Şuanda 259 konuk çevrimiçi
BugünBugün2649
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10373
Bu ayBu ay10373
ToplamToplam10478797
adam olmak, insan olmak... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cuma, 15 Mart 2013 19:41


İrfan Dayıoğlu ve Nuray Bayındır’la beraber Mehmet Koç Kitabı üzerine ilerleyen hazırlık çalışmalarını yaparken, Onun bir sözü dikkatimizi çekti.

‘’Sol, beni adamlıktan insanlığa evrimleştirdi’’ diyordu. İlk bakışta, göz ucuyla okuyup geçeceğimiz bu cümlenin anlamı sanıldığının aksine, öylesine söylenmiş bir cümle değildi elbette. Bu cümle, onun, tüm yaşamına yön veren bir sürecin topyekün anlatımıydı.

Kişi, dünyaya  adam yada kadın olarak gelir. Sıradandır. Hemcinsleriyle aynı statüdedir. Evrimleşmesi, doğup büyüdüğü çevrenin özelliklerini taşısa da, yaşam içerisinde edindiği bilgi birikimi ve bu birikimin yön verdiği tercihleriyle safını belirler ve taraf olur. Taraf olmak, çoğu zaman kendiliğinden olabiliyor. İçersinde çıkıp geldiği sosyal-siyasal çevrenin tercihlerine kapılıp bir süre aynı çevre içerisinde yol alabiliyor. Belirlenen taraf, tercih edilen saf, belli bir birikim yada iradi bir tercihin sonucu değilse eğer, aynı kişi, bir zaman sonra zıddına  da dönüşebiliyor.

Sağlam bir bilgi birikimi yada bilinçli  bir tercih sonucu saf tutarak taraf olanlar ve de olmayanlar açısından 12 Eylül rejimi bu anlamıyla milat olmuştur diyebiliriz

Yoldaşımız Mehmet Koç tarafını bilinçli tercih edenlerdendi. Yeraltı maden işçiliği ile başlayan örgütlü yaşam arayışı, Hasan Basri Temizalp’ı tanımasıyla başladı ve son nefesine kadar da bu yolda en küçük bir zaaf göstermeksizin aralıksız devam etti.

Gerek ülke içerisinde, gerek Ortadoğu’da Filistin kamplarında, gerekse de Avrupa’da geçen tüm yaşamında, devrim ve demokrasi uğruna verilen mücadelede yoldaşları ile birlikte oldu. Yoldaşlarını gözü gibi korudu,onların zor günlerinde yanında oldu, Maddi ve manevi tüm sorunlarıyla ilgilendi. Göz ucuyla değil, yasak savma biçiminde falan da değil, tüm ilgisiyle yanlarında oldu, elinden gelebilen her türlü imkanı sonuna kadar zorlayarak yoldaşlarının sorunlarına çare olmaya çalıştı. Sadece yoldaşlarına değil, devrimci olduğuna inandığı herkes için aynı ilgiyi gösterdi.Onun en önemli özelliklerinden birisi, belki de pek çoğumuzda olmayan en önemli özelliği, Örgütlü olmasına karşın, bağnaz bir örgütçü olmamasıydı. Onun için örgüt, amaç değil, sadece bir araçtan ibaretti. Devrim için çarpan yüreği, devrim için mücadele eden samimi tüm militanlara karşı aynı mesafedeydi. Bu bakımdan olsa gerek, Acilciler örgütünden ayrılmak üzere olduğumuz dönemde, kimi yoldaşlarında gördüğü tedirginliği fark ederek, ‘’Kararsız kalmanın bir anlamı yok arkadaşlar, bizim amacımız, rotasından çıkmış, pimi çekilmiş ve nerede, kimin elinde patlayacağı belli olmayan bir örgüte sahip çıkmak değil, mücadeleye sahip çıkmaktır, Mücadelemizi nerede daha iyi verebileceksek orada olmalıyız’’ diyebiliyordu.

Mehmet Koç yoldaşımızı tüm yönleriyle anlatmak gerçekten  kolay değil: Bunu biliyoruz. Bu bakımdan olsa gerek bu işi ağırdan aldık, Onun bizlere anlattıklarını belli bir sıralamaya koyduk. Anlatma fırsatı olmadığı kimi konuları (örneğin Paris’ten Türkiye’ye gittiği dönem) bulunduğu alanda, birlikte olduğu yoldaşlarından/yoldaşlarımızdan öğrendik.

Maden işçisi Koç’u, Sendikacı Koç’u, Militan Koç’u, Adam gibi adam, sözün kısası, ‘’sol’un insanlaştırdığı Koç’u, tüm yönleriyle yazabilme aşamasına geldikten sonra çalışmalarımızı hızlandırdık.

Sevgili yoldaşımızın bilinen, ama, çoğu kimse tarafından bilinmeyen yönlerini de yazacağız.. Örnek olsun, Yoldaşımızın, küçük çapkınlıklarını da anlatacağız.

Hasta yatağında bile, hastanede, akşamları yanından ayrılırken, bu konuda şakalar yapar, biz gelinceye kadar kendisiyle ilgilenen  hemşirelerle iyi geçinmesini, sakın ola ki herhangi bir sarkıntılık(!) falan yapmamasını tembihler gülüşürdük. Hemen her seferinde de ‘’içiniz rahat olsun  bugün keyfim yok, ama birkaç gün sonrasına söz veremem’’ der gülerdi.

Mehmet Koç, ‘’adam gibi adam’’ ya da ‘’kadın gibi kadın’’ söylemlerinden hoşlanmaz, insan olunmalı derdi. Halktan ve haklı dan yana olmanın insan olmak için esas olduğunu söyler. Geçmişine saygı duymayıp, örselenmiş kişiliğine tepkisiz kalan sözüm ona devrimcilere karşı öfke duyar, onları ciddiye almazdı.’’bunlar devrimci değil anlamıyor musun, uğraşma bunlarla mösyö’’ diye defalarca beni uyardığını hatırlıyorum. Devrimci olanla,’’eski devrimci’’yi ayırmak gerektiğini her seferinde hatırlatmak isterdi.

Bu güzel insanı, proleter devrimci,militan yoldaşımızı unutmayacağız.

Sevgiyle anıyor.Hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.