Türkiye demokrasisi yeni bir sürece  girdi. Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş bir hareketlilik, toplumun alışıla gelmiş değerler sistemini altüst ederek yeni baştan sorguluyor.

31 Mayıs’dan bugüne ardarda lk’ler yaşanıyor.

Genç kızlar,  delikanlı oğlanlar, anne-babalarıyla  kolkola aynı sloganları haykırıyor.

‘’Faşizme karşı omuz omuza’’

İşçiler, işsizler, sanatçılar, aydınlar, memurlar, mühendisler, doktorlar kol kola omuz omuza barikatların arkasından yumruk sıkıyor.

Bu bir devrim, bu bir kültür devrimi, bu bir demokratk kalkışma hareketdir.

Bu devrim, sadece yedi tepeli İstanbul şehri ile sınırlı olmayıp bütün şehirlere, bütün ilçelere ve köylere kadar yayılmış dipten gelen bir dalganın ayak sesleridir.

Bu sesler, bu uğultular,Taksin’de Gezi Parkı’nda değil, Türkiye’nin tüm meydanlarında, tüm parklarında yükseliyor.

Bu bir şarkıdır. Sessiz kalmış, susturulmuş,kırımlara uğratılmış, hapsedilerek işkencelerden geçirilmiş, horlanmış, yok sayılmış,temel hak ve özgürlükleri ellerinden alınmış sessiz çogunlugun  özgürlük şarkısıdır.

Bu bir halk demokrasisidir.

Kürdistan dağlarında yanan isyan ateşinin şavkı,  dağlarla sınırlı kalmayıp ovalara da yayımıştır.  

Korku yenilmiştir.

30 küsur senedir devam eden bir kalkışmadan,  korkuyu yenmenin büyük ögretisine tanıklık ediyoruz.

Bu bir halk hareketidir.

Hiç kimsenin tek başına sahip çıkmaya cesaret edemediği, baskı,zulüm ve diktatörlük heveslilerine karşı, yeter artık, dur… !  deme hareketidir.

Gerici AKP iktidarının,’’dindar ve kindar  bir geçlik’’ hevesi kursağında kalmıştır.

Bu bir devrimci,, çağdaş ve özgürlükçü  gençlik hareketidir..

Bu bir aydınlanma hareketıdır.

Türkiye rönesansı’dır..

Dikta heveslisi gericiliğin  skolastik felsefi anlayışını yerle bir etmek, etkisizleştirerek bertaraf etme hareketıdır.

Bu büyük aydınlanma hareketin ezici çoğunluğu; kimilerinin sandığı yada öyle olmasını umduğu gibi, milliyetçi-ulusalcı çığırtkanllıklara  papuç bırakmamıştır.  Elinde Türk bayragı taşıyan  herkesi ulusalcı-milliyetçiler diye lanse etmeye çalışan provokatif söylemlere de aldırış etmemiştir.

Kim ne derse desin. Kim hangi açıdan değerlendırme yapmaya kalkarsa kalsın. Türk halkının kurkuyu yenerek sokaga çıkma başarısı, 30 küsur yıllık bir gerilla ve halk hareketinin ona ögrettiği başkaldırı ruhunun şahlanmasıdır.

Ulusalcı-milliyetci çag dışı akımların provakatif söylemlerini ciddiye almayarak, halkların haklı ve vazgeçilmez taleplerini yadsımayan, din,dil ve ırk ayrımı gözetmeksizin, eşit özgür ve insanca yaşamın temel kurallarına saygı duyan br aydınlanma hareketidir.

Bu büyük kalkışma, 31 Mart gericiliğinin bir kez daha bastırılması, 15-16 hazıran direnişinin bir üst boyutta yeniden tırmanışıdır.

Haziran devrimidir. Hüseyin Cevahir’in katledildiği, Ulaş’ların kurşunlandığı alanların zapdedilişidir.

Dindar ve kindar bir gençlik yetiştireceklerini söyleyenler karşılarında çağdaş devrimci bir gençlikle karşılaşmıştır.

Türkiye halkları sokak sokak meydan meydan ev ev direniyor.

Kaybettiklerini kendi elleriyle almak, daha da ileriye taşımak için direniyor.

Ne sagcı ne solcu, futbolcu olması ıstenen geçler dreniyor. Taraftarlar meydanlarda, sporcular stadlarda dıreniyor.

Gazeteler yazıyor.’’Galatasaray’ın Banvit ile yaptığı şampiyonluk maçından sonra oyunculara tek tek mikrofon uzatıldı.Galatasaraylı basketbolcu Cenk Akyol önüne uzatılan mikrofonların arasından NTV’ninkini ı ayırdı. Son dönemde Taksim eylemcileri tarafından çok eleştirilen NTV’ye konuşmayacağını söyledi, protesto etti’’ diyor.

Kendiliğindenciydı  evet. Toplumu fokur fokur kaynatan bir kendiliğindenci… Fokur fokur kaynayan toplum bu halde bırakılmamalıdır.Bu halde bırakılırsa kaynar ve buharlaşarak yok olur.

Kaynayan buharı enerjiye dönüştürmek gerek…

Bu görev, Türkiye halklarının birleşik devrimci güçlerinin omuzlarındadır.

Taksim.. Türkiye rönesansıdır.

Başarısı, Rönesansın verdiği mesajın doğru okunmasında geçiyor.