Ortadoğu'daki, sıcak gelişmeler tüm burjuva basını ile sol basında da sayfalarca yerini alırken, bunun karşısında şapşallaşan küçük burjuva akımlarının misyonları da çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaya başladı.
Daha öncede değişik yazılarım da olsun yoldaşlarımın makalelerin de olsun, birçok kez bunu vurgulamamıza rağmen- anlamak istemeyen- sözüm ona anti emeryalist görünümlü reformist liberal- kücük burjuvalar, bu sıcak gelişmeler karşısında nasıl bir tavır takınacağının güçlüğünü çekmekteler; gelişen olaylar karşısında sıkıntısını halen çabalarken ideolojik sakat anlayışın karşısında rastgele tavır takınmaları onların politik olarak zayıflığını ve Türk milliyetçiliğini şovenist anlayışını da beraberinde yansıtmaktadır.
Evet son yıllarda en çok konuşulan ve tartışılan ise, Suriye'deki emperyalist müdahale konusu ve Kürt halkının BARIŞ talepleri olmaktadır. Ne yazık ki, bu iki can alıcı gündem karşısında örgütlerin takınacağı tavır önemlidir.
Öyle ki, başta Suriye olayları başta olmak üzere 'Suriye gerçeğini' ve ekonomik-sosyal yapısının iyi bilinmesi gereklidir. Esad ailesinin diktası altında inim inim inletilen bir halk 1971 yılından bu yana demir yumruklu bu ailenin baskılarına maruz kalmaktadır.
Esat diktasının rejimine karşı olan tüm demokratik kuruluşları imha eden bu iktidar, komşu (!)olduğu Türkiye sınırlarından uzak olan halk hareketlerine devrimci sıfatlar takanlar, diktaya karşı sessiz kalıp, onunla beraber hareket etmemek , hangi devrimci hareketin kitabına sığar?
Nitekim, ırk/din anlayışları ağır basan , kendi ırkından ve mezhebinden olanlara karşı diktatör olmadığını gösterip, anti emperyalst kimliğe gözkırpanlar onlar...
Unutulmadı...
Sadam diktatörlğüne karşı eylemler yapanlar, bugün Esad rejiminin yanında yer almaları ile samimiyetsiz, kukla, kof anlayışların varlığındaki rol kesmelerini kanıtlamaz mı?
Sadam rejiminin katlettiği halklarla , Esad rejimininkatlettiği halklar arasında bağlantı kurmak o kadar zor olmasa gerek!... İki si de demir yumrukla yönlendirilen diktatör rejimler değil mi; ya da 'ırk ayrımı' olduğunda diktatörlük anlayışı değişiyor mu? El insaf!..
Diktatörlerin ırkı, dini rengi yoktur; beyinleri kendindin olmayanı 'yok etmek' ve tekleşme , ırkçı adına çalışır...
Unutulmadı...
Süriye Ordusu, 2 Şubat 1982'de Hama'ya saldırdı ve 30 - 40 bin arasında sivil Hamalı ordu ateşiyle öldürüldü; bu olay Hama Katliamı olarak bilinir
Dolayısıyla, SADAM KANLI BİR DİKTATÖR iken ESAD'ın ANTİ EMPERYALİST olması mümkün değildir!..
Elbette ki, emperyalistlerin kuklası olan Müslüman kardeşlerin iktidara gelmeleri hiç birimizin dileği değildir...Diktatör yönetimler ikiz kardeş gibidirler, birbirlerinin besininden beslenirler.
O nedenle , Suriye'deki halkların diktatörlükten kurtulması adına demokrasi güçlerinin bir an önce dayanışma konusunda hareketlerini yükseltmeleri gerekiyor.
'Ben gidersem cunta gelir' sloganı ile Tayyip Erdoğan'ın konumundan ne farkları kalır!.
Şöyle ki, Türkiye sol hareketi de , 'Esad giderse Müslüman kardeşler gelir' düşüncesine takılı kalmamalıdır.. ..
Sakat düşünceler, sakatlıkları doğrurlar... Bu doğumlardan da şovenist küçük burjuva -liberal- doğar!..
OY-KANI...
Kürt halkının, 'Barış' talepleri gündeme damgasını vurduğu günden beri AKP'nin günbegün manevra alanı değişiyor, liberalleri tekrar kazanmasının provasını yapması dikkat çekicidir...
Bu barış sürecinde Türk medyasında sayfalarca gündeme gelen Türk milliyetçiliği tartışmaları ve benzeri olayların üzerine odaklanması boşuna değildir...
Barış talepleri yerine milliyetçi Türkler, milliyetçi Kürtler konusuna basın yayın ve tv'lerde sıkça gündeme getiren bu AKP'nin oyun sözde kürt açılımının 'kapanmasından' ne farkı vardır ki!... CHP'nin de bu konuda rolü dikkat çekici... Türk milliyetciliğinin başsayfalarında dolaşan sözleriyle MHP'nin dersini okuyorlar!..
Barış talebi , barış olayı konumuna gelmiştir, ne yazık ki...
İşte AKP'nin sıkıştığı bu ortamda şovenist milliyetci akımlardan, ulusalcı-kemalistler , Kürt halkına azgınca saldırmaları ile düzen partileri de oy-kan kaybındalar...Barış adına bir türlü ilerleme götermeyen AKP'nin zaman kazanma uyanıklığıyla Başkanlık Sistemi'nin ışığını yakıyor, sıkça...
AKP' nin tüm amacı kürt halkının esir almasını isteme anlayışıdır. PKK' nin içindeki devrimci anlayışı bertaraf ederek kendi emelerine ulaşmaya çalışan AKP, her konuda Kürt halkının üzerinde bir teslimiyetçi -emperyalistlerin uşağı olacak bir anlayışı hakim kılmaktır.
Bunun karşısında Türk sol hareketi içindeki miliyeci şovenist akımlar ise, Suriye'nin yanında yer alırken, Kürt meselesinde 'dut yemiş bülbüle dönerler'... böylece küçük burjuva solcularımız, bunlar desek ne olur?! |