Şuanda 287 konuk çevrimiçi
BugünBugün2667
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10391
Bu ayBu ay10391
ToplamToplam10478815
PKK... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Çarşamba, 16 Ocak 2013 18:20


35 senedir PKK hareketini bilir ve mümkün olduğunca takip de ederim. Örgütlü yapısı içerisinde bulunmadım.

Başta Abdullah ÖCALAN olmak üzere üst düzey kimi yöneticilerini Orta-Doğu’da tanıdım. Defalarca sohbet ettiğim Abdullah ÖCALAN’ın en büyük özelliklerinden birinin,( belki de en önemli özelliğinin) Kürt insan tipinin tüm özelliklerini çözümlemiş olduğuna defalarca tanıklık ettim.

PKK hareketinin bu gün bu düzeye gelmiş olmasında bu çözümlemenin son derece önemli bir yeri olduğu kanısındayım ve yeri geldiğinde de bu kanımı defalarca dile getirdim.

PKK hareketinin kurulduğu günden bu yana neredeyse 40 yıla yakın bir zaman geçti.

O günden bu yana inat’ında ısrar ediyor. Kendi doğrularından taviz vermeden savaşıyor.

Kan ve göz yaşları arasında, kimi zaman inişli çıkışlı olduğu iddia edilse de, özgürlük yürüyüşünde emin adımlarla ilerliyor.

İnkar etmeye, göz ardı ederek yok saymaya kalkışmak haksızlık olur.

Kabul etmek gerekiyor.

PKK, birçok yanlışa da imza attı. Örgüt içi infazlarda bulundu. Devrimciler arası şiddete bulaştı. Son derece haksız ve savunulması mümkün olmayan infazlarla bir çok kesimi karşısına aldı.

Öyle zamanlar oldu ki, Türkiyeli Kürt ve Türk devrimci örgütlerinin büyük çoğunluğu tarafından karşı-devrimci olmakla suçlandı ve uzun bir süre demokratik eylem platformlarına dahi alınmayarak dışlandı.

PKK, her şeye karşın yoluna devam etti.

Kürt kimliği, Kürt sorunu ve gerçeğinin dosta-düşmana kabulü, PKK hareketinin en büyük siyasal başarısıdır.

Siyasal başarı, binlerce gerillanın kanı ve on binlerin lojistik desteği ile elde edildi.

Örgütsel yapı, davaya inanmışlık, kadro eğitimi ve yurtsever kitle anlayışı ile, kendi dışındaki tüm örgüt ve partilerden ayrı bir yol izledi. Kadrolarına, başka hiçbir örgüt ve partinin veremediği ‘’kimlik ve kişilik’’verdi.

Yazılı ve görsel basın alanında da aynı başarıdan söz etmek durumundayız. Hemen hemen her alanda olduğu gibi bu alanda da, kendi emsallerinden ayrıdır.

PKK , yarın ne olacağı, nereye savrulacağı belli olmayan bir yapı olmayıp, her alanda kurumsallaşmış, dolayısıyla da halklaşmış bir hareketin adıdır.

PKK kurumsallaşmasının bugünkü düzeyi, günümüz dünyasında, devrimci hareketler içerisinde parmakla gösterilebilecek tek örnek durumundadır.

’Apocular’’ adı ile siyaset sahnesine çıkan ve ‘’birkaç tane köylünün küçük-burjuva, anarşist (çoğu zaman da faşist) hareketinden ibarettir’’ diye küçümsenerek dışlanmaya çalışılan bir hareketin, 40 yıl sonra, Türkiye’deki siyasal gündemi belirlemesi şöyle dursun, tüm dünya’da her gün adından söz ettirecek bir yapıya evrimleşeceğini, adı geçen dönemde, kimsenin hayal bile etmediğinden adım gibi eminim.

Paris’te, içlerinde PKK kurucularından Sakine CANSIZ’ın da bulunduğu üç Kürt siyasetçinin katledilmesi sonrasında, ulusal ve uluslar arası siyaset arenasında yapılan yorum ve değerlendirmeler, PKK’nın gücü ve oynadığı siyasi rolü bir kez daha ortaya koymuştur

Bugün, İstenildiği an milyonları harekete geçirebilme kapasitesine sahip olan bu gücün, sadece Kürt’ler açısından değil, Türkiye’nin tüm demokrasi güçleri açısından da bir şans olarak görülüp sahiplenilmesi gerektiğine inanıyorum..

PKK, bugünkü işleviyle, tek başına bir Kürt hareketi olarak görülmemelidir.Bu bakış açısı PKK’nın oynadığı rolün daraltılması anlamına gelir kanısındayım.

PKK, Mahir ÇAYAN’ların, Deniz GEZMİŞ’lerin, İbrahim KAYPAKKAYA’ların da mirası üzerinden yükselmiş bir halk hareketidir.

PKK, Tek başına Kürt halkının onuru değil,Türkiye devriminin de bir bütün olarak Onur’u olarak görülüp,bu anlayışla korunup kollanılarak omuz verilmesi, gücüne güç katılmasıgereken ezilen halklar hareketidir.

PKK’nın,Türkiye demokrasisinin geleceği açısından bir kaldıraç,bir şans ve ONUR kaynağı olarak görülerek buna uygun adımlar atılması, devrim ve demokrasi diye bir sorunu olan herkesin görevidir.

PKK hareketine verilen her destek,Türkiye demokrasisinin kazanım hanesine yazılacaktır.

PKK hareketine verilen her destek, Türk faşizminin geriletilmesine ivme kazandıracaktır.

Zaafa uğramış inançlarımızın dopingi, yıkıma uğramış morallerimizin heyecanı olacaktır.

PKK hareketine karşı takınılacak tutum bir ayraçtır.

Bu tutum, Devrim ve demokrasi güçleri ile karşı-devrim güçleri arasında önemli bir ayraç’tır.

Bugün itibariyle PKK hareketinin yürüttüğü özgürlük mücadelesine Cephe’den tavır alan milliyetçi faşistler ve ulusalcı ‘’sol’’cu geçinen neo-faşistler dışında kimsenin karşı çıkmadığı söyleniyor olsa da, bu ve benzeri tespitlerin gerçeği yansıtmadığı da bilinmektedir.

Devlet – PKK müzakerelerinin başlaması ile birlikte, sözüm ona kimi sol çevrelerde alttan alta yeni bir dedikodu furyası ve karalama kampanyasının başlatıldığı bilinmektedir.

PKK-devlet arasında yapılması muhtemel bir barış’la birlikte, ‘’PKK’nın devlet eliyle devrimcilere karşı kullanılabileceği’’,’’bu nedenle de hazırlıklı olunması gerektiği gibi, provokatif yorumlara itibar edilmemelidir.

PKK, özgürlüğe susamış halklarımızın devrimci silahlı gücüdür.

PKK Türk ve Kürt halklarının, ezilen, horlanan, yok sayılan, inkar edilen tüm etnik kimliklerin onurudur.