Şuanda 196 konuk çevrimiçi
BugünBugün2616
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10340
Bu ayBu ay10340
ToplamToplam10478763
geri çekilme süreci ve samimiyet PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cuma, 10 Mayıs 2013 19:57


30 senedir devam eden Kürt savaşının, 21 mart itibarıyla içine girdiği yeni sürecin tarafları arasındaki söz düellosu artarak devam ediyor.

Geri çekilme sürecinin başlamasıyla birlikte, sürece karşı olan çevreler tarafından, yazılı ve görsel basın aracılığı ile yapılan kışkırtıcı söz ve eylemler bir yana, Hükümet kanadından yapılan kimi açıklamalarda da,  sürecin özüne uygun bir samimiyetin henüz oluşmadığı anlaşılıyor.

Bir yandan ‘’barış ve kardeşlik’’edebiyatı yapılırken, öte yandan ‘’cehennemin dibine gitsinler’’ gibi samimiyetten uzak, kin ve nefret dolu söylemlerinin tozu dumanı ortasında karma karışık bir süreç yaşanıyor.

BDP-PKK açısından en azından şimdilik  ciddi bir sorun bulunmuyor. KCK tarafından ilan edilen çekilme tarihine harfiyen uyulmakta olduğu konusunda   ciddi bir kuşku duyulmuyor.

Kürt cephesinin sivil siyaset kanadı, gerilla güçlerinin geri çekilme aşamasında, süreci kesintiye uğratacak bir provokasyona meydan vermemek için yaptığı uyarılar  ve almakta olduğu tedbirler, sürece yaklaşımının samimiyetini gösterirken, aynı samimiyeti hükümet cephesinden görememek, sürecin geleceğine ilişkin kuşkuları haklı olarak arttırmaktadır.

Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın, Koç üniversitesi’nde katıldığı bir konferansta, geri çekilmeye ilişkin bir soruya verdiği, ‘’Nereye gidiyorsunuz, durun hele daha karpuz da kesecektik mi diyecektik, gitsinler, cehennemin dibine gitsinler’’ türünden bir cevap son derece düşündürücüdür.

MHP başta olmak üzere, Aydınlıkçılar, bir kısım sözde ‘’komünistler’’, Sosyal demokrat geçinen milliyetçiler, kısacası bilumum Ulusalcılar ve Ergenekoncular tarafından kışkırtılarak sabote edilmek istenen sürecin, İktidar kanadını da yer yer etkileyerek, sürecin geleceğine ilişkin belirsizliği arttırmakta olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.

Kan akmasın,insanlar öldürülmesin,barış ve kardeşlik olsun istiyorlar(!).

Barış ve kardeşlik için eşit ve özgürlükçü bir toplum düzeni olsun istemiyorlar mı ?.

Gazeteler yazıyor. Akil insanlar heyeti’nin gittiği her yerde karşılaştıkları bir sorudan söz ediliyor.

‘’PKK niçin çekiliyor ?

Çekilmeleri karşılığında ne veriliyor ?

Sorular karşısında Akil insanların sustuğu ve cevap veremediği ve protestolarla karşılaştıkları, çoğu yerde de konuşturulmadan, ‘’Mustafa Kemal’in askerleri’’ tarafından derdest edilerek kovuldukları söyleniyor.

Bunlar doğruysa eğer, durum çok daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor demektir.

PKK neyin karşılığında çekiliyor sorusuna, ‘’özgürlük, eşitlik ve demokratik bir toplum sözleşmesi adına’ diye, doğrudan açık ve anlaşılır bir netlikle cevap veremeyenlerin samimiyetlerinden kuşkulanmak gerekiyor.

Bütün bunlara bakarak, ‘’çözüm süreci’’olarak adlandırılan yeni dönemi desteklediğini söyleyen çevrelerin ( buna İktidar partisi de dahil) ezici bir çoğunluğu, Kürt sorununun demokratik yöntemlerle siyasi platformda, eşitlikçi ve özgürlükçü bir temelde kalıcı çözümüne ilişkin bir yaklaşım içerisinde olmayıp, soruna samimi yaklaşmadıklarını anlaşılıyor.

Sürece,‘ bakın işte, son dört aydır asker cenazeleri gelmiyor’’ biçiminde sığ bir açıdan bakarak, palyatif çözümlerle günü kurtarmak, ilerisi için de, ‘’görelim bakalım allah kerim’dir, gün ola harman ola’’ anlayışı ile bakmakta oldukları kaygısı gün be gün artmaktadır.

Tam bir açıklık ve netlikle yürütülmesi gereken ‘’çözüm süreci’ne ilişkin belirsizlik ortamında,  ‘’Barış için Özgürlükçü Demokrasi’’ Başlığı adı altında 111 aydın’ın, üç sayfalık bir bildiri ile kamuoyuna yaptıkları açıklamanın,  Ana muhalefet partisi CHP içerisindeki hareketliliği bir kez daha arttırması açısından da son derece önemli bir gelişmeye vesile olduğunu belirtmek gerekiyor.

CHP içerisindeki ulusalcı-yenilikçi kanat arasında, özellikle de ‘’Kürt sorunu’na yaklaşım ve çözüme ilişkin tutum, CHP’nin bir değil, birden fazla bir parti olduğu gerçeğini doğrular niteliktedir. 

17 CHP milletvekilinin’de imzaladığı bildiride ‘’…Bu süreç Türkiye için hayati bir imkândır. İlan edilen çatışmasızlık kararı ve silahların bırakılması niyeti, Kürt sorununun artık tüm boyutları ile demokratik ve sivil bir şekilde tartışılmasının önünü açmıştır….kalıcı bir barış ve tüm Türkiye için özgürlükçü bir demokrasiyi sağlayacak şekilde sonlandırılabilmesi……yeni anayasa hazırlama süreci önemli bir fırsat yaratıyor…..Kürt siyasi hareketinin anayasal taleplerini ilk defa net ve kapsamlı bir şekilde ortaya koyması demokratik bir tartışma için büyük bir fırsat….. farklılıkları koruyan, çoğulculuk, özgürlükçülük, eşitlik ilkelerine dayanan, etnisite temelli olmayan bir yurttaşlık tanımı ile eşit yurttaşlık anlayışını güçlendirecek ve her yurttaşın kendi dil ve kültürünü korumasını, geliştirmesini ve gelecek kuşaklara aktarmasını sağlayacak”  denilirken, aynı parti’nin Ulusalcı kanadı tarafından,İstanbul milletvekili, Nur Serter’in Ulusalcı yandaşları ile birlikte yaptıkları karşı açıklama ve hemen ardında da  Eski İstanbul  Belediye başkanı Ahmet İSVAN’ın ‘’ CHP’nin bölünmesi’’ gerektiğine ilişkin açıklaması, demokrasi’den barış ve özgürlüklerden yana devrimci-demokrat ve sosyalistlerin güç birliği açısından, özellikle takip edilmesi gereken bir sürecin ip uçlarını vermektedir.

Çözüm süreci konusunda samimi olanlarla samimiyetsiz olanlar arasındaki saflaşma, demokrasi güçleri ile demokrasi karşıtı güçler arasındaki saflaşmadır. Bize düşen görev, yeni sürecin ‘’gizli kodlarını’’ doğru kavramak ve buna uygun adımlar atmaktır.