Şuanda 100 konuk çevrimiçi
BugünBugün2555
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10279
Bu ayBu ay10279
ToplamToplam10478703
Milliyetçi Cephe'den Milli Merkez'e PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Pazartesi, 06 Mayıs 2013 17:51


Milliyetçi Cephe(MC) adını çoğu insan unutmuştur.  1975 ve 77 yılları arasında, ülkemiz gericiliği ve sivil faşistler koalisyonu olarak adını duyurmuştu. AP( Adalet Partisi) MHP( Milliyetçi Hareket Partisi) MSP( Milli selamet partisi) ve CGP( Cumhuriyetçi Güven Partisi) bileşenleridir.

Milliyetçi Cephe (MC), Adı geçen dönemde, ülkemizde yükselen devrim ve demokrasi mücadelesinin önünü kesmek, bu mücadeleyi kanla bastırmak, halka korku salarak devrimcilerden soğutmak suretiyle, gelişen devrimci dalgaya dalgakıran olmak adına kurulmuştu.  Devrimci öğrenci önderleri, demokrat üniversite prof’ları, yurtsever aydınlar bu dönemde katledildi. İşçi eylemlerine saldırılar, grev kırıcılığı bu dönemde tavan yaptı. Halk muhalefetinin zorla bastırılması ve demokratik kitle örgütlerine  karşı genel saldırı hamlesi bu sırada doruğa çıktı.

Sene,2013…

Köprülerin altında çok sular aktı. Milliyetçi Cephe’cilerin  bir kanadı (MSP’den ayrılan AKP) İktidar oldu. Şimdilerde ‘’değiştik’’  deseler de, gerici ideolojinin yörüngesinde milim saptıklarını gösteren hiçbir emare bulunmuyor. Amerika ve batıl dedikleri, Avrupa karşıtlığı( !) palavralarının kocaman birer yalan olduğu bugün apaçık ortaya çıkmıştır.Tıpkı diğer Orta-Doğu ve Afrika’nın müslüman ülke yöneticilerinin yaptığını yapıyorlar. Halkın din ve mezhep duygularını kullanarak batıl inanç dedikleri Emperyalist-kapitalist dünya sisteminin yörüngesinde halkların çıkarlarını onlara peşkeş çekerek iktidarlarını sürdürmeye çalışıyorlar.

Diğer kanat, Adalet Partisi( AP) Milliyetçi Hareket Partisi( MHP) ve Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP)de öyle. Bu partilerin bir kısmı isim değiştirdi. Buna karşın, iz düşümü takipçilerinin, milliyetçi faşist ideolojilerinde ciddi bir sapma bulunmuyor. Kütlesel yoğunlukları büyük oranda erozyona uğramış  olsa bile, daha beter  radikalleştikleri ortadadır..

Gerici faşist zihniyetin, iktidara muhalif kanadını temsil eden bu kesim, son günlerde ciddi bir hareketlilik içerisindedir.

23 nisan 2013 tarihinde Ankara’da Milli Merkez (MM) adı altında, yeniden bir araya geldiler. Tek başlarına değil. Dünün, sosyal-demokrat,aydın, solcu vede komünist  geçinen, bir kısım ne idüğü belli olmayan, ellerinde Türk bayrağı, dillerinde ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ sloganı düşmeyen, Silivri gardiyanları Ulusalcıları da yanlarına aldılar.

Amerikan uşaklıgı ile ün salmış, Devrimcilerin yeminli düşmanı Veli Küçük vb. Ergenekoncu Generaller’le birlikte, Süleyman Demirel çömezi Hüsamettin Cindoruk tarafından temsil ediliyorlar 

Topyekûn Ulusalcı Faşist diye isimlendirilmesi gereken bu güruhun esasen bir tek ortak paydası bulunuyor.

Ortak Paydalarının  adı: KÜRT DÜŞMANLIĞI’dır..

Bunların, Bayrak, vatan-millet, yurtseverlik, barış, demokrasi ve bu günlerde sıkça sözünü ettikleri anti-emperyalistlikle hiç bir alakaları bulunmuyor.

