Şuanda 485 konuk çevrimiçi
BugünBugün2778
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10502
Bu ayBu ay10502
ToplamToplam10478926
üç kadın, üç onur, üç özgürlük PDF Yazdır e-Posta
Nuray Bayındır tarafından yazıldı   
Çarşamba, 16 Ocak 2013 23:49


Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Söylemez

Kürdistan Kadın Özgürlük mücadelesinin miladı oldular.

Kadın olmak için kazanılan değerlerin dünyaya mirası...

 Yağmurlu bir kış günüydü. Dünyanın ‘’Kültür Merkezi Paris’te’’insanlığın gerillası üç Kürt kadın gerillayı sonsuzluğa uğurladık... Kıştı. Ayazdı. Cayır, cayır yandık. İçimizdeki sağanak hiç dinmedi.  Çoluk çocuk, genç,yaşlı Ville le Belle’de toplandık. O gün orada Herkes kadındı. ÜÇ Kürt kadını, ÜÇ bitmeyen sevdayı, Kadın yoldaşları omuzlarında taşıdı. O güne kadar böyle bir sevda hiç görülmemişti.

Kolay değildi kadın olmak. Kolay olmadı hiç bir zaman insanlığa ışık olmak. Onca karanlığı delerek gün yüzünde parlamak yürek işiydi...

ÜÇ karanlık ele, utanmaz tükenişin dizginsiz hırsına, ÜÇ Kürt kadın resti çekti.

Sakine Cansız bir efsanedir. Onun insan yaşamı, yürüyüşü ve özgürlük sevdası tükenmez bir kaynaktır. Yeni yetişenler için bir ilk öğretmendir Sakine Cansız. Toplum insan gibi bir toplum olmak istiyorsa onu tanımak zorundadır. Evet doğru söylemişler o Kürtlerin Rosasıdır. Belki de ondan daha fazlasıdır.

Diyarbakır cezaevi kadın koğuşu tanıdı Sakine Cansızı. Dar geldi cezaevi. O kahrolası vahşet, o dipsiz utanç insanlık onuruna yenik düştü. Kürdistan’ın dağları , Munzur’un azgın akan suyu,toplum ve insanlık bilinci tanıdı Sakine Cansız’ı. Paris’in ikiyüzlü, karanlık, soğuk, korkak, kalleş sokakları tanıyamadı.

Fidan Doğan özgürlük çiçeğimiz... Gülen yüz, bitmeyen enerji, katıksız inanç, dosta düşmana inat, ikna ve hayat... İkinci kızım, yürek sızım, yoldaşım...

Leyla Söylemez boynu bükülemeyen umut, gençliğin sözü, baharı...

Üç kadın yoldaş barışın yolu döşenirken katledildi... Daha fazla yazmak... Katliamın arka perdesini analiz etmek...Olası gelişmeler hakkında düşünüp kafa yormak ve yazmak gerekir. Ne kadar taze olsa da yaramız buna mecburuz.

 Kürt olmak . Kadın olmak. PKK’li olmak. Savaşın bitirilişine ön ayak olmak . Tek başına Şiddetin tuzağında ölüme davetiye çıkarıyor zaten. Ancak mesele bu kadarla da sınırlı değil. Bu olayı sıradan bir provokasyon olayı olarak yorumlamak yanlış olur. Belirli güçler bölgede Barış istemiyor o nedenle barış çabalarını dinamitlemek için böylesi bir katliam düzenlendi demek de bu saatten sonra yeterli değildir. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi sürecinde ilk kez siyasi cinayetlerde Kadınlar katlediliyor. Bu önemlidir. Bilinçli , planlı , programlı ve hedef gözetilerek yapıldığı çok aşikar olan bir katliamla karşı karşıyayız. İlk soru şudur. Bu katliamdan kim ya da kimler, hangi güçler ‘’yarar’’ sağlayabilir? Kürt Özgürlük Mücadelesi sürdüren bir siyasi hareketin önder kadın kadrosuna ve yoldaşlarına yönelik bir eylem  Kim ya da kimlerin işine gelir?

 Amaç sadece istikrarsızlığı derinleştirmek midir?  Ya da bu mu hedefleniyor?

 Ortada birden fazla teori dolaşıyor. Herkes meseleye bir tarafından bakıp yorum yapıyor.

 Evet akla birçok neden geliyor. Ve hepsi de mantıklı gözükebiliyor. Çünkü bu sorun iki yüz yıldır büyük güçlerce bölgenin geleceğini ilgilendiren bir muhtevada devam ediyor. Öyle kolay reçetelerle neden sonuç ilişkileriyle açıklanacak düzeyi çoktan aştı.

Ben şu aşamada sadece bir kaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.

İçinden geçilen süreç sistem açısından çok hassas. ‘’Uluslararası büyük erk’’ Orta Doğuda bir takım dengelerin yeniden düzenlenmesinde zorlanma aşamasına girdi. Arap baharı dediklerinin koskoca bir balon olduğu ortaya çıktı. Çomak sokulan her kovanda istenmeyen gelişmeler oldu. Uzun yıllardır sürdürülen baskı ve eritme politikalarıyla  İnsiyatifsiz bırakılan halkların değişim ve dönüşüm umutları körelmeye başladı. Bu çok tehlikelidir.

Çünkü bölgede direnen ve her geçen gün bu direnişin meyvalarını alarak insanlık değerleri ile güçlenen Kürtler var. Kötü örnek oluyorlar. Bir an önce Kürt mücadelesi tasfiye edilerek geriletilmelidir. Hedeflenen budur.

Ancak burada büyük bir direnç vardır. Bu direncin başını da Kadın Özgürlük hareketi çekiyor. Kadın özgürlüğü ve kazanımları sistemin her dönemden daha fazla bu gün işine gelmez. Bütün hesaplar alt üst olur. Kara ve aşırı tüketime dayalı insanlık erdemlerinin hiçe sayıldığı bir sistemde başı dik kadın, onurlu kadın devrimlerin ateşleyicisidir. İnsanlığı yere serildiği noktadan geri kaldırır. Bu nedenle hedef isabetlidir.

Suikastın bir başka boyutu ise gözdağı verilerek Kürt direnişini pasifize etmektir. Avrupa alanında çalışma yürüten özgürlük hareketi üyelerine buralarda da can güvenliğinin olmadığını göstermektir. Suikastin sorumlularının kolaylıkla bulunabileceği halde belirsizliğe terkedilişi bile bu amacı deşifre etmektedir.

Üç Kürt kadın siyasetçinin henüz kanı kurumadan Kandilin bombardıman ateşine tutulması neyin ifadesidir? Her alanda Kürtlere yönelik saldırıların arttırılarak sürdürülmesi ne AKP iktidarının ne de dayandığı emperyal güçlerin Bölge için bir barış planının olmadığını gösteriyor. Savaşan kesimlerden biri terörize edilerek soruna çözüm geliştirildiği bu güne kadar görülmedi. Bu katliamın sorumluları açığa çıkarılmadığı müddetçe ‘’barış süreci’’ tırnak içinde kalmaya mahkumdur.