Şuanda 320 konuk çevrimiçi
BugünBugün2688
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10412
Bu ayBu ay10412
ToplamToplam10478836
Bir baba, bir derviş: Muzaffer Sarısülük PDF Yazdır e-Posta
İhsan Sağmen tarafından yazıldı   
Salı, 02 Temmuz 2013 05:17


Çorum Sungurlu’da, yaşamını, hurda, hırdavat toplayarak devam ettiren ve dervişane bir yaşam süren Muzaffer hoca, benim şimdiye kadar okuduğum makale, haber, hikayelere taş çıkartan, bir yaşam kesitiyle, beni olağanüstü etkiledi.

 

Kendisine, eşi ve çocukları her ne kadar akli denge eksikliği var diyerek tedaviye zorlasalar da üç defa kaçtığını beyan etmiş. Kendini toplumdan soyutlayarak, köyde ve kasabada kendine has bir kulübede bu yaşamı seçmiş. Eşi çocuklarını büyütmüş. En büyük oğlu da evin geçimine katkı yapmış. Onları çok iyi anlıyorum.

Bende, babam, hep uzaklarda çalıştığında aynı şeyleri yapmıştım. Zaman zaman çok kızdığım olurdu, niye, evin sorunlarını başıma yıktı gitti, diye, sonraları onu çok iyi anladım. Bizi ayakta durmaya zorladığını, mücadeleci olmamız gerektiğini, yalnız başımıza kaldığımızda yaşamımızı nasıl ikame edeceğimizi öğrendik.

Muzaffer’in çocukları da, bu zorlukları aşarak pişmişler. Bilindiği gibi Ethem Sarısülük,  inşaat işçiliği yapıyormuş. Annesinin devrimci oluşu, onun aldığı dayanışmacı, ilerici, demokrat kültürü gereği direnişlere ve gösterilere, katılması kadar normal bir şey olamaz. Hayatında hiçbir gösteriye katılmamış, haksızlığa karşı durmamış aileler ve gençler bu durumu anlayamazlar, hatta, terörist bir aile vasıflandırması yaparlar. Hal bu ki, bu aile için gayet normal davranıştır.

Bir,  insan da, bir sorumlu vatandaş da, gerçek anlamda böyle olmalıdır. Anne Sarısülük’ü  bu değerli, bilinçli, direngen evlatları yetiştirdiği için, en içten devrimci duygularımla selamlıyorum.

Baba Muzaffer, mesleğini bırakarak bu hayatı seçmesi, onun çok ince ruhlu olduğunu zaten gösteriyor. Yalınız yaşamanın verdiği ve paralelinde çok okumanın beyindeki açılımları, insanda, altıncı ve yedinci hisler diye söylenen, önceden görme, ya da ön görü, gelişiyor. Muzaffer hocada, bu olağan üstü gelişkinmiş. Örneğin saati kolunda yok, ama, yukarı bakarak saati, beş, on dakika, eksik veya fazla söyleyebiliyor. Bu durum, ondaki biyolojik saatin gelişkinliğinin kanıtıdır.

Muzaffer hoca, ‘ bir hırka, bir lokma’  felsefesini savunmaktadır. Para ve pula önem verilmez, bu felsefede, hırka, barınmadır soğuktan sıcaktan, ekmeğini ot ve sebzelerden karşılar, bürokrasisi yoktur yaşamının,  doğayla bütün, ama, yalnızlıktır onun için özgürlük, o mutludur kendi hayatında.

Beni en çok etkileyen; onun, Ethem’in mezarında ilk gece yatıp uyuması, bu biyolojik bağlantı,  yaratırken ve değişirken dünyada, yani, oluşumda ve ölümde,  dayanışma yapma isteği, baba olarak, mezarı başında oğlunun bedeniyle dayanışması olmuştur.

Merak ediyorum, acaba, neler düşündü orada?

Bunu, Sungurluya gidince soracağım kendisine. Eğer müsaade ederse, ses veya görüntüsünü de alacağım. Doküman yapacağım

Başın sağ olsun Muzaffer hoca…..