Engin Erkiner
![]() |
|
Bolivya ve uzun ikili iktidar (263) | |
Diğer Yazıları |
En yeni yazılar
![]() | Bugün | 3329 |
![]() | Dün | 3402 |
![]() | Bu hafta | 11053 |
![]() | Bu ay | 11053 |
![]() | Toplam | 10479477 |
Konuk Yazılar
![]() |
|
Sürgünde mücadeleci kadın olmak | |
Bütün Yazılar |
ölümler kapıda, yarın çok geç |
![]() |
![]() |
![]() |
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı |
Pazar, 04 Kasım 2012 19:46 |
Açlık grevlerinde 55 gün, ölüme ramak kala anlamına geliyor. Egemenler hala suskun, sultan ( !) Erdoğan bu gidişe dur emri vermekte inat ediyor. Bir ulusun ulus olmaktan dolayı sahip olması gereken hakları hala yok sayılıyor. Insanların anadillerinde düşünmesine, konuşmasına, rüya görmesine müsaade etmemekte inat eden Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, bin yıllık kardeşlik edebiyatına karşın, kardeşinin insan olmaktan kaynaklı istemlerini kabul etmeyeceğini haykırarak, bağırarak, gözdağı vermeye çalışarak bize ilan ediyor. Ünlü yazarımız Yaşar Kemal başta olmak üzere, bu topraklarda kardeşliği, eşitliği, özgürce yaşamı savunan yüzlerce aydınımızın yeter artık durduralım ölümleri çığlığı da, hükümetçe duymazdan geliniyor. Açlık grevi eylemcilerinin somut ve karşılanabilir talepleri büyük siyasi taleplermiş gibi lanse ediliyor. Üç temel talep var, anadilde savunma hakkı, ana dilde eğitim hakkı, 3.5 milyon tescilli imza ile Kürt halkının ezici çoğunluğu tarafından ulusal önder olarak, ortak irade olarak Kabul edilmiş sayın Abdullah Öcalana karşı uygulanan tecrit politikasına son verilmesi. Bunların hangisi karşılanamaz taleplerdir acaba ? İktidar ve yandaş medya tutsakların bu görkemli eylemini yok saymakta ısrar ediyor. Eylemcilerin sesi olmaya çalışan BDP yandaşlarına, milletvekillerine, irili ufaklı birçok siyasi parti, sendika ve sivil toplum kuruluşuna gazlı, coplu saldırılarda sınır tanımayan AKP hükümetinin uygulamaları görmezden geliniyor. Ancak bilinmektedir ki, Kürt halkı artık bir daha susmayacaktır. Evlatlarının, gelecek kuşakların özgürlüğü uğruna bedenlerini ölüme yatırma erdemliliğini unutmayacaktır. Nasıl ki, Kemal Pirlerin « biz yaşamı ölümü göze alacak kadar seviyoruz » şiarı ile başlattıkları eylem sonrası Özgürlük Hareketi 84 Ağustos kurtuluş atılımını gerçekleştirdiyse, bugün yüzlerce Kürt Özgürlük mahkumunun başlattığı eylem’de eğer talepler görmezden gelinir ve kabul edilmezse, halklarımız arasındaki kopuşun başlangıç günü olacaktır. Kürt halkı artık kendi göbeğini kendi kesecek ve bağımsızlık yoluna girecektir. Bu halkların eşit ve özgür birlikteliğini savunan biz devrimcilerin istemi olmasa da, bugünkü gidiş değişmediği sürece zorunlu bir durum olarak karşımızda duruyor. Bu yüzden yarın çok geç diyerek hemen şimdi, her ilericinin, devrimcinin, demokratın, kısacası kendisine insanım diyenin harekete geçme zamanıdır. Halklarımızın, emekçilerin, tüm ezilenlerin birleşik gücü ; yıkılmak istenen kardeşlik köprüsünü yeniden onarmamıza olanak sağlar ancak. Bugün bize düşen ; ölümleri durdurmak için hemen harekete geçmek ve elimizden geleni yapmaktır. Kürt halkının ve temsilcilerinin gücüne güç katmaktır. Kürt halkının da, tüm halklar gibi kendisini ana dilinde ifade etme hakkı vardır. Herkes gibi kendini anadilinde savunma hakkı vardır. Herkes gibi ulusal önderini sahiplenme hakkı vardır. Ben size ne hak verirsem onunla yetinin diyen Erdoğan ve yandaşlarının sahte efelenmelerine bu halk ve temsilcileri papuç bırakmayacaktır. Umuyorum ki, Türkiyeli diğer ilerici güçler de, bu gidişe dur diyecektir. Geç kaldığımızda halklarımızın arasında büyük uçurumlara yol açacak olan ölümlerin olmasını önleyemeyiz. Bizi birbirimizden koparmaya yeminli gerici iktidara inat, şimdi dünden daha fazla kenetlenmemizin zamanıdır. Akan kanı durduracak olan halklarımızın birleşik devrimci gücüdür. Bize düşende bu güce güç katmaktır. Yazıma burada nokta koyarken okuyucularımızı Ahmet Altan’ın 2 Kasım tarihinde Taraf gazetesinde çıkan cezaevlerindeki açlık grevlerine ilişkin insanlık çığlığına bırakıyorum. « Karanlık bir kapı ölüm.
|