olmak, anti- emperyalist olmak için yeterli midir ?  Suudi Arabistan ve Kuveyt Başta olmak üzere, bölge ülkelerinin hemen tamamı, sözüm ona İsrail’in  işgalci politikalarına karşı değil mi ? Filistin direnişini başından sonuna finanse eden ülkelerin ilk sırasında Suudi Arabistan ve Kuveyt yok muydu ? Yayılmacı İsrail siyonizminin Golan tepelerindeki işgalne destek veren bir tane Arap ülkesi gösterebilir misiniz ? Böyle olması bunların anti- emperyalist oldukları anlamına mı geliyor ?

ABD ve AB’nin İsrail yanlısı tutumunu bir an için göz ardı ederek cevap verin. Suriye ve diğer tüm Orta-Doğu ülkelerinin kapitalist-emperyalist dünya sistemi ile temel çelişkisi kalır mı? Kalır diyorsanız eğer söyleyin..

Tunus, Mısır ve Libya’daki yönetim karşıtı gösterileri ‘’arap baharı’’ diye selamlayanlar, aynı gösteriler Suriye’ye sıçradığında anti- emperyalist( !) olduklarını hatırladılar. Libya’nın Suriye’den daha az anti-emperyalist oldugunu kim iddia edebilir ? Bunlar, gerçekten de anti-emperyalist politikalar mı izliyorlardı ?

 Soru dört ; Suriye ve Türkiye’yi karşılaştırınız. Her iki ülkede de Kürt halkı vardır. Bu halka uygulanan politika bakımından karşılıklı bir değerlendirmede bulunun. Aradaki farkı ya da benzerliği değerlendirin.Demokrasi adına ne bulduğunuzu söyleyin.

Bir başka ulusu ezen ulusun özgür olamayacağını hatırlamanıza bile gerek yok. Karşılaştırınız ve samimi cevap veriniz. Suriye’li Kürt’lerin Esad rejimini desteklemeleri için nedenleri var mı ? Yıllardır doğup büyüdüğü topraklar üzerinde insan yerine konulmayarak kimliksiz yaşayan bir halkın, adı geçen yönetimi gönülden desteklediğini iddia etmek kadar aptalca birşey olabilir mi ?

Nüfusunun büyük çogunlugu sünni kökenli bir halkın Hama’da topa tutularak katledildiği bir ülkede Sunni çoğunlugun bu iktidarı destelemeyeceği açık değil mi ?

Suriye’de Nusayri (alevi) azınlıgın Esad rejimini desteklediği iddia ediliyor. Esad rejiminin Nusayri (alevi) azınlığa ne tür ayrıcalıklar tanıdığı söylenmiyor ama. Nusayri’lerin Suriye’deki ayrıcalıkları nedir bilen var mı ?

Suriye’nin Nusayri azınlığına, ‘’sopayı gösterip tokata razı’’ edilmesine ‘’ destek’’ mi diyorsunuz ?

Kaldı ki, sosyalistlerin uluslararası sorunlara ilişkin tespit ve çözüm  önerilerinde din ve inanç temelli bir yaklaşım olabilir mi? Din ve mezhepsel saflaşma temelinde politik tavır belirlerlemenin bırakın sosyalist olmayı, demokrat oldugu söylenebilir mi? İçeriği din ve mezhepsel motiflerle bezenmiş bir saflaşmanın, sınıfsal içeriğinden söz edilebilinir mi? Böylesi bir oyunda, figüran olarak bile rol aldığınız taktirde Tayyip Erdogan’ların gerici ve işbirlikci Suriye politikasını eleştirme hakkınız olabilir  mı ? Olsa bile inandırıcılığı kalır mı ?

Soru beş ; Orta-Dogu haritasını önünüze alın ve bakın. demokrasi ve insan hakları karnelerine bir göz atın.  Demokrasinin en temel kuralları adına ne gördüğünüzü söyler misiniz ? Kadın hakları, çocuk hakları,hayvan hakları, işçi-işveren hakları, sendikal haklar, grev, toplantı ve gösteri hakları, hukusal eşitlik (sözde de olsa) sağlık ve sosyal içerikli demokratik haklar, örgütlenme özgürlüğü vb. vb.. Dişe dokunur bir hak, insani bir politik yaklaşım görebilirseniz not edin, konuşalım.

Soru altı ; Suriye’de iki seneye yakın bir iç savaş var ve tüm şiddetiyle de devam ediyor.

Çözüme ilişkin somut önerileriniz nedir ? ‘’Suriye’de emperyalist müdahaleye karşıyız’’ demek çözüm müdür ? Devam eden iç savaşta her gün yüzlerce insan ölüyor. Yüzbinlerce insan komşu ülkelere sığınmış durumda.

Suriye ekonomisi şu anki haliyle, önümüzdeki on yılda son iki sene önceki konumuna gelemeyecek kadar tahrip edilmiş olup hergün de tahrip edilmeye devam ediyor. ‘’ Emperyalist müdahaleye karşıyız’’ diyerek bu soruna somut bir çözüm önerisi mi getirdiğinizi sanıyorsunuz ?