Suriye’de, Başer Esad rejiminin ateşli savunucusu olduklarını söyleseler de inanmayın. Başer Esad ve rejimi,  bunları kesinlikle ilgilendirmiyor. Söylemlerine yön veren tek bir konu bulunuyor. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin nasıl ve ne biçimde engellenerek önünün kesileceğidir.

Ulusalcı faşistlerin Sözüm ona Başer Esad rejimini savunuyor olmaları, Esad rejimine olan sempatilerinden değil, Kürt halkına olan kin ve düşmanlıklarındandır.

Suriye’de, Esad rejiminin sona ermesi, Batı Kürdistan halkının özgürleşerek 800 km’lik bir Kürt sınırımızın olacağı kabusu ( !) bu güruhun yegane ve ortak korkusudur.

Deniliyor ki, Suriye’de Başer Esad rejimi yıkılısa  alevilere karşı kütlesel katliamlar olacak. Bütün bunlar, dikta rejimlerin ve gerici emperyal güçlerin, emek-sermaye çelişkisini göz ardı ederek, özgürlükler uğruna mücadele eden halkı birbirlerine karşı kışkırtmak suretiyle gizli planlarını hayata geçirme senaryolarıdır. Halklar arası dayanışma,demokrasi güçlerinin birlik ve beraberliği, din ve mezhep farklılığı  kullanılmak suretiyle güçsüzleştirilmek isteniyor.

Faşist MHP’nin Suriye rejimini savunarak alevileri katliamdan kurtarmak gibi bir amacı olabilirimi ? Maraş’da, Çorum’da,  Malatya’da, Tokat’da, Sivas’da alevilere karşı toplu katliam girişimlerinde başı çeken MHP ve bu katliamlara göz göre göre seyirci olan Demirel’in ‘’bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz’’ diyerek kol kanat gerdiğini ne çabuk unuttuk. Suriye’de Başer ESAD rejimini savunan bu güruhun, Alevi katliamını önlemek diye bir sorunu olabilir mi ?

Olmaz elbette…

Sadece Bunlar değil elbette. Sadece Milli Merkez faşistleri değil. Kendilerini, sözde Kürt dostu olarak gören bir kısım sol’cular bile çoğu yerde, bunlarla birlikte aynı safta yer alabiliyorlar. Türkiye demokrasisinin önünü açabilecek, fırsatlara kayıtsız kalıyor, tarafsızlık adı altında bekle gör politikası izliyorlar. Özellikle PKK-Devlet görüşmeleri ve içerisine girilen yeni süreci kuşkuyla karşılayarak, tabanlarını bu sürecin tarafı olmaktan uzak tutmaya çalışıyorlar. Sürece aktif katılım sağlamak suretiyle demokrasi güçlerinin saflarını sıklaştırarak, iktidarın elini zayıflatacakları yerde, tarafsız kalarak, demokrasi güçlerinin elini zayıflatıp, pazarlık güçlerini kısıtlıyorlar. Kendilerice, ilerde ortaya çıkması muhtemel herhangi bir kriz anında ‘’biz demedik mi’’ diye, şimdiden tedbir aldıklarını sanıyorlar. İlerde ortaya çıkaması muhtemel bir kriz’in müsebbibi olacaklarını düşünmüyorlar. Teoride, Halkların hakları,Ulusların kendi kaderlerini tayini gibi büyük söylemler etmelerine karşın, pratikte bunun tam tersi bir tutum içerisinde egemen ulus çıkarlarının koruculuğunu yapmaktan başka bir şey yapmıyorlar.

Hal böyle olunca, günümüz Türkiye’sinde  hızlı bir kutuplaşmanın yaşandığını, Sol’culugun da sağ’cılıgın da kırmızı çizgilerinin gri’ye büründüğünü rahatlıkla söylemek mümkündür. Saflar, bir kez daha ve belkide son kez yeniden belirleniyor.

İktidar erki, başlı başına bir odak halinde, uluslararası cıkar çevrelerinin taşeronluğunu yapmaya devam ederken,.Muhalif güçler de kendi aralarında netleşerek, iki ana eksen etrafında bir araya geliyor.

Demokrasiden yana olanlar ve  Demokrasi karşıtı ulusal’cı faşistler arasındaki kutuplaşmada, bir an evvel ve zaman geçirmeksizin safların netleşmesi bu bakımdan önemli oluyor.