Şuanda 518 konuk çevrimiçi
BugünBugün2796
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10520
Bu ayBu ay10520
ToplamToplam10478944
Birkaç "adam"a cevap... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Salı, 23 Nisan 2013 18:33


Zorunlu kalmadıkca polemik konulu yazılar yazmak istemiyorum. Yeteri kadar yazıldı. Anlayan anlamıştır. Anlamayanların da bundan böyle anlayacaklarını/anlamaya çalışacaklarını sanmıyorum. Anlamayanların  zaafı, yeteneksiz olduklarından değil elbette, işlerine gelmediğinde...

Karışmak,taraf olmak istemediler. Taraf oldukları taktirde hedef olacaklarını düşündüler.  Hedef olmanın sorumluluğunu taşımak çoğunun işine gelmemiş olmalıki, sorumluluklarına sahip çıkma cesaretini kendilerinde bulamadılar.

Benim anlamak istemediğim bir sorun var.Sırası gelmişken belirtmek isterim.

Bırakalım devrimci olmayı, devrimci değerlerine sahip çıkıp çıkmamayı, sokakta, sıradan bir insanı bile çevirip sorsanız,’’geçmiş yaşamına ilişkin bir değerlendirme yapar mısın, ne düşünüyorsun’’ deseniz, söyleyecek birkaç sözü mutlaka bulunur. Buna karşın, ömrünün en güzel yıllarını, bir haklı dava ugruna tüketerek, her türlü acılara katlanmış insanların, bunca emek,bunca acı ve bir o kadar da fedakarlıklarla dopdolu geçmişine karşı bu derece duyarsız ve sorumluluk duygusundan uzaklasmis olmalarını  anlamıyorum. Ne sorumluluk duyuyorlar, nede, duymadıkları sorumluluğu kabul ediyorlar.Binbir dereden su getirerek, kendilerini  haklı göstermeye çalışıp, tutarsızlıklarını tutarsız ğerekçeler ardına sığınarak göz ardı etmeye çalışıyorlar. Geçmişlerine ilişkin, açıktan,uluorta yüksek sesle konuşulmasın ama, çay partilerinde, rakı sofralarında da,dedikodu malzemesi olabilecek bir ‘’fiğür’’olarak eksik olmasın  istiyorlar.

Son iki senedir,’’yeter artık, bu tür polemiklere son verin’’ diye bizlere haber gönderen arkadaşların, bir çoğu değil, hemen tamamının, bir araya gelir gelmez bu konuları konuştuklarını biliyoruz.

Ne garip değil mi?

Bizler, kapatmak ve olması gerektiği gibi usulüne uygun bir biçimde sonlandırmak için yazarken, bizi eleştiren arkadaşlarımız, belkide farkında bile olmadan; Kapanmasın,usulüne uygun bir biçimde sonlandırılmasın, ortada üstü açık öylece  kalsın ki, sohbet toplantılarında, ortaklaşa kullanılabilecek bir malzeme olarak bulunsun,eksik olmasın istiyorlar. Kapatmak,usulüne uygun bir biçimde sonlandırmanın da bir sorumlulugu olmalı. Söylediklerinde samimi olanların bu sorumluluğu paylaşmaları da gerekir.

’Ben varım’’ diyen varmı...?  

Misyonunu çoktan tamamlamış olmasına karşın hiç bir şekilde hak etmediği yanlış ellerde kokuşmakta olan ve hepimizi rahatsız eden bu sorunu, olması gerektiği gibi, usulüne uygun bir biçimde sonlandırmak isteyen var mı? Varsa ne ala...

                                     ***

Bugünkü yazı konusu bu değildi. 20 gündür yazmadım ya. Bu arada facebbok üzerinden, eski bir HDÖ’cü ,  adı TARIK YÜCE midir, TARIK YÜCEL midir her ne ise işte, Böyle bir tırnak içi ADAM’ müsvettesinden  bir mesaj aldım.

NEBİL RAHUMA kitabına çok bozulmuş(!) Rahatsız olmuş,sabahlara kadar uyuyamamış (belki de kaşıntı tutmuştur bilemiyorum) Sabah kalkmış ve benim Facebook sayfama, herkesinn görebilecegi bir yere bir Küfürname yazmış. ‘’ Ulan namussuz herif ,ırz düşmanı bir namussuzu kahraman yapmışsın, senin bu işte ne çıkarın var’’ diye soruyor. Bazı arkadaşlar beni üslup konusunda eleştiriyorlar. Olabilir, bir şey demiyorum. Can Yücel’in bu konuda çok güzel bir cevabı vardı, tekrar edeyim. Usta şair, kendisini üslup konusunda eleştirenlere , ’’beni küfürlü konuşmakla eleştiriyorlar. Ben O....çocuğuna, O...... Çocuğu demeyip de ne diyeceğim peki? ‘’ diye karşılık veriyor. Tarık denilen kişiyi iyi tanırım. Dava arkadaşları benden iyi tanırlar. Bu adam müsvettesi bacaksızın polis ifadesini de iyi bilirler. NEBİL RAHUMA’nın kesip attığı tırnağa kurban olsun diyeceğim ama ona bile dilim varmıyor.

                                        ***

Bir başka ileti ( çok daha eski) İ. BÜYÜKER’den geldi. Bir değil birkaç tane gelmişti de, cevap vermeyi gereksiz bulmuştum. İ. Büyüker, önce facebook’tan arkadaşlık tekli etti, bir süre sonra kabul ettim.Mesaj attı ‘’ hu hu sen elbistanlı tanıdık İbrahim Yalçın mısın’’ diye sordu, cevap vermedim. Birkaç ay sonra bir mesaj daha..’’ 12 eylül’den sonra verdiğim paralarla iyi semirdin mi?  diye soruyordu, yine cevap vermedim. I.Buyuker, Benim kendisi için yazdığım herşeyin yalan oldugunu, tek doğru olan şeyin, ZİYA ERDÖNMEZ’İN öldürülmesine sebep  olan SOGUK DAMGA’nın, kırık olduğun yalanını soyleyerek bana vermediği meselesinin doğru olduğunu vs.vs.

I. Büyüker’e cevap vermeye değmez. Onun yediği haltları birlikte yakalandığimız tüm yoldaşlara sormanız yeterlidir. Umarım bir gün karşı karşıya geliriz de, gözlerimin içine bakarak konuşur...