Hayır, hiç bir soruna somut çüzüm önerisi getirmediğinizi gayet iyi biliyor ve kendinizi kandırıyorsunuz.

Birleşmiş Milletler’in olaya müdahale etmesi, savaşan taraflar arasında mevzilenerek akan kanın durması ve demokratik bir çözüm için barışcıl görüşmelere zemin hazırlayıcı bir ortamın yaratılması önerisine karşı çıkarak,  bunu, ‘’arap düşmanlığı yapılıyor’’ diye algılamak mı  gerekiyor. Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz ? Keskin söylemler arkasına sığınarak sakın ola ki, çaresizlik batağında kıvranıyor olmayasınız.

Soru yedi ; ‘’Arap düşmanlıgı’’ yada ‘’arap dostluğu’’ ne demek ? Bileniniz var mı ?

Kime ve neye göre dostluk yada düşmanlık….

Politik mücadele’de dostluk’da düşmanlık’da yerine ve zamanına göre değişir. Kan davasına benzemez. Erdoğan ve Başer Esad’ların dost ve kardeşliğini hatırlayınız. İki sene önce ‘’dost ve kardeşiz’’ olduklarını söylüyorlardı.  Şimdi can düşmanıyız diyorlar. Tayyip Erdogan’ın ‘’arap düşmanı’’olduğunu söyleyebilir misiniz ? Söylerseniz yanılırsınız.Tayyip Erdoğan, BOP başkan yardımcısıdır. Verilen görevini yapıyor. Ilımlı sünni arapların stratejik dostudur. Suriye’de Başer Esad rejimine destek veren alevi veya sünni arapların düşmanıdır. Tayyip Erdogan’ların Arap dostlugu yada düşnamlığını belirleyen elbette kendisi değil efendileridir.

Suriye’de Başer Esad’ı savunmak dostluk, Başer Esad’ı anti-demokrat diye eleştirmek düşmanlık mı oluyor ?

Başer Esad ve onun gibilerinin demokrat olduğunu söyleyen bir aklı evvel var mı ? Türkiye’de değil, dünyanın hiç bir yerinde,kendisini sosyalist yada devrimci diye tanımlayan bir kişinin Başer Esad yada benzerlerine ‘’demokrat’’tır diyebilir mi ? Diyen varsa söylesin. Başer Esad rejimini, ‘’kötünün iyisi’’ diye destekler, sempati bile duyabilirsiniz. Dah iyi bir alternatif göremediğinizi söyleyerek bunu yapabilirsiniz. Bu tutum, bir yere kadar anlaşılabilr de olabilir. Ama, Başer Esad rejimine can siperane destek vererek savunamazsınız.

Komik olur, gülünç duruma düşersiniz.

Doğu Perinçek olursunuz. Ulusalcı ergenekonculardan olursunuz. Mehmet Yavuz, Mihrac Ural vb ne idüğü belirsiz ‘’adam’’lardan olursunuz. Bunlar gibi olmak ister misiniz ?

Soru sekiz ; Engin Erkiner ve İbrahim Yalçın’ın arap düşmanı(!) olduğunu  söyleyemek okuduğunu anlamayacak kadar beyin özürlü olmak demektir.  Bilmeyeniniz varsa söyleyeyim de öğrenin. Türkiye’nin gericileri ve cahil cüvela takımının, yıllar yıla, sosyalistlerin Türkiye düşmanı olduğunu propağanda ettiklerini hepimiz biliriz.. Bunlar doğru mu? Sosyalistler Türkiye düşmanı mı  ?

Sosyalistleri ‘’Türkiye düşmanı’’ gibi göstermeye çalışan gerici Türk kafası ile bizleri Arap düşmanı olarak göstermeye çalışan gerici Araplar arasında ne fark var ?

Türkiye’de AKP bayragı ve Tayyip posterleri ile sokağa çıkan ve aynı anda da kendisinin sosyalist oldugunu söyleyebilen bir ‘’’adam’’a rastlasanız ne dersiniz ?

Suriye’de da Başer Esad posterleri altında ‘’sosyalist’’olduğunu iddia eden bir başka ‘’adam’’a ne dersiniz ? Her ikisine birden hastirrr çekmez misiniz peki ?

Çekersiniz elbette, ‘’bizim’’ yaptığımızı yapar, hastirrr çekersiniz.

Çekmeyen, ‘’yola devam’’ diyenler de olacak elbette. Bunlar biliniyorlar ve bizden değiller. Aşağıya aktardığım bir Hint masalı var.  Masalın satır aralarına dikkat ediniz.Ne demek istediğimi satır aralarında bulacaksınız.

Okuyun görün…

‘’Bir Hint masalına göre;
Kedi korkusundan, endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücü
bir gün fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya baslar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür ve der ki "Sen cesaretsiz ve korkak birisin.
Sende sadece bir farenin yüreği var.  O yüzden ben sana yardım edemem….."

Anlayanlar için yeterlidir.

Fare yüreği ile kaplan olmaya çalışanlarla bizim işimiz olmaz…