Şuanda 287 konuk çevrimiçi
BugünBugün2667
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10391
Bu ayBu ay10391
ToplamToplam10478815
müzakere sürecinde kürtler ve ilk'ler... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Salı, 08 Ocak 2013 22:41


Türkiye’de bir değil, birden çok ilk’ler aynı anda yaşanıyor.

 

PKK ve devlet, Kapalı kapılar arkasında değil, doğrudan görüşüyor.

 

Bu bir ilk’dir.

 

700 yıllık bir imparatorluk deneyiminin üzerinde ( daha doğrusu yıkıntıları üzerinde) yükselen ve bu güne kadar burnundan kıl aldırmayan TC’nin,  Kürtlerle müzakere masasına oturmuş olması son derece önemliydi.

 

 Bu gün bu gerçekleşmiştir.

 

Görüşmelerin kamuoyu’na ilanı, devletin geri dönülmez bir yola girdiğinin de habercisi olması açısından daha da önemlidir.

 

’Eskiden de görüşlüyordu şimdi de görüşülüyor’’ denilebilir. Doğrudur, görüşülüyordu ama,  halktan gizleniyor, ‘’ Bizim PKK ile bir araya geldiğimizi söyleyen şerefsizler bunun hesabını verecekler. ‘’ denilerek inkar ediliyordu.

 

Hal böyle olunca, resmiyeti olmayan görüşmelerin, hiçbir bağlayıcılığı da bulunmuyordu.

 

Bugün dünden çok farklı bir noktaya gelinmiştir. Gizli kapaklı değil, aleni yapılan görüşme ve müzakerelerin siyasi sorumluluğu bulunuyor.

 

Bu sürecin sonu nereye varır, nasıl sonuçlanır kestirmek kolay değil. Resmi olmayan görüşmelerin hanği aşamada tıkandığı konusunda net bir açıklama olmadığından bilinmiyor, kimi öngürülerden hareketle yorumlar yapılıyordu. Bu aşamadan sonra. Ne devlet’in ne de PKK tarafının görüşmeler sırasında ortaya çıkacak tıkanıklık konularını gizleme şansları da kalmamıştır

 

Gelinen bu aşama ıle birlkte, Devlet’in, PKK’yı siyasi bir muhatap olarak kabul ediyor olmasının ötesinde, Kürt halkının temsilcisi sıfatıyla müzakere masasına oturmuş olması herşeyden daha önemlidir.

 

İlk’tir.

 

’Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır’’ söylemlerinin, bu saatten sonra hiçbir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. ‘’Terör’’değil Kürt sorununun varlığı, bu görüşmeyle birlikte tüm dünya’ya da deklare edilmiştir.

 

Bununla da kalınmamış, PKK’nin lideri Abdullah ÖCALAN  bu görüşme ile birlikte, Kürt halkı’nın birinci derecede temsilcisi sıfatıyla, sorunun çözümü konusunda en önemli aktör sıfatıyla siyaset sahnesindedir.

 

Bu da bir ilk’tir.

 

‘’çocuk katili’’ ‘’terörist başı’’ ‘’cani’’diye yıllardır demediklerini bırakmadıkları Abdullah ÖCALAN’ın  esaslı bir taraf  ve en önemli şahsiyet olarak kabulü, Kürk halkının özgürlük mücadelesinin  ‘’terörizm’’safsataları ile değil, ‘’siyasi’’ kavramlarla yorumlanacağı bir aşamaya  gelindiğinin  kabullenilmiş olması da bir ilk’tir.

 

Kabullenilmiş midir? kabullenilmek zorunda mı kalınmıştır?  Şu an itibarıyla bunun önemi kalmamıştır.

 

Bundan böyle ‘’BARIŞ DİLİ’’ konuşulsun deniliyor.

 

Şahin’lerin tamamen saf dışı edildiği söylenemese de, güçlerinin ciddi anlamda kırıldığı anlamına gelen bu söylemlerde bir ilk’tir.

 

Bunlar iyiye işarettir.

 

Ezber bozan demeç ve yorumların  ardı arkası kesilmiyor.

 

‘’Şehit ve gazi’’derneklerinden yapılan açıklamalar, atılan adımları daha da güçlendirecek gibi gözüküyor.Bu tür demeçler, özellikle devlet’in yasal kurumlarını cesaretlendirirken, yasa dışı ‘’derin’’ yapılanmaların cesaretlerini de köreltmesi bakımından son derece önemlidir.

 

Kürt halkının  30 senedir yürüttüğü ve binlerce cana mal olan özğürlük mücadelesinin engellenemez, bastırılamaz ve tasfiye edılemez bir kitlesellikle halklaştıgının sonunda farkına varılmış ve kabul edilmek zorunda kalınmıştır.

 

Irak, İran ve özellikle de Suriye’de ortaya çıkan Kürt gerçekliğini de göz önüne alarak, kanayan yaranın daha fazla kan kaybına yol açmadan durdurulması,sorunun ; İnkar,imha ve savaş politikası ile değil de, siyaseten, barış’la ‘’bertaraf’’ edilmesi yönündeki irade güç kazanmıştır.

 

Bu aşamadan sonra, müzakere masasında nasıl bir sonucun çıkıp çıkmayacagı şimdiden bilinmese de, gelinen son durumu, Kürtler ve dişe diş yürüttükleri demokrasi mücadelesinin bir başarısı olarak görmek gerekiyor.

 

Müzakerenin, nasıl sonuçlanacağı elbette önemlidir.

 

Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözüme kavuşturulması, Türkiye’nin geneli açısında da esaslı  bir demokrasi kazanımı demektir.

 

Kürt demokrasisi aynı zamanda bir türk demokrasisidir.

 

Türkiyeli demokrat ve sol güçlerin bunu fak etmeme gafletine düşme lüksleri olmamalıdır..

 

Tam tersine, ortaya çıkan yeni durumun önünü açıcı politikalar geliştirerek, açık ve net bir tutum sergileyerek Kürt özgürlük hareketi ile güçlü bir dayanışma içerisinde olduklarını zaman geçirmeksizin deklare etmek gibi tarihi bir sorumlulukarı bulunuyor.

 

Kürk aydınlanmasının önemi ve doğuracagı sonuçları şaşı görmeden, lafta değil somut eyemlerle dayanışmacı bir tutum,Türkiye demokrasısınin geleceği açısından tüm devrim ve demokrasi güclerini kendi sorumluluklarıyla baş başa bırakmıştır.

 

Demokrasi mücadelesinin Kürt sorununa göre şekillenmesinde kaygı( !) duyan Türk solcu( !)luğunun  bu aymaz tavrı daha fazla devam etmemelidir.

 

Sınıf mücadelesi kavramlarının ardına sığınarak, Kürt sorunu ve kürt aydınlanmasını bu mücadelenin dışında görmeye devam edenlerin, Bu halleriyle ne kendilerini nede kendi dışındaki ‘’sözüm ona cühela aydın takımını harekete geçirme şansları bulunmuyor.

 

Dün olmadığı ğibi bugün de bulunmuyor.

 

Özgür medya adlı bir internet sitesinde yazan bir arkadaş’ın,’’ Sınıf mücadelesi kesinlikle kendi bağımsız mücadelesini, egemen sisteme karşı kalın çizgilerle belirlemediği sürece, doğru gibi gözüken güç birlikleri, geçici kazanımlarla kendini eğlemek zorunda kalacaktır.’’ gibi, son derece yanlış ve bir o kadar’da tehlikeli sonuçlar doğurabilecek tespitlerin hiç bir haklılığı  yoktur.

 

Bu anlayış, Kürt halk hareketi ile devrim ve demokrasi güçlerini birbirinden ayıran, onları birbirinden ayrı şeylermiş gibi göstermeye çalışan, demokrasi cephesini bölerek güçsüzleştirmek isteyen eğemen anlayışın ekmeğine yağ sürer.

 

Bölücülüktür, tehlikelidir ve süratle terkedilmesi gereken bir anlayıştır.

 

Ne demek ‘’geçici kazanımlarla kendini eğlemek’’ . Demokrasi güçlerinin kürt özgürlük hareketi ile güçbirliği içerisinde olmasını ‘’geçici birliktelik’’ler le ‘’geçici kazanaımlar’’ elde etmek  olarak görüp , soruna ‘’geçici’’ olarak bakmak da neyin nesi oluyor ? Neden geçici diye bakılıyor ?

 

Bu anlayış, Kürt halkının yürüttüğü mücadeleyi demokrasi mücadelesi olarak görmemek, ona güvenmemek ve ondan faydalanmak adına ‘’geçici  güç birliği’’ yapma gibi faydacı bir anlayıştır.

 

Kürt halk hareketini, devrim ve demokrası mücadelesinde kalıcı müttefikler içerisinde görmeme anlayışının bir ürünü olan bu sakat anlayışın, devrimci bir tavırla izahı mümkün gözükmüyor